Zeybekci çiftinden Sevgililer Günü röportajı

Zeybekci çiftinden Sevgililer Günü röportajı

Nihat Zeybekci ve eşi Ayşen Zeybekci 30 yıllık evliliklerinin en kötü gecesini ve tabii ki ‘mahallenin en güzel kızı İzmir’i Hürriyet'e verdikleri röportajda anlattı.

Ayşen Hanım, eşinizin İzmir adaylığını ne zaman öğrendiniz?

Denizli’deydik. Konuşuluyor, sürekli gündeme geliyordu ama dikkate almamıştık. Tabii ben eşimi yanımda istediğim için siyaseti bitirmesini bekliyorum. Ancak net olarak teklif geldiğinde Nihat Bey’in gözleri parlayınca söyleyecek bir şeyim kalmadı. Bugüne kadar aldığı kararlarda hep yanında oldum.

Nihat Zeybekci: Şimdi ilk defa açıklıyorum, kendisinin de haberi yok. Cumhurbaşkanımız açıklamadan 12 gün önce paylaştım Ayşen Hanım ile. Başka bir konuyla ilgili Cumhurbaşkanımız aradı, tekrar gündeme geldi, İzmir konusunu tebliğ etti, o zaman söyledim.

- ‘Eşimi yanımda istiyordum’ dediniz, sizin için zor mu siyasetçi eşi olmak?

Ayşen Zeybekci: Zor. Bir eş olarak dönüp de aklınızdakini aktarmak ya da günü değerlendirmek istediğinizde yanınızda kimse yok. Bi kere bu konuda yalnızsınız. