SALKIM HANIMIN İZMİR TANELERİ!

Ali Eyce yazdı...

Yıllarını adliye koridorlarında geçirmiş bir gazeteci olarak, hukukçuları hukukçulardan daha iyi tanıdığım gerçekliği içindeyim.

Kimin, neyi, neden yaptığını bilecek kadar hukukçu psikolojisine sahip olduğum gibi, kimin, neyi, neden yapmadığı konusunda da ebeyi bir yaşanmışlık tecrübesi içindeyim.

Gazetecilik yıllarınım başlarından İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Burhan Özfatura’nın o gün çevre felaketini önlemek adına hukukçular tarafından yapılan eylemleri takip ettiğim gibi aynı şehirde İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı rahmetli Ahmet Priştina döneminde yapılmayanların da farkında olabildim.

Şehir aynı şehir, başkanlık aynı başkanlık, eylemci aynı kaynaklı eylemci, eylem var veya yok!

Bir taraf olmak insanın doğasında vardır.

Kimseni bir taraf olduğu için asla suçlamamak gerekiyor.

Önemli olan taraftarlığı yaparken holigonlaşmamak, her ne olursa olsun mantığı içinde bakmamak, yararını zarardan çok gördüğünde zararı yararından çok muş gibi davranmamak.

Bu şehir bir dönem Bergama’da Altın Madeni açılacak, insanlar siyanürden ölecek, ‘ölmek istemiyoruz’ diyen açıklamalar ve sonrası Bergama’nın köylerinde başlayan siyanüre karşı çevre eylemlerini de yaşadı.

Yüzeysel bakarsanız çevre eylemi, yüzünden içine girerseniz, başka ülkelerin altın çıkarmak isteyen bir ülkeye karşı işlemi durdurmak adına geliştirdiği adına da çevre dediği eylem.

O tarihten bu tarihe kadar Bergama’da siyanüre bağlı bir ölüm olayı yaşanmadı ama Bergama’nın köylerinde bilinçsizce eylemlere katılanların kendileri ve çocukları Altın Madeninde ve onun geliştirdiği yeni iş alanlarında çalışmaya başladı.

Kişisel söylediklerimizden anlık veya gelecekte ne kadar sorumluysak, toplumsal olarak da söylediklerimizden ve eylemlerimizden o kadar sorumluyuz.

İzmir’in Buca Kapalı ve Açık Cezaevi’nin yıkılması işlemi geçtiğimiz günlerde tamamlandı.

Bütün İzmirlilerin ve özellikle Bucalıların bir an önce yok olsun, yerine kültür olsun, sanat olsun, çevre olsun diye talepte bulundukları alanda bir dek bina kalmadı.

İzmir Barosu yıkımla ilgili olarak çevre kirliliğine dikkat çekip, geçmiş zamanlarda olduğu gibi yine çevre faktörünü kullanıp, asbest konusunun ihale şartlarında olmadığını belirterek dava açtı.

Kıyım bitti.

İzmir Barosu’nun davası kabul edildi.

İhale işlemi iptal edildi ama işlemi, işi bitmiş ihalenin.

Yargının gecikmiş kararı işe mi yaradı, işe yaramadı mı onu herkesin kendi düşüncesine bırakıyorum.

Ama şu sonucu da yazmakta fayda görüyorum.

İzmir’de tarihi ve değil tek yıkım Buca Kapalı ve Açık Cezaevi’nde olmadığına göre, acaba İzmir Barosu İzmir’de yıkımı gerçekleştirilen özel ve kamu kaç binanın yıkım ihalesini takip etti, ihalenin şartnamesini okudu ve çevreci anlayışla yıkımın durulması için mahkemeye başvurdu.

İyi haftalarımız olsun.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Gündem Haberleri