Orman yangınları yaban hayatını nasıl etkiliyor?

Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Orman Fakültesi Yaban Hayatı Ekoloji ve Yönetimi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Şağdan Başkaya, şiddetli orman yangınlarının yaban hayatı için ne kadar ölümcül olduğuna dair açıklamalarda bulundu.

Prof. Dr. Başkaya “Orman yangınlarının yaban hayvanlarını etkilemesi en fazla orman yangınının büyüklüğü ve şiddeti ile ilgilidir. Bu konuda en ciddi tahripler büyük yangınlarla ortaya çıkmaktadır. Yaban hayvanlarının yangınlara karşı tepkileri birbirinden çok farklılıklar gösterebilmektedir. Bazı türler çok az etkilenirken, bazıları daha fazla etkilenmektedirler.

Yaşlı ve kaçamayan bireyler yangın sırasında ölürken, birçoğu yangınlardan kendini koruyacak tedbirleri almayı yüzyıllar içerisinde geliştirmiştir. Sık sık yangın çıkan, yangınların olağan olduğu ekosistemlerde, birçok yaban hayvanı yangınlara uyum sağlayabilmektedir. Yangınlar, yaban hayvanlarını ya doğrudan yakarak, ya da dolaylı olarak habitatlarının tahrip ederek olumsuz etkilemektedir” dedi.

“Uçan ve kaçabilen kurtuluyor”

“Orman yangınlarında kuşların düşünecekleri tek şey, eğer var ise yuvaları, yumurtaları veya uçamayan yavrularıdır” diyen Başkaya “Diğer durumlarda uçarak rahatça uzaklaşabilirler. Ülkemizdeki orman yangınları genel olarak yuva yapma, kuluçkaya yatma ve yavru uçurma dönemlerini kapsayan Şubat-Haziran ayları dışında yoğunlaşmakta ve çok daha tehlikeli olmaktadırlar. Kurt, Vaşak, Yaban keçisi ve Yaban domuzu gibi büyük memeli türler yangınlardan çok daha rahat kaçarak uzaklaşabilmektedirler. Büyük memelilerin doğum zamanları da genelde Mayıs-Haziran aylarıdır. Yani, çok sayıda, büyük ve şiddetli yangınların çıktığı aylardan öncedir. Küçük memeli türler bu konuda yangınlardan daha fazla olumsuz etkilenmektedirler. Yılanlar, taş altı, kaya çatlağı, topraktaki delikler gibi iyi bir yer bulup saklandıklarında yangını hasarsız atlatırken, iyi bir yer bulamayan ve yangın sırasında kaçacak yer aramakla meşgul olanlar ise yanmaktadırlar. Ancak, yine de yangınlardan en az etkilenen türler arasında yılanlar gelmektedir.

Kurbağa ve semender türleri genelde sulak alanlarda, toprak içinde, taş altlarında saklanarak yangını atlatmaya çalışırken, büyük ve şiddetli yangınlardan çok daha fazla olumsuz etkilenmektedirler. Hızlı hareket edebilen türler genelde yanmamış alanlara veya yanmış alanlara geçerek korunabilmektedirler. Genelde ölü örtü ve toprak içinde yaşayan türler daha az zayiat verirken, bitkilerin üstünde yaşayan küçük canlı türleri daha çok zarar görmektedir” şeklinde konuştu.

Yangın sonrasında ağaçların böcek zararına açık hale geldiğine de dikkat çeken Başkaya “İkincil zararlı dediğimiz birçok böcek türü yangın sonrası ağaçlara zarar verirler. Aynı şekilde, yangından zarar görmüş ağaçlar çeşitli hastalık ve mantarlara karşı daha hassas hale gelirler” diye konuştu.

Prof. Dr. Şağdan Başkaya, yangınların bir yönüyle yaban hayvanlarının aleyhinde sonuçlar ortaya koyarken, bir yönüyle de lehlerinde sonuçlar ortaya çıkardığına da dikkat çekerek “Örneğin, yırtıcı kuşlar, yangından kaçan diğer kuşları ve büyük böcekleri yemeye gelmektedirler. Kırlangıç ve ebabiller de yangından kaçan böcekleri toplamak için yangın alanına gelmektedirler. Yangın sonrası ortaya çıkan taze otlar, çalı ve ağaççık türleri birçok tür için zengin besin kaynağı sağlar. Besin bulan Yaban tavşanı, Geyik, Yaban keçisi gibi türlerin otladığı yangın görmüş alanlar, bu defa yırtıcıları cezbeden bir yer haline gelir” ifadelerini kullandı.

