TANRIKULU DOBRA KONUŞTU

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin talimatıyla parti politikalarının teşkilat mensuplarına aktarılmasını amaçlayan toplantıların bir yenisi Aliağa’da yapıldı

partililerin yoğun ilgi gösterdiği toplantıya, Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkan Yardımcısı, İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu, Aliağa Belediye Başkanı Serkan Acar, MYK Üyesi Özgür Bayraktar, MHP MDK Üyesi Halil Öztürk ve İzmir İl Teşkilat Başkanı Sayit Şanlı konuşmacı olarak katıldı.

Partililerle istişare zemini oluşturan toplantıda; MHP Aliağa İlçe Başkanı Abdürrahim Aydemir, MHP’li Aliağa Belediye Meclis Üyeleri ve İzmir’in kuzey ilçelerindeki tüm MHP İlçe Başkanları hazır bulundu.

ÇIKAR AMAÇLI SİYASET YAPILMAYA DEVAM EDİLİRSE…

Toplantıda partililere hitap eden MHP Genel Başkan Yardımcısı, İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu, Türkiye’nin iç ve dış güvenliğinin tehdit altında olduğunu söyledi. Toplumda huzursuzluğun baş gösterdiğini ve endişenin hakim olduğunu öne süren Tanrıkulu, Türkiye’nin bir yandan PKK, PYD gibi terör örgütleriyle, diğer yandan da İŞİD ve FETÖ belasıyla uğraştığını,  ancak Milliyetçi Hareket Partisi’nin bu tablodan siyasi kazanç elde etme peşinde olmadığını söyledi. Tanrıkulu, “Milli güvenliğimizi ilgilendiren konular üzerinden çıkar amaçlı siyaset yapmaya devam edilirse Türkiye kaybetmeye mahkum olur” dedi.

 

YUGOSLAVYA ÖRNEĞİ

Türkiye’nin ittihat ve terakki’den buyana siyasi çekişmeler nedeniyle parçalandığını ve toprak kaybettiğini söyleyen Tanrıkulu, şöyle dedi: “Dünyada da böyledir. Yugoslavya ve Çekoslovakya gibi ülkelerin nasıl dağıldığına bakarsanız, ne demek istediğimi anlarsınız. Bu ülkeleri önce psikolojik olarak böldüler. Ondan sonra da fiziki bölünmeyi sağladılar. Bunun içindir ki toplumu ayrıştırmaya çalışanlardan kuşku duyunuz. Burada özellikle de Milliyetçi Hareket Partisi’ne büyük görev düşüyor”

 

TOPLUMDA BEKLENTİ YARATILDI

Anayasa konusunu da gündemine alan Tanrıkulu, şöyle konuştu: “Çok uzun zamandan beri, yeni bir anayasa yapılırsa Türkiye sanki çağlar üstünden atlayacakmış gibi bir algı oluşturuldu. Ve kabul etmemiz gerekir ki millette de bir beklenti yaratıldı. Toplumun bir kesimi  ‘bu elbise bize dar geliyor’ diyerek, mevcut anayasanın değişmesi görüşünde birleşti. Ki ortada bir tehlike varsa,  bu tıkanma bir rejim krizine de yol açabilir.”

 

TÜRKİYE’NİN YENİ BİR TOPLUMSAL SÖZLEŞMEYE İHTİYACI VAR

Anayasa tartışmalarının Cumhurbaşkanı’nın halk tarafından seçilmesiyle birlikte başladığını anlatan Tanrıkulu, sözlerine şöyle devam etti:   “Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Bakanlarla ilgili olarak devamlı bir yetki karmaşası yaşanıyor. Çünkü mevcut anayasamız çok ilginç bir anayasa, nereye gitsen gidiyor, ne olduğu meçhul. Bu anayasa 1980’de yapıldığında biz siyasi parti olarak ne meclis içinde ne de dışındayız. Bizim dışımızda yapılan bu anayasa,  1980’den bugüne yamalı bohçaya dönüşmüş ve  bugün ortaya milletin taleplerine uymayan bir anayasa çıkmış. Daha açık ifade etmemiz gerekirse anayasa zorlanmış durumdadır. Hukuki ve fiziki durumu örtüşmemektedir. Türkiye’nin yeni bir toplumsal sözleşmeye ihtiyacı vardır.”  Anayasa konusuna detaylarıyla değinen Tanrıkulu,  Mevcut anayasada Cumhurbaşkanı’nın bir tek vatana ihanet etmesi halinde yargılanabildiğini, ancak getirilmek istenen değişiklik ile attığı her adımdan sorumlu olacağı gibi çeşitli örnekler ortaya koydu. 

