Her zafer bir gün unutulur, ama onurla verilen mücadele hiç silinmez. Filenin Sultanları, finalde İtalya’ya yenildi. Kupa bu kez bizim olmadı. Ama sahada yaşananlar, kupadan çok daha değerli bir miras bıraktı: gurur, umut ve cesaret.
Evet, kaybettiler. Ama hiçbirimiz başımızı öne eğmedik. Çünkü pes etmediler. Çünkü son topa kadar direndiler. Çünkü her biri sahaya çıktığında “biz” oldular. Atatürk’ün sözüyle: “Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlaklısını severim.” İşte tam olarak buydu gördüğümüz. Sadece bir maç değil, karakterin, ahlakın ve inancın ta kendisi oynandı o sahada.
Ama hikâyenin asıl gücü başka bir yerde. Dün gece ekran başında milyonlarca küçük kız çocuğu vardı. Kimisi antrenmanlardan yeni dönmüştü, kimisi okuldan kimisi de tarladan… Kimi elinde topuyla izledi, kimi sessizce içinden geçirdi: “Bir gün ben de orada olacağım!” İşte gerçek zafer bu. Atatürk’ün dediği gibi: “Türk gençliği, sağlıklı yetişip spor yaparsa, ulusumuzun geleceği güvence altındadır.” O güvence dün gece, o küçük gözlerde filizlendi.
Altın madalya değil, gümüş getirdiler. Ama o gümüş, tarihin terazisinde altından daha ağır geliyor. Çünkü bazen kupa değil, mücadele eden yürek önemlidir. O yürek, şimdiden geleceğin şampiyonlarını ateşledi.
Sultanlar sahadan mağlup ayrıldı belki, ama bir ulusun kalbini kazanarak. Kaybettiler ama aslında kazandılar. Çünkü bundan yıllar sonra kupanın kime gittiği unutulacak ama dün gece milyonlarca küçük kızın kalbine düşen umut hiç unutulmayacak.
O yüzden bu bir mağlubiyet değil, bir başlangıçtır…