KÜÇÜK OMUZLARIN BÜYÜK YÜKÜ

Nesrin AKSOY

Çocuklarımız, geleceğin umutları varlıklarını kutsadıklarımız farkında olmadan ne çok sorumluluk yüklüyoruz.

Oysa onların küçücük dünyaları anlaşılmaktan başka bir isteğiolduğu düşünülemez.

Farkında olarak ya da olmayarak yüklediğimiz yükler içindençıkılmaz duygu karmaşası yarattığımız çocuklarımız. Kendilerini bulmaya çalışırken düğüm düğüm olduklarını ve bu düğümleri açmak için destek alarak yapılan uğraşların ne kadar zorlayıcı olduğu bilinen bir gerçek.

Her çocuk kendi karakteriyle doğar.

İş bu özellikleri çocuğun keşfetmesinde yatar.

Müdahaleci ebeveyn kendi deneyimleriyle gelecek inşaa etmesi, temeli sağlam olmayan binaya benzer gün gelir çeşitli nedenlerle yıkılıp gider.

Basit düşünülmeli, çocuğa kulak kabartılmalı ne isteyip ne istemediğini size her sekil anlatır.

Anne ve babalar kendi özenti eksikliklerinizi çocuklara dayatamazsınız.

Etik kuralların dışında çocuk özgür olmalı, kendi dünyasında yapabileceklerini keşfedip özgüven oluşturabilmeli.

Tepside sunulmuş hayat kimseyi mutlu etmez.

Gelelim bamtelin; okulda çalış, ev de çalış, anne babanın isteklerini yapmaya çalış,

Programlanmış hayatı anlamaya çalış. 

Çalış çalış çalış.. 

Peki o çocuğun ruhu, bireyciliği,yok edip sonradan var etmeye çalıştığımız özgüveni..

İşleri çok zor değil mi?

 

Tam bu noktada klasik eğitim sistemini terk ederek sahada esnetilmiş ders programlarıyla çocukların özgür ruhlarını keşfetmesini sağlayan Fin Eğitim Sistemine değinmeden geçemeyeceğim.

Fin sistemi; yaşam kalitesine önem verir . mutlu öğretmeni iyi öğretmen olarak kabul eder. 

Aşırı çalışan öğretmenler tercih sırasında yer almaz.

Kişisel zaman oldukça değerli görülür. Örneğin; her 45 dakikada bir öğrencilerin yasal olarak 15 dakika serbest zaman geçirme hakkı bulunmaktadır.

Çocukların gevşeyip rahatlaması ve tekrar derse odaklanma şansı bulduklarına inanıyorlar.

Oyun oynama konuşma kitap okuma ihtiyaçlarını kısa sürede karşılayacağını anlayan öğrenci

Ders saatinde daha iyi bir performans gösterir.

Çoğu ilkokul öğrencisi günde dört- beş saat okula gidiyor. Konuya göre ders sahada görsel, dokunsal, duyusal olarak yapılmakta..

Ebeveynler genelde evlerine yakın okulları tercih eder ki çocuklar okullarına bisikletleriyle rahat gidip gelebilsinler diye..

Dolayısıyla tercihleri kendi istekleri doğrultusunda gerçekleşir( spor ve sanat vs. )

 

Bizde durum tam tersi her şeyin çok u olmalı, çok saat okul da olmalı, ev de çok ders yapmalı,

Çok yemek yemeli, çok dinlemeli, çok anlamalı, o kadar çoklarımız var ki saymakla bitmez.

Sözün kısası hızlı koşan at misali çatlatmayalım çocuklarımızı.

Özgüvenli toplum oluşturmaksa niyet o halde çocuklara izin verelim.