İlk yazımla Medya Ege ailesine katılarak sizlerle buluşmanın heyecanını yaşıyorum..
Yazılarımızda hayada dair her detaydan kesitleri siz değerli okuyucularımıza aktarmış olacağız..
Kitaplara Dair
Ev Düşkünü Bazı Rüzgârlar
Mehmet Mahsum Oral’ın Ev Düşkünü Bazı Rüzgârlar adlı kitabı Everest Yayınlarından çıktı. Ev Düşkünü Bazı Rüzgârlar, yazılmalarından yıllar sonra, beklenmedik biri tarafından, tahmin edilmeyen bir yerde bulunmuş metinlerin bir toplamı gibi: Diyelim ki bir kiracının yeni geldiği bir evde keşfettiği, herhangi bir zamana yahut kişiye yazılmamış, belki de hiç yazılmamış, hakikatin süzülerek girdiği dil kisvesiyle vücuda gelmiş ve bununla yetinmiş pasajlar, anlar bunlar. Mehmet Mahsum Oral, 2019’da yayımlanan Barbarlarla Beklerken’de bir yürüyenin, belki bir barbarın barbarlık anlatısını yazmıştı. Aynı makamda, mekânların acıyı biriktiren yüklü belleğini günlük hayatın ayrıntılarında arayarak bu kez evi, evleri yazdı, evdekileri ve dışarının ağrısını. Benden önce bu evde kalmış kiracı, bir fotoğraf için, belki de bir saat için duvarda açtığı deliği kapatmadan gitmiş. Bu küçük deliği bir alçıyla sıvayabilecekken bu dünyada onun ve benim gibi insanların sahip olduğu ve devredebileceği tek mülkün bu küçük delik olduğunu göstermek istercesine onu açık bırakmış. Bu başarılı eseri tavsiye ediyorum.
Model Betül Coşkun
05 Ocak 2001 tarihinde İzmir’de doğdu. 22 yaşındadır. İç mimarlık okumaktadır. 18 yaşına kadar İzmir’de ailesiyle yaşayan Betül Coşkun 18 yaşından sonra İstanbul’a geldi. Modellik yapmayı hep istiyordu bunun için Ayça Kuru Akademi'den modellik eğitimi aldı. Şu anda defilelere çıkmaya başlayan ve Podyum modelliği yapan Betül Coşkun önemli modacıların defilelerinde yer almaya başladı. Çeşitli markaların çekimlerinde de yer alan Betül Coşkun Enis Onat'ın düzenlediği fashion tv yarışmasında 2 ödül kazandı. Top model ve first runner up ödüllerini kazanan Betül Coşkun bu alandaki yeteneği, çok yönlü birikimi, kendine özgü modelliği, özgün yüzü, vizyonu güçlü iletişimi gibi özelliklerinin yanında pozitif enerjisi, ışıltısı, düzgün fiziği ve güzelliğiyle dikkat çekmektedir. Tüm bu nitelikleriyle Betül Coşkun gelecekte de adını sıkça duyacağımız çok önemli bir isimdir.
Buket Önyürü’den Anka Serisi
Resim Sanatçısı Buket Önyürü doğaya dair farklı resim çalışmalarını farklı seriler halinde sanatseverlerle buluşturuyor. Önemli seri çalışmalarından birisi de ANKA serisi Anka serisine dair şu detaylar önemli : ANKA SERİSİ BUKETARTS Anka Serisinin Anlamı Zümrüdüanka , Simurg ya da Anka; kökeni Pers mitolojisi ve edebiyatına dayanan, efsanevi bir kuş. Eski Mısır mitolojisindeki Feniks ve Türk mitolojisindeki Hüma olarak da anılır. Zümrüdü Anka kuşu iyiliği temsil eder. Zümrüdüanka Kuşu'nun toprağı ve suyu arındırdığına ve böylece verimliliği artırdığına inanılır. Kuş yeryüzü ve gökyüzü arasındaki birliği temsil eder ve her iki taraf arasında bir tür elçi vazifesi görür.Fars efsanelerine göre Zümrüdüanka Kuşu son derece yaşlıdır ve Dünya üzerinde yaşanan 3 tufana da tanıklık etmiştir. Zümrüdüanka Kuşu yaşamı boyunca çok şey öğrenmiş ve bu bilgileri tüm çağlara aktaran bir sembol olmuştur. Zümrüdüanka Kuşu Simurg, Batı mitolojisindeki karşılığı Feniks'e benzer şekilde 1700 yılda bir kendisini yakar ve küllerinden tekrar doğar. Efsanelere göre Zümrüdüanka Kuşu kendi ölümünün yaklaştığını hissedince kendine dallardan bir yuva inşa eder ve sonrasında bilinmeyen bir sıvıyla bu yuvayı sıvarmış. Ardından güneş ışınları kuru dalları yakar ve bu sayede yanar ölürmüş. Sonrasında küllerinin arasından yeniden bir Anka Kuşu olarak doğarmış. Bu nedenle birçok dinde yeniden varoluş veya diriliş sembolü olarak ifade edilmiştir. “Küllerinden yeniden doğmak, zümrüdü anka kuşu misali … Yanarsın, yıkılırsın ama tekrar doğarsın … Ama sakın düşünme, herkes elini uzatır hoop, ayağa kalkarım diye … Asla öyle bir şey yok, kendin dibe vuracaksın, kendin iki elinle - ayakların yere sağlam basacak kuvvetle ayağa kalkacaksın …”
