İYİLİK KÖTÜLÜĞÜ YENER

Banu Pirinçcioğlu

Ben apartmana girip de sıcak evime doğru çıkarken, ardımda bıraktığım küçücük canlara çok dertleniyorum.

Suçluluk duyuyorum aslında. Suçlu değilim ama öyle hissediyorum.

Ben sıcak evimde soğuktan korunacağım ama minicik canlar dışarda üşüyecek.

Suçum yok ama öyle hissediyorum.

Ayaklarıma dolanıp kabanımın altına saklanan kediler var benim. Sırf biraz daha ısınsınlar diye oyalanıyorum sokakta. Artık eve çıkmam gerek deyip apartmana girdiğimde dönüp geri bakmamam lazım.

O bakışı tarif edemem. Herkes başka bir şey görebilir o bakışta. Benim gördüğüm;

Geri gelecek misin? Seni burada bekliyorum.

Ben de gelebilir miyim?

Üşüyorum, beni de alır mısın?

Sen de benimle burada kalsana?

Gibi gibi. İşte ben bunları duyuyorum o bakışlarda.

Ve çok üzülüyorum. Vicdan azabı çekiyorum. Biliyorum suçum yok ama duygum bu.

Sanırım buna duygusallık deniyor, vicdan deniyor.

Taşıması zor duygular. Ama kötü olmaktan iyi. Onu biliyorum.

Kötü olup tekme atan, pist diyen tarafta olsaydım daha mutlu olmazdım.

Üzülüyorum ama mutluyum. Garip bir ikilem.

Bunu sadece hayvan severken yaşayabilirsiniz.

Bir çok duyguyu yaşamış biri olarak bundan eminim. İçiniz sızlasa bile mutlu oluyorsunuz sevdiğiniz için.

İnsan istiyor ki herkes bu duyguda olsun. O zaman ne olur biliyor musunuz? Sokakta ne kadar canlı varsa güvende ve konforda olur.

Mesela ben bir küçücük minicik ev koyarsam köşe başına, hayvan nefretiyle dolu birisinin onu alıp atmayacağından emin olsam. Güzel olmaz mı?

Oysa ki hep bir endişe içindeyim. Hepimiz öyleyiz. Aman kimseler görmesin, ağaçların arkasına, dalların arasına saklayalım diyoruz. Hep eziğiz, hep korkak. Hep birileri rahatsız olmasın da rahat bozmasın diye çırpınmak zorundayız.

Peki neden?

Siz de biraz vicdan sahibi olsanız ne olur? Azıcık duygunuz olsa, acıma duygunuz mesela. Biraz vicdan, biraz merhamet. Olmaz mı?

Azıcık empati?

Yerdeki bir hayvanın yemek kabına tekme atmasanız? Ki bunu yapıyorsanız zaten öfke sorununuz var belli, doktora koşmalısınız.

Bir yudum su içeceği kaba sigaranızı söndürmeseniz?

Bu hareketler sizi hayvan düşmanı değil, kötü yapıyor sadece.

Kötülük fena bir duygudur, insanı hasta eder, zarar verir. En zararlı mikroptur kötülük. Arınsanız en büyük faydayı kendiniz görürsünüz yine.

Mesela ayaklarınızı vura vura bunu burada istemem diye tepindiğiniz, ufacık kedi evlerinin bir tanesinin bile olsa hayatını kurtardığını bilseniz?

Hayvan diye gördüğünüz kedinin köpeğin artık birer evcil hayvan olduğunu anlasanız. İnsana en yakın canlının bu ikisi olduğunu bir bilseniz. Artık barışsanız ne güzel olmaz mı?

Size merhamet diye dilenmekten yorulduğumuzu ve sizin de çok yanlış yolda olduğunuzu bir anlasanız. İyiliğe bir adım atsanız.

Zarar vermediğinizi ama istemediğinizi söylemeniz sizi aklamıyor.

Çünkü istememek de zarar vermek aslında. Bunu anlamanız lazım. İstemediğinizde ve sorun çıkardığınızda olanları biliyor musunuz?

Sizin yüzünüzden kaldırılan yemek, su kapları, ufacık evleri olmayınca, aç ve korunmasız kalıyor ve sonunda ölüyorlar. Siz zarar vermediğinizi iddia etseniz de sebep olan kişi olarak vebal sizde.

İstememek de zarar vermektir bu nedenle. Hiç o kadar masum değilsiniz hanımlar, beyler.

İstememe duygunuzun nelere yol açtığını bilin.

En ufak bir ayak hareketiyle sinip kaçan hayvanların günahı hepinizde.

Bugün kendinize biraz merhamet, az biraz vicdan hediye edin. Bu duygular sizde yoksa, arayın bulun. İyi olmak, kötü olmaktan çok daha kolay ve keyifli. Bir yolunu bulun ve iyi olun lütfen.