Bazı insanlar vardır, gürültüyle değil, duruşuyla iz bırakır.
Kürsüde değil, halkın arasında parlar.
Konuşmak için değil, anlamak için dinler.
İşte Ednan Arslan tam da öyle bir isim.
Siyasetin soğuk salonlarına, insan sıcaklığı taşıyan bir İzmir hikayesi…
BİR MÜHENDİSİN HAYAL GÜCÜYLE BAŞLAYAN YOL
Ednan Arslan, Erzincan’da doğup İzmir’de büyüyen bir çocuktu.
Kordon’un rüzgârını, Alsancak’ın telaşını, Narlıdere’nin çocuk seslerini içine çekerek büyüdü.
Pamukkale Üniversitesi’nde mühendislik okudu, ama içinde hep bir “ülke sevdası” vardı.
Bir trafoyu onarırken bile aklında insan vardı, elektrik değil;
Bir sistemi kurarken bile derdi voltaj değil, yaşam enerjisiydi.
Hayat, onu devrelerin arasından Meclis kürsüsüne getirdi.
Ama o, kürsüye çıkınca bile mühendisliğini bırakmadı.
“Bir ülkeyi tamir etmek, bir hattı onarmaktan daha zor,” der gibi, sabırla ve dikkatle çalıştı.
GENÇLİK KOLLARINDAN MİLLETİN KALBİNE
CHP’nin gençlik kollarında başlayan o yolculuk, İzmir sokaklarının taşlarıyla örülmüş bir yol gibiydi.
Her adımında emek, her dönemeçte bir mücadele vardı.
Gençlik yıllarında elinde pankart, bugün elinde rapor var — ama kalbi hiç değişmedi.
O hep halktan yana, hep örgütle, hep gençlerle birlikte oldu.
Belki de bu yüzden, onu tanıyan herkes “vekilden çok bir dost” olarak görür.
SİYASETİN ORTASINDA İNSAN KALABİLMEK
Siyaset insanı yorar.
Kimi zaman yıpratır, kimi zaman dönüştürür.
Ama Ednan Arslan o dönüşüme direnenlerden biri.
Yüzüne baktığınızda hırs değil, inanç görürsünüz.
Sesiyle değil, sözüyle var olur.
Gürültüye katılmaz, çünkü bilmezden gelmek değildir onun sessizliği — bilerek susmaktır.
Doğruyu söylemek için doğru zamanı bekler, çünkü bilir ki bazı cümleler, erken kurulduğunda değerini yitirir.
İZMİR’İN EVLADI
İzmir onu sadece milletvekili olarak değil, bir evladı olarak bilir.
Kentin rüzgârını, denizini, insanını tanır.
Kahvehanedeki amcayı da, üniversitedeki genci de dinler.
Kentin sorunlarına “dosya” olarak değil, “dert” olarak bakar.
Narlıdere’de bir çocuğun, Karabağlar’da bir annenin, Foça’da bir balıkçının hikayesinde kendini bulur.
Ve bu yüzden, İzmir’de adı geçtiğinde “vekil” değil, “bizim Ednan” denir çoğu zaman.
KALABALIĞIN İÇİNDE SESSİZ BİR GÜVEN
Bugün siyasette herkes konuşuyor.
Ama herkes güven vermiyor.
Ednan Arslan konuştuğunda, insanlar sesine değil, samimiyetine kulak veriyor.
Çünkü bilirler ki o cümle, bir reklamdan değil, bir yürekten çıkmıştır.
O, mikrofonun sesini değil, kalbin sesini dinleyenlerden.
BİR CÜMLEYLE TANIMLAMAK GEREKİRSE
Ednan Arslan, siyasetin içinde ama siyaset gibi olmayan bir adam.
Yolu halktan geçmiş, eli mühendislikten nasır tutmuş, kalbi İzmir’in denizi kadar geniş.
Ve belki de bu yüzden, onun varlığı siyasette bir “denge” değil, bir “değer” yaratıyor.
SON SÖZ
Bugün memleket, bilgiyle yüreği, akılla vicdanı birleştiren insanlara muhtaç.
Ednan Arslan, bu iki dünyanın buluştuğu yerde duruyor.
Ne bağırıyor, ne susuyor — sadece işini yapıyor.
Ve belki de bu yüzden, yarın dönüp baktığımızda, “İzmir’in en sessiz ama en kalıcı sesi oymuş” diyeceğiz.