PİRİ REİS LEY HATLARI VE AB-I HAYATIN GİZEMİ
Gökçe Munis’in Piri Reis Ley Hatları ve Ab-I Hayatın Gizemi adlı kitabı Tilki Kitap yayınevinden çıktı. İstanbul doğumlu Araştırmacı Yazar Gökçe Munis, İktisat Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü mezunudur. İyi derecede İngilizce bilmektedir. Uzun yıllar boyunca metafizik ve parapsikoloji üzerine araştırmalar yapmıştır ve hâlâ araştırmalarına devam etmektedir. Tarihsel süreç içerisinde insanoğlunun ölümsüzlük arayışı süreklilik arz etmiştir. Sonsuz hayat, coğrafi komşuluk gösteren tradisyonlara, özellikle Hermetika metinleri aracılığıyla geçmiş fakat ezoterik anlamıyla değil de egzoterik anlamıyla ele alınmış ve îmal-i mal edilebilecek bir sıvı sanılmıştır. Özellikle simya ilmi ile meşgul olanların, hastalıkları tedavi etmek ve ölümsüz hayata erişebilmek için türlü türlü iksirler bulmaya çalıştıkları kaynaklardan bilinmektedir. Bu ilimle en az 2.500 yıldır meşgul olunduğu düşünülmektedir. İlk olarak görüldüğü yerler Mezopotamya, Antik Mısır, İran, Hindistan ve Çin'dir. Klasik Yunan Dönemi'nde, Yunanistan'da, Roma İmparatorluğu'nun hüküm sürdüğü coğrafyada, önemli İslam başkentlerinde ve daha sonra XIX. yüzyıla kadar Avrupa'da simyaya ilgi duyulmuştur.
Gökhan Tunalıgil’den Saklı Yüzler Bosna
Aslen Kosovalı olan diş hekimi Gökhan Tunalıgil, kardeşi Ayhan T. Krüezi ile birlikte sinema dünyasında ses getiren bir yapıma imza attı. Savaş döneminde Kosova'da büyüyen iki kardeş, o dönemde meydana gelen olayları ve savaş sonrası yaşanan adaletsizlikleri, "Saklı Yüzler Bosna" filminde anlattı. Gökhan Tunalıgil filmin yönetmenliğini Haktan Özkan'la birlikte üstlendi. Ayhan T. Krüezi ise yapımın senaryosunu yazdı. İki kardeş, savaş raporlarına dayanarak hazırladıkları filmde ayrıca başrolleri de üstlendi. Gökhan Tunalıgil’in başrolünü üstlendiği, Ayhan Tunalıgil’in senaryosunu yazdığı ve Haktan Özkan’ın yönetmenliğini yaptığı “Saklı Yüzler Bosna” savaş sonrası onurlu bir direnişi konu alıyor. Yapım, 2021 yılında beyaz perde de seyirci ile buluşmuştu. "Çocukları küçük kurşunla öldürürler değil mi anne? Bosna savaşına ait en can alıcı ve en can yakıcı sözdür bu. Peki, küçük bir çocuğun korkuyla bu kelimeleri söylemesine yol açanlara ne oldu? Koca bir hiç!” diyen Gökhan Tunalıgil, sözlerini şöyle sürdürdü, “Üst rütbeli askerler ve yetkililer yargılanırken, bazıları hala canını yaktıkları insanların arasında yaşıyor. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra soykırım sözcüğünün tam karşılığıdır Bosna Hersek, Saraybosna, Vişegrat ve Srebrenitsa" dedi. Bazı acılar var ki onları anlatmak için kelimeler yetmez. Lanetle karılmış cani ruhların tarih boyunca mazlumlara karşı işledikleri suçların cezalarını bu dünyada hiçbir hukuk sistemi veremez. ‘Saklı Yüzler Bosna’ filmi bu cani ruhların savaştan sonra nasıl pervasızca ceza almadan yaşayabildiklerini, kirli ilişkileri ve adalet önüne çıkarmak için onurlu bir direnişi konu alıyor"
Filmin Konusu
“Saklı Yüzler Bosna” filminin konusu şöyle, Mirsad Cengiç ve Haris Spahiç, Aliya tarafından Yugoslav ordusuna yerleştirilmiş genç Boşnak subaylardır. Haris, Yugoslavya iç savaşında Sırpların Srebrenitsa’ya başlattığı Krivaya 95 harekatında Sırp ordusuna bağlı Çetnik Paramiliter Akrepler grubunda yer alır. Bosna ordusundaki komutan Mirsad’a bilgi sızdırıp Sırp baskınlarını önlemeye çalışır. Ancak savaşta çocukluk arkadaşları Bojan ve Almina’nın ölümüne, tecavüz ve işkencelere tahammül edemeyip Bosna ordusuna katılır. Mirsad ve Haris, savaştan sonra bunlara sebep olan Sırp ordusunda ‘Kasap’ lakaplı Zeljko Perişiç’e bağlı Çetnik paramiliter bir çetenin peşine düşer. İkili, aradan geçen 15 yıla rağmen savaş suçlularını bulup adalet önünde yargılanmaları için mücadele verir.