Kızılçam yerine başka tür dikmek

Kızılçam ormanları ile ilgili tartışmalara da değinen Başkaya “Bu ağaç türü ülkemizin doğal bir türüdür. Kızılçam ormanlarımız, medyada da sıkça dillendirildiği gibi, Amerikan Yardımı ile 1950’li yıllardan sonra, zeytinlikler sökülerek oluşturulmamıştır. Buradaki zeytinlikler meselesi, çok farklı boyutları olan, tarihsel gelişiminde ilginç ve ülkemiz adına olumsuz adımlar barındıran bu konudan farklı bir meseledir. Ülkemizdeki kızılçam fosilleri milyonlarca yıllıktır. Ayrıca, yangın ekosistemlerinde, binlerce yıllık süreç içerisinde, yangına en uyumlu ağaç türü olarak sahada yerini almıştır. Yangın sonrası hızlı bir şekilde yanan alanlarda çimlenerek eski durumunu koruyan bir türdür. Osmanlı’dan miras, 1839’da kurulmuş, ülkemizin en deneyimli ve başarılı kurumlarından birisi olan Orman Genel Müdürlüğümüz ağaç türleri konusunda büyük bir tecrübeye sahiptir” dedi.

“Artan terör tehdidine karşı, yeterli uçak ve helikopter bulundurulmalı”

Orman yangınlarını söndürmede helikopterlerin daha verimli, ekonomik ve başarılı olduğunu ancak her halükarda, tercihin sadece helikopterden yana kullanılmayıp, belli sayıda uçağın yanında, çok sayıda helikopterin hazır edilmesi, yani kombine yöntemlerin uygulanması daha doğru bir tercih olacaktır” diyen Başkaya, açıklamalarını şöyle sürdürdü:

“Burada, son yıllarda gittikçe köşeye sıkışan, can çekişen terör örgütü PKK ve diğer terör örgütlerinin ülkemizi yangınlarla açıktan tehdit etmeleri ve geçen yıllarda da orman yangını çıkardıkları dikkate alınarak, hazırlıkların olağanüstü şartlara göre güncellenmesi gerekirdi. Yangın riskinin çok yüksek olduğu günlerde, terör kaynaklı, aynı anda çıkartılabilecek yangınlara, yani bu günlerde yaşadığımız gibi durumlara karşı, yeterli sayıda uçak ile de hazırlık yapılması zaruriyettir. Fazla sayıda uçağa ve helikoptere sahip olmak, bütün orman yangınlarını söndürebileceğimiz anlamına da gelmemektedir. Bu günlerdeki gibi hava hallerinde oluşan büyük yangınlarda, uçak ve helikopterler, daha ziyade zararı azaltmaya hizmet edebilirken, yangını söndürmek için yeterli olamayabilirler. Orman yangınlarına karşı Avrupa’nın, hatta Amerika’nın en hızlı müdahale edebilen, en az alan yanmasını sağlayarak yangınları söndürebilen, bu konuda canını ortaya koyan ekiplerimizin sayısını daha da artırmalıyız. Ayrıca, askeri birimler, orman teşkilatı, itfaiye, sivil savunma, afet ve acil durum yönetimi gibi birimlerin ormanlar, askeri ve sivil alanlardaki yangınlara karşı tek bir çatı altında toplanarak, uçak ve helikopter dahil bütün eksikliklerinin giderilmesi de bir öneri olarak düşünülmelidir.”

“Yangınlarla birlikte yaşamaya, daha da hazırlıklı olmalıyız”

Başkaya, yangın ekolojisi diye bir olayın varlığına dikkat çekerek “Yangınlarla birlikte yaşamaya daha da hazırlıklı olmalıyız. Unutmayalım, yangınlar geçmişte de vardı, bugün de var. Ancak, gelecek yıllarda ise artan nüfusa da bağlı olarak sayıları ve etkilerinin daha da artma ihtimali yüksektir. Hazırlıklarımızı buna göre yapmak zorundayız” dedi.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Gündem Haberleri