 

ÖYLE YAĞMA YOK

MHP’nin hiç kimseye stepne olmadığını söyleyen Tanrıkulu, “Birileri HDP’nin arka bahçesi oluyor. Buna kimse bir şey demeyecek. Ama sabahtan akşama kadar Milliyetçi Hareket Partisi mensuplarına hakaret edilecek. Yok öyle yağma” dedi.

 

İSTİKBALİN VE İSTİKLALİN VEKALETİ YOKTUR

Milliyetçi Hareket Partisi’nin “Önce ülkem ve milletim, sonra partim ve ben” söyleminin lalettayin bir söylem olmadığını vurgulayan Tanrıkulu,  sözlerini şöyle sürdürdü:  “Bugüne kadar ‘hükümet kaybetsin de nasıl kaybederse kaybetsin’ gibi bir anlayışın içinde olmadık. Çünkü biz Türk milliyetçisiyiz. Türk milliyetçisi olan insanlar memleketlerini ve milletini düşünürler. Onun hak ve hukukunu korumakla da mükelleftirler. Biz siyasetimi de buna göre yaparız. Bizim çözüm yolumuz demokrasidir. Halkın iradesine de her zaman saygılıyız. Amacımız milletimizin huzur ve refahıdır. Bunun dışında her hangi bir beklenti ya da ümidimiz yok. Hedefimiz Türkiye’nin kazanması ve Türk milletinin kazançlı çıkmasıdır. Biz diyoruz ki huzurun vekaleti yoktur. İstikbalin ve istiklalin de vekaleti yoktur. Çünkü bu değerleri kimseye vekalet olarak veremezsiniz”

 

ÇÖZÜM OLDU TÜRKİYE’NİN ÇÖZÜLMEZİ

PKK terör örgütü üyelerinin, 2009 yılında Habur sınır kapısından Türkiye'ye giriş yaptığını hatırlatan Tanrıkulu, “Biz şimdi,  yaşanan o rezaleti yeniden gündeme getirdiğimizde; ‘o zaman çözüm projesi vardı’ diyorlar. Çözüm oldu Türkiye’nin çözülmezi” dedi.

 

ESKİ BAŞBAKANA GÖNDERME

Türkiye’nin dış politikasını eleştiren Tanrıkulu, “Kulakları çınlasın  Sayın Davutoğlu, ‘sıfır sorun’ politikası diye bir şey uydurmuştu. Adam gitti, mazi oldu. Bize de baştan aşağıya sorunlar demetini bıraktı. Devlet şu anda Suriye ve Irak meselesi gibi Davutoğlu’nun armağan ettiği sorunlarla boğuşuyor” diyerek, eski Başbakan Ahmet Davutoğlu’nu dış politikada ki sorunların çıkış noktası olarak işaret etti.

 

TERÖRE ALIŞMAYACAĞIZ

Toplumun terör olaylarına karşı duyarsızlaştırılmaya çalışıldığını ve bazı insanların duyarsızlaşmaya başladığını anlatan Tanrıkulu,  ‘Her gün bir şehit cenazesi var alışacaksınız’ yönünde söylemlere tepki gösterdi.  Tanrıkulu, “Öyle yağma yok. Alışmayacağız, bizi alıştırmayacaklar. Allah’ta alıştırmasın. Her zaman dik duracağız.  Her zaman tavrımızı koyacağız. Ay yıldızlı bayrağımızın çatısı altında görevimiz ne ise layığı ile yapmaya çalışacağız” dedi.

