İZMİR DERBİSİ! İZMİR’İN DERDİ!

Ali EYCE

Uzun yıllar sonra ilk defa İzmir’de derbi maç oynandı.

Büyük Altay ile Şanlı Göztepe arasında.

Bornova Aziz Kocaoğlu Stadyumundaki maçı izlemek için ben de taraflı ve tarafsız bir İzmirli olarak heyecan duydum.

Heyecan duydum ama derbilerin eski heyecanının kalmadığını da gördüm.

İzmirli olarak, İzmirli takımlar için özeleştiri yapmak, onları kötülemek değil, onların daha iyi olabilmeleri içindir.

Öncelikle Altay taraftarının, o eski Altay taraftarı olmadığını gördüm.

Eski Altay maçlarına giden birisi olarak, mesela en son Bursa’da oynan Türkiye Kupası final maçına giden birisi olarak Altay taraftarının takım tutkusuna, tribün coşkusuna hep hayran kalmışımdır.

Ama anlaşılan o ki, Altay süper ligden uzun süre uzak kalması taraftarında da bir tribün zafiyeti yaratmış.

Süper lig tribünü olmayı, taraftarı olmayı az biraz unutmuşlar ama zamanlar bunun gelişeceğini, değişeceğini ve daha çoğalacağını düşünüyorum.

Maçın ilk 10 dakikasında, iki takımında açık oyun oynamayı tercih etmesi ortaya güzel bir oyun çıkarır diye düşündüm.

Ancak düşündüğüm gibi olmadı çünkü iki takımında, özellikle yabancı oyuncu transferi konusunda çok büyük fiyasko içinde olduğunu gördüm.

Sadece biraz iri yarı duruyor, kaslı duruyor, rengi de siyah diye yabancı oyuncu transferi yapılmış gibi geldi.

Yerli oyuncular, o renkli yabancı oyunculara göre daha bir futbol kabiliyetini sahipti.

Bırakın takıma katkısını, o yabancıların takımda oynayan yerli oyunculara oyunculuk anlamında dahi katkısı olamaz.

Mesela, Göztepe’nin muhtemelen basketbol takımı için düşünüp, sonradan futbola takımına kaydırdığını düşündüğü bir santrforu var ki, evlere şenlik.

Her zaman olduğu gibi Göztepe’nin en verimli oyuncusu Halil Akbunar’ı bile isyan ettirdi, reklam panoları tekmelettirdi.

Maç boyunca sağdan, soldan yaptığı asistlik kesmelerinin tamamını hiç ettiler.

Maçın skoru uzatmalarda da gelse, saha da kazanma ihtimali olan bir Göztepe yoktu yani.

Altay’a gelince, süper lige çıkmanın heyecanı sadece yerli oyuncularda vardı. Altay’ın da yabancı transferi fiyaskoydu.

Futbol maçlarını seyrederken sadece golleri ve gol atanları değerlendiren bir spor yazarı değilim. Benim için futbol 90 dakikadır. O 90 dakika gol atmasa da, gollük pas vermese de,
ortaya bulunduğu görev alanıyla ilgili iyi futbol oyunu seren oyuncu iyi oyuncudur.

İki takımında, açık futbolu tercih edip, ortaya keyifli bir futbol sunamaması bana göre derbiden çok İzmir’in bir derdi olduğunu gösterdi.

Zamanla bu derde çare bulunmazsa, korkarım ki İzmir’i temsil eden iki takımdan birisini süper lig de kaybetme tehlikesiyle bile karşı karşıya kalınabilir.

Süper Lig’deki Diğer takımlar daha da kötü değilse tabi!

NOT…

Medya Ege Yayın Grubu Genel Yayın Yönetmeni olarak, İzmir’in derbisini izlemek ve bu yazıyı yazabilmem için destek verip, bana VİP tribününden yer ayırtan değerli Altaylı yönetici dostuma teşekkür etmek istiyorum.

Bir teşekkür de, Türkiye Spor Yazarları Derneği İzmir Şubesi’nin güzide sekterine. Maç yazısı dahi yazamayan, yazsa da koyacak yeri dahi olamayan insanları Basın Tribününe seyir için alıp, ‘Yerimiz kalmadı’ demeyi tercih etmeyi, gazetecileri dizayn edip, basın tribününü kendi kişisel ilişkilerini düşünerek kullanmayı tercih ettiği için.

Bu da İzmir Basın Tribününü derdi!

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.