TRİLYE

Suat Bıçak

Bursa’nın en şirin sahil kasabası olarak bilinen Trilye. Ama burayı daha popüler kılan denize olan yakınlığından çok minik ara sokakları, eski rum evleri ve tarihi eserleridir. Küçük bir kasabaya sığmayacak kadar çok kültür barındırıyor.

Aslında eski bir rum balıkçı köyü. İsminin neden Trilye olduğuna gelince bununla ilgili yazılan söylenen iki farklı senaryo var. Bildiğiniz gibi Türkçede trilye diye bir isim yok. Rivayete göre İznik Konsülünden kovulan 3 papaz bu bölgeye yerleşmiş. Tri İla yani eski dilde 3 papaz demek. Bence çok akla yatkın değil. Diğer bir iddia ise bölgede çok fazla tutulan ve barbuna benzeyen triglia diye bilinen bir balık türü. Siz istediğinize inanmakta serbestsiniz. Ama isim bence çok orijinal ve ilgi çekici, Trilye.

Bölgede 1923’lü yıllara kadar Rumlar ağırlıklı olarak yaşamaya devam etmiş. Ne zaman ki nüfus mübadelesi olmuş buradaki Rumlar Yunanistan’a gönderilmiş. Aslında burada yaşayıp bölgenin eski gelenek ve göreneklerini bizlere tanıtsaydılar kültür hazinemiz için çok güzel bir kaynak olurdu. Ara sokaklarda birkaç rum evi yıkılmaya yüz tutmuş halde. Osmanlıdan kalma tarihi camiler ise şu an bile kullanılmaya devam ediyor.

Mudanya’dan Trilye’ye doğru gelirken kendimi Kalkan ile Kaş arasındaki yolda gibi hissettim. Yolun bir kenarı denize bakan uçurumlar diğer kenarı ise sarp dağlık araziye bakıyor. Biraz dar bir yol ama yinede şoför değilseniz manzara size iyi gelecektir.

Trilye’ye vardığınız zaman ilk olarak gözleriniz fotoğraflardaki o meşhur kareyi arıyor ister istemez. Merak etmeyin çok zorlanmayacaksınız. Kasabanın hemen girişinde eski rum evini görebilirsiniz. Ancak şimdiden söylemek gerekiyor beklentiyi fazla yüksek tutmayın. Hatta etrafındaki umarsız kalabalıktan acaba doğru yere mi geldim diye düşünebilirsiniz.

Ara sokakların birinden sahile doğru yürümeye başlayabilirsiniz. Size tavsiyem yokuş olan sokakları tercih edin. Burada karşınıza çıkacak olan en ilgi çekici yer “tabut ev” olacak. Burada daha önceden tabut falan yapılıyor sanmayın hemen. Neden tabut ev dediklerini gidince anlayabilirsiniz. Dikkatlice baktığınız zaman ev bir tabutu andırıyor. Tabut evden aşağıya sahile doğru inen yolda birkaç tane butik kafe göreceksiniz. Hepsi şirin ve bir anlamı olan yerler. Daha doğrusu mekanın sahipleri buralara bir anlam yüklemiş.

Sokaklardan birinde eskiden Aya Todori Kilise’si olan şimdiki adıyla Fatih Cami’sini görebilirsiniz. İnşaatı 7.yy zamanında tamamlanmış olduğu varsayılan kilise oldukça ilgi çekici. İçine girip diğer tüm detayları görmenizi isterim. Ancak kilise gözüyle bakarsanız daha çok şey fark edeceksiniz.

Bir diğer güzel kare ise Trilye Çarşısı, eski eşyaların ve tarihi aletlerin sergilendiği Trilye çarşısı ana cadde üzerinde bulmanız çok kolay. Eski sabunlar, fotoğraf makineleri, Rumlardan kalan fincanlar ve bir çok eski ev aletleri görmeniz mümkün. Trilye çarşısını gezdikten sonra cadde üzerinde birkaç antikacı daha mevcut. Bunları da mutlaka ziyaret edin en az trilye çarşısı kadar ilgi çekecektir.

Son olarak mutlaka yapmanız gereken olmazsa olmaz sahilde bir balık ekmek yemek. Gerçi sezon yoğun olduğunda biraz sıra beklemek zorunda kalıyorsunuz ama buna değecektir. Ve yine sahilde denize karşı kahvenizi içmeyi de unutmayın. Eğer güneşli bir günde gidiyorsanız fotoğraf ve video içinde çok güzel kareler yakalayabilirsiniz. Hatta yazın denize girebileceğiniz çakıl bir sahilde var. Tek probleminiz otopark olacaktır şimdiden söylemek zorundayım.

İstanbul’dan feribot ile yada karadan Mudanya üzerinden gidebileceğiniz ve sizi yol olarak yormayacak Trilye, gidilmesi gereken yerlerden biri.

Haftaya görüşmek dileğiyle

Çok Gezin, Çok Okuyun ve Çok Sorun..