 

İNTERNET DENEN ÇAMUR DERYASINA DÜŞMEYİN

Partililere ‘oyunu gelmeyin’ çağrısında bulunan Tanrıkulu, şunları söyledi: “İnsan en çok bilmediğine düşmandır. Partimizin genel merkezinden, teşkilatlarından verilen mesajları okuyup takip etmezsek,  internet denilen o çamur deryasına kendimizi de kaptırabiliriz. Öyle ki neyin ne olduğunu bilmeyen insanlar sosyal medyaya iki satır bir şeyler yazıyor, çok geçmeden hemen altına birileri döşeniyor. Fakat ‘yahu bu böyle değildi’ filan diyene kadar, atı alan Üsküdar’ı geçiyor. Ve amacına ulaşıyor. Tüm kışkırtmalar ve provokasyonlar böyle başlar. Bunun içindir ki okuyun, takip edin, araştırım ve bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmayın”  

 

MHP 7 HAZİRAN’DA CHP VE HDP İLE KOALİSYON YAPSAYDI…

7 Haziran ile 1 Kasım seçimleri arasında yaşanan siyasi süreci hatırlatan Tanrıkulu,  bu süre içerisinde Türkiye’deki tüm demokrasi, ilke ve usullerin tarumar edildiğini söyledi. Tanrıkulu, 7 Haziran seçimleri sonrasında,  ilçe teşkilatlarına yaptığı teşekkür ziyaretleri esnasında yaşadığı bir diyaloğu şöyle anlattı: “Olup olmadık tüm insanlar Milliyetçi Hareket Partisi’nin üstüne gitti. 7 Haziran sürecinde,  kendi partimizden bir ilçe yöneticisi bile bana,  ‘CHP ile niçin koalisyon yapmıyorsunuz?’ diye tepki gösterdi. Koalisyon için sayımızın yetmediğini söylediğimde ise, koalisyona HDP’yi de dahil etmemizi söyledi. Bunu MHP çatısı altında biri öneriyorsa,  akıl şuuru gitmiştir. Bizi yüzde 60’lık bloğa mahkûm etmeye çalışanlar, şimdi bu hesabı veremimize sebep olacaklardı. MHP o gün CHP ve HDP ile koalisyon yapmış olsaydı, ben bugün şehidimin tabutu altına nasıl girecektim?”

 

AK PARTİ BİZE KOALİSYON TEKLİF ETMEDİ

“MHP, AK Parti ile neden koalisyon yapmadı?” sorusuna da yanıt veren Tanrıkulu, 7 Haziran sürecindeki toplantılarda kendisinin de bulunduğunu ve MHP’nin kapısını çalan hiçbir AK Parti heyetinin MHP’ye koalisyon teklifinde bulunmadığını söyledi.

MHP’nin algı operasyonlarına maruz bırakıldığını belirten Tanrıkulu, “Ülkeyi 1 Kasım seçimlerine mecbur bırakan biz değiliz. Fakat sanki bizmişiz gibi sürekli eleştirilere uğradık.  Ama milli irade ne derse, ona sadık kalmayı ve onun sonuçlarını uygulamayı hedefleyerek gittik” dedi.

 

ACILAR BİZİ BİRLEŞTİRMELİ

15 Temmuz darbe girişimine de değinen Tanrıkulu, TSK içinde yuvalanan Fetöcü askerlerin AK Parti hükümetinin sorumlu olduğu dönemde örgütlendiğini belirterek, “Bunlar başarılı olsalardı Türkiye Cumhuriyeti diye bir devlet bağımsız olarak kalmayacaktı. Ülkemiz büyük bir badire atlattı. Ama bundaki en büyük pay Türk milletine aittir. Cansiperane bir şekilde tankların önüne yatanlar, askerler ile yarı boğuşarak, yarı kucaklaşarak,  ikna edenler milletimizin evlatlarıdır. Allah hepsinden razı olsun. Ebediyete intikal eden şehitlerimize de Allah gani gani rahmet eylesin. Bu acılar bize ayrışmayı değil, birleşmeyi ve bu birleşmeden doğacak da kuvveti öğretmesi lazım” diye konuştu.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Politika Haberleri