Dünkü köşe yazımda kaleme aldım:
Dev plastik deposunu, dev hastaneyi ve dev yangını. İzmir'in gökyüzünü simsiyah yapan yangını.
Depoyu kül eden, hastaneyi siyaha boyayan dumanları. Depo ile hastanenin yan yana olmasının sakıncalarını yazdım.
İkisi yan yana olmaz. Bu yangında depoda veya hastanede yangın nedeniyle ölenler olsaydı (Allah'tan olmadı), yangından, siyah dumandan daha çok eminim bu konuşuluyor olurdu.
Dün önce İzmir Özel Medicana Hastanesi basın açıklaması paylaştı, basında çıkan haberleri eleştirerek "Hastanemiz yanmadı, hastalar tedbiren başka hastanelere gönderildi." dedi.
Dikkaya Grubu, "Yangın çok hızlı yayıldı. Ne yanmış tam olarak bilmiyoruz; ot mu, ahşap parçası mı... Ama oradan yükselen alevler bir anda çatıya sıçradı. Alevler binayı yalayıp, çatıyı tutuşturdu, ardından depoya geçti." dedi.
Sonra düşündüm de her iki kurum da çok haklı.
Yangını gözümüzde ne kadar da büyütmüşüz.
Yanan depodan çıkan, İzmir'i kaplayan siyah dumanların nedenine hemen plastiğe bağlamışız.
Otlar yanmış, odunlar yanmış; biz plastik sanmışız.
Hiç yangın nedir, ne, nasıl yanar, nasıl çoğalır, nasıl söndürülebilir, neden siyah duman çıkartır bilememişiz.
Hayatımızda hiç mangal yakmamışız, yaksak da içine hiç plastik atmamışız.
Hele ki hastaneye yapılan haksızlık daha büyük.
Koca hastanede yatan, yatmayan herkes hastaneden çıkartılmamış, hastanenin parlak yüzeyi simsiyah olmamış, hastanenin içlerine zehirli yangın dumanından zerre girmemiş.
Hastane yanıyor demişiz.
O kadar da abartmışız.
Beyler, hangi büyük hastanenin sahibi olursanız olun, hangi büyük plastik üretici firma olursanız olun, kabul edin yan yana olmanızın, yan yana faaliyette bulunmanızın böyle tehlikeli sonuçları olma ihtimali var.
Akaryakıt istasyonları neden şehir dışına çıkarılmaya çalışılıyor?
Neden sanayi bölgelerinin içinde hastane kurulmasına izin verilmiyor?
Şehir içinde, fabrikalar arasında hayatı riskli kıldığı için.
Yanyana durup İzmir'e, İzmirlilere tatil günlerinde korku yaratmaya, huzur kaçırmaya hiç kimsenin hakkı yoktur, olamaz da.
Ha bir de yangından dolayı, yanandan dolayı, yapmanın etkisinden dolayı hesap kitap yapıp mağduriyet edebiyatı yapmayın.
Oturun oturduğunuz yerlerde, depoda kimsenin yanmadığına, hastanede kimsenin ölmediğine şükredin.
Cezaevinde şükür namazı kılmaktan iyidir.
Aranızdaki maddi hesaplaşmayı mahkeme kapılarında yapabilirsiniz.
Ama çıkan haberlere karşı beyan, düzeltme metinleri göndererek mağdur pozisyonu almayın.
Tek mağdur var, o da can kaybetmeyen, canını kaybetmeyen ama korku dolu anlar yaşayan İzmirli.
Vesselam.