İçi Boşaltılmış Duygular

Eylül Ayça Karakuş

Çevremdeki herkes mutsuz ve agresif. Herkes birbirinin söylediğini, birbirine bakışını yanlış anlıyor ve kavga etmek için can atıyor. Bu durum inanılır gibi değil, anlaşılır hiç değil...

Ekonomik krizin bu olumsuzluklara etkisi hiç şüphesiz ki çok fazla. Geçim sıkıntısı olmayan ev yok diyebiliriz. Okulların açılmasıyla birlikte gider kalemleri arttı ve artan giderler kişilerin psikolojisini alt üst etti. Peki biz neden toplum olarak kavgaya, gürültüye, gerginliğe ve kırıp dökmeye bu kadar meyilliyiz? Bu sorunlarla baş etmenin yolunu neden bulamıyoruz? En ufak bir olayı büyütüp geri dönülmez yollara giriyoruz.

İnsanlar mutsuz! İş yerlerinde mutsuz, evlerinde mutsuz dahası iç dünyalarında mutsuz. Mutlu olmayan birinin kime ne faydası olabilir? Tabii ki hiç kimseye.

Farkında mısınız bilmem ama çocuklar bile mutsuz. Hep fazlasını isteyen çocuklarla dolu çevremiz. Elindeki oyuncaktan çabucak sıkılan, oynadığı dijital oyunlardan tatmin olmayıp başka oyun satın almak isteyen , oyuncağını başka bir çocukla paylaşmak istemeyen çocuklar var maalesef. Oysa bizlerin çocukluğu öyle miydi? Çamurdan yaş pasta yapan, bakkaldan aldığımız gazozu arkadaşlarımızla paylaşan nesildik biz. Öyle pahalı oyuncaklarımız yoktu ama mutluyduk. Gerçekten mutluyduk ...

Eski bayramların tadı yok denildiği gibi artık eskilerin hiç birinin tadı yok. İnsanlık her geçen gün birlik ve beraberlik olma yolunda ne yazık ki kan kaybediyor. Anlayış duygumuz hiç olmuş , dostluk inancımızın güven kökü zayıflamış. Herkes birbirine oynuyor, herkes birbirinin arkasından kuyusunu kazıyor. Dünyanın bin türlü hali içinde eskileri yaşatmaya çalışan sayısı azınlıkta da olsa insanlar var.

Zaman daha bizlere, çocuklarımıza gelecek yıllarda ne gösterecek bilinmez. Daha kötüsünü yaşamaktan korkar olsak da maalesef bugünlerimizi arayacak gibiyiz. Aslında her şeyin başı bir tutam sevgi, olmazsa olmaz saygı ve biraz empati kurabilmek... İhtiyacımız olan şey gerçekten bu temel duyguları yaşatmamız. Sevgi duygumuz yüreğimizde gerçekten var olsa kimse bir başkasını kırmaya, üzmeye can atmayacak. Sevgi her şeyin önüne geçecek... Empati duygumuz gelişmiş olsa bu denli sürtüşmeler , büyük kavgalar olmayacak.

Kimler ne kadarını yapar bilmem ama önce kendini sevmekle başlıyor hayat. Sonra bir başkasını, doğayı, hayvanları sevmeye başlıyorsun. Senin bu hayatta yaşama hakkının olduğu kadar bir başka canlının da yaşam hakkı olduğuna inanıyorsun. İşte tam orada da saygı başlıyor...

Ne güzel şey değil mi ; sevmeseniz bile o kişiye saygı duymak, saygı duyabilmek! Bu bilinci hiç kaybetmemek...

İçi boşaltılmış duyguların kimseye bir yararı olmadığını anladığınızda geç kalmış olacaksınız.

Unutmayın ki, sevmek zorunda değilsiniz ama saygı duymak zorundasınız.

Sevgi ve saygılarımla...

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.