Her ebeveyn çocuğuyla birlikte kendi çocukluğunu da büyütüyor. Kendi kalp ağrısı neredeyse hep orayı besliyor.
Sahip olamadığı oyuncak, sosyal imkanlar, çok isteyip de gidemediği basket kursu, öğrenmek isteyip de alamadığı gitar.
Bu liste herkese göre değişebilir.
Yine de en acısı sevgiye, ilgiye aç büyümektir. Çünkü ilgisiz büyüyen çocuk, ebeveyn olduğunda ne kadar sevse de, çocuğunun her istediğini alsa da kendini hep yetersiz hisseder. Eh haklıdır da. İki çocuk vardır bakmaya çalıştığı. Kendi evladı onu ne kadar severse sevsin, içindeki diğer çocuk sevgiye doyamadığı için yetemiyordur. Yetememe korkusuyla da durmadan daha iyi olmak için çalışıyordur.
Bu yüzdendir ki, içindeki çocuğun istekleri farklı olsa da her anne- baba “Şimdiki çocuklar ne şansı, bizim zamanımızda…” diye başlayan cümleleri sıkça duyar. O cümleler genellikle “böyle yaparsanız çok şımarır.” diye biter.
Bebekken “kucağına alma alışır” diyenler. Büyüdükçe “bu kadar ilgilenme, okulda zorlanır. Her istediğini yapmayın şımarır” derler.
Oysa bebeklerin anne-babasının kucağına alışması kadar normal bir şey yoktur. Çünkü onlara ihtiyacı vardır. Bir anne olarak söyleyebilirim ki, annelerin de bebeğinin ona sımsıkı sarılmasına ihtiyacı var. Büyürken de ilgiye ihtiyacı olur çocukların. Evet, okula giderken zorlanırlar belki. Ama ailelerinin onların yanında olduğunu bilen çocuklar her zaman güçlü hissederler.
Her istediğini de yapabiliriz. Eğer istekleri makul düzeydeyse. Bizimle oyun oynamak isterse oynarız. İstediği bir oyuncağı da alırız.
Önemli olan sınırlar koyabilmektir. Ne yanlış, ne doğru öğretebilmektir. Ve kendi içimizdeki çocuğun açlığını doyurabilmek için çocuğumuzu tıka basa boğmamaktır.
Mesela sırf benim olmadı, onun olsun diye durmadan aldıklarımız. Çocukların oyuncaklarla oynamama sorununun asıl sebebi olabilir. O kadar çok alıyoruz ki kafası karışıyor ve oynamayı öğrenemiyor.
Biraz büyüyen çocuklarımızı ilgisi olmasa da zorla kurslara gönderiyoruz. Onu da bilsin, bunu da öğrensin. Ben yapamadım, o yapsın.
Ama o çocuk, biz değiliz. Sırf biz doğurduk diye isteklerimiz, hayallerimiz aynı olmak zorunda değil. İşte biz bazen içimizdeki çocuğun isteklerini, yer yer kendi çocuğumuzun isteklerinin önüne geçiriyoruz. Bilerek ya da bilmeyerek.
Her istediği yapılan çocuk şımarır mı bilmem. Ama istemediği şeyleri zorla yaptırmaya çalıştığımız, eşyalara boğduğumuz evlatlarımızın, içindeki çocuğu zedelemeyelim.