Suat Bıçak, Aysel Ateş Abdullazade'ye konuştu

Suat Bıçak, Aysel Ateş Abdullazade'ye konuştu

Aysel Ateş Abdullazade, Suat Bıçak ile röportaj yaptı.  

İşte o röportaj;

Merhaba değerli Medya Ege okuyucularım! Bu hafta yine dopdolu, yine özel bir röportaj ile sizlerleyiz. “X bir bilinmeyen” polisiye romanının yazarı, çok değerli kalem sahibi Suat Bıçak ile bir araya geldik. Taze demli sıcacık çaylarınızı buğulu bardaklara doldurup köşenizde yerinizi aldıysanız, sizleri bu röportajın detaylarına davet ediyorum. 

Sizi tanıyabilir miyiz, Suat Bıçak kimdir?

Merhaba, 1981 yılında halen yaşadığım Sakarya’da doğdum. Kısacası tüm hayatım burada geçti. Anadolu Üniversite’si Kamu Yönetimi bölümünden mezun olduktan sonra bir fabrikada depo sorumlusu olarak 11 yıl çalıştım. Ancak hayatımı daha fazla tutsak edemedim ve özel sektöre geçiş yaptım. Şu an bir Gsm mağazası (Turkcell) işletiyorum. 

Evliyim ve iki erkek evladım var. Eşim 112 Acil İstasyonunda Sorumlu hemşire olarak çalışıyor. Bu ara işleri çok yoğun malum. Haftanın iki günü eve gelemediği zamanlar oluyor. Ve görevine aşık bir kadın. Biz de ona bu dönemde yardımcı olmaya çalışıyoruz.

Çocuklarım Efe ve Ege 13 ve 9 yaşındalar. Evlatlarım için tek kelimeyle hayatımın anlamlarıdır diyebilirim.  Birlikte gezmeyi çok seviyoruz. Film seyretmek veya konsol oyunları oynamak da hobilerimiz arasındadır. Yani birlikte çok eğleniyoruz. Bu dönemde sadece evde vakit geçirebiliyoruz. Ama her şeyin başı sağlık, o yüzden ailecek sabretmeyi öğrendik. Salgın sonrası daha kaliteli bir hayat yaşamaları için krizi fırsata çevirmeye çalışıyoruz.

img-20210115-wa0054.jpg

Kitaba ve yazmaya olan merakınız nereden geliyor? 

Kendimi bildim bileli kitap okur, film seyrederim. Aslında bir kitabı okurken o kitabı bir film tadında yaşıyorum. Böylelikle kitabı daha iyi özümseyebiliyorum. Nasıl ki film seyrederken sonunu bir şekilde tahmin edersiniz yada etmeye çalışırsınız, aynı şey kitaplar için de geçerlidir. Ben de okuduğum kitapların sonunu tahmin etmeyi veya istediğim sonla bitmesini arzuluyorum. Bir gün aklıma şu soru geldi: “neden sonunu sadece benim bildiğim bir kitap yazmıyorum?” Bu fikir zihnimde beni belli bir süre oyaladı. Ve sonra çok sevdiğim bir arkadaşım bana mutlaka kitap yazmam gerektiğini söyledi. Çevremde kitap okuyan insanların bana bu şekilde yaklaşımları beni daha da heveslendirdi. Ve süreç böyle başladı diyebiliriz.

img-20210115-wa0047.jpg

Çok gezin, çok okuyun, çok sorun diye yazıyor künyenizde. Gezmek, okumak ve soruşturmak her daim ileriye götürdüğü, insanı geliştirdiği için mi böyle bir slogan edindiniz? 

Eski bir söz vardır, “çok okuyan değil çok gezen bilir” derler. Ben bu atasözünü çok severim. Gerçekten de bir bölgede ne yetiştiğini, nasıl bir hayat olduğunu kitaplarda okumakla, aynı bölgede o hayatı yaşamak birbirinden çok farklı bir deneyim. Benim ayrıca bir youtube kanalım var. Gezdiğim yerleri video ile tanıtmayı, tıpkı bir kitap okumak gibi insanlara anlatmayı çok seviyorum. Örneğin coğrafya dersinde kitaplar değil videolar olsa bence daha yararlı olur. Yada tarih dersleri video ile anlatılsa akılda çok daha kalıcı olacaktır. Çok gezin dememdeki neden de budur. Ancak ben ne olursa olsun bir okuma aşığıyım, yani nereye gidersem gideyim yanımda bir kitabım mutlaka olur. Ve okumak boş vakitlerinizi geçirebileceğiniz en güzel etkinlikdir. Yani bir seyahat esnasında illaki bir yerlerde bekliyorsunuz, bu sırada fırsatı değerlendirip kitabınıza devam edebilirsiniz. Yada konakladığınız yerde, özellikle bir sahil kenarında kumların üzerinde kitap okumak süper olur.

Çok sorun; bu, insan hayatının her döneminde yapılması gereken bir davranıştır. Ülke yönetiminden tutun da oturduğunuz apartmanın yönetimine kadar her olayı, her davranışı sorgulamak gerektiğini düşünüyorum. Etrafımızda gerçekleşen her olayın bir nedeni var. Eğer o nedeni bilirsek karşımızdaki olaya bakış açımız değişir. Bir şekilde empati yapmak gibi aslıda. Bunu yaptığınızda psikolojik olarak daha da kendinizi rahat hissediyorsunuz.

img-20210115-wa0050.jpg

Sizi “X bir bilinmeyen” kitabını yazmaya kim yada ne teşvik etti? Bu süreçte destekçileriniz kimler oldu? 

Aslında sürekli aklımda olan bir projeydi. Fakat asıl kıvılcımı yakan arkadaşımın eşi oldu. Kendisini çok severim ve iyi bir okuyucudur. Sürekli kitaplarımızı değiştiririz. Bir gece hep birlikte oturduğumuzda neden sen de yazmıyorsun diye sordu. Ben de bunu zaten düşündüğümü ancak emin olamadığımı anlattım. Fakat bana çevresinde kitap yazan bir arkadaşından bahsetti. Onun kitaplarını inceledim. Sonra bunun mümkün olacağı daha çok aklıma yattı. Hemen ertesi gün aklımdaki konuları bir toparladım. Sonra tabi süreç biraz daha kendi iç dünyamda gelişti. Konuyu toparlamak, kurguyu aklımda düzenlemek, neden ve sonuç ilişkilerini bağlamak gibi. Tabi bunları yaparken en çok etkilendiğim yazarın kitaplarını okumaya devam ettim. Zaten Tess Gerritsen kitaplarını okuyan biri, kitapta onun izlerini rahatlıkla fark edecektir.

Kitabı yazarken eşim sürekli yanımdaydı. Sadece kitap yazarken değil, hayatım boyunca yaptığım tüm işlerde en büyük destekçim oldu. Zaten ben bir işe kalkışmadan önce onun hislerine çok güvenirim. Örneğin bir araç alacak olsam yada bir seyahat düzenleyecek olsam önce onun fikrini alırım. Ve genelde haklı çıkar kendisi. Çocuklarım bana düşkün olduğu için kitabı yazarken en çok onları ihmal etmek zorunda kaldım. Ancak eşim elinden geldiği kadar boş vakitlerini onlarla geçirdi. Sanırım aile olmak böyle bir şey.

img-20210115-wa0051.jpg

“Yeniden başlamak için kendini öldür” bu cümle küllerinden doğmak gibi mi algılanmalı?
 
Burası kitabın en sevdiğim yeri. Biraz spoiler olacak ama tamamen okuduğunuz gibi anlamalısınız. Burayı daha fazla açıklayamayacağım için üzgünüm.

Kitabınız pandemi döneminde basılmış. Peki bu sürecin zorlukları kitap tanıtımı, reklamı ve imza günleri için bir mani oluşturmadı mı? 

Evet, aslında kitap daha önce bitmişti. Ancak o sırada yeni bir işe atıldığım için bunlarla meşgul olmak zorunda kaldım. İşleri yoluna koyana kadar mart ayı geldi ve pandemi iyice kendini hissettirdi. Tabi ben bu sürede birkaç kitapevi ve yayınevini takibe almıştım. İşlerim hafifleyince birkaç yayınevi ile görüştüm. İçlerinden biri konuşmaları ile beni etkilemeyi başardı. Ve onlarla anlaştım. Sağ olsunlar ellerinden geleni yaptılar. Ancak ne var ki kitabın tanıtımı ve imza günleri o gün de, şimdi de tam olarak düzenlenmiyor. Biz de bu durumun düzelmesini bekliyoruz. Belki imza günlerine kadar ikinci kitabı da yayınlayabilirim böylelikle. 

Okurlarınız kitabınızı nereden temin edebilir? 

Genelde internetten rahatlıkla ulaşabilirler. Tabi kitabı satan birkaç yayın evi var, ancak genelde İstanbul’da bulunuyor. Ben de bir gün D&R raflarında kitabımı görmek istiyorum. Sanırım bu biraz daha zaman alacak. Sonuçta bu ilk kitabım.

img-20210115-wa0044.jpg

Sizce sizi niye okumalılar?  

Bu soruyu bekliyordum. Şunu söylemek istiyorum, bir Dan Brown okumayı seviyorsanız bu kitabı da okurken zevk alacağınıza eminim. Ve ülkemizde bu tür roman yazan çok fazla yazar yok. Bu konuda bizim biraz desteğe ihtiyacımız var maalesef.

İkinci bir kitap çalışmanız yada böyle bir planınız var mı? 

Tabi bu bir üçleme aslında. Kitabın adında bunun sinyalleri var. İkinci kitabın adını görenler üçüncü kitabın adını da rahatlıkla tahmin edebilecektir. Bekleyip göreceğiz. Umarım ikinci kitaptan sonra da birlikte oluruz.

Ve sizlere çok teşekkür ediyorum. Bir yazarın en mutlu olduğu an okurlarına ulaştığı andır bence. Sizler olmasanız bizim kanatlarımız hep eksik olacak. Tüm medya kuruluşlarına ve özellikle siz Medya Ege ailesine minnettarım.

Birlikte güzel günler bizimle olsun… Tekrar görüşmek dileğiyle hoşçakalın.
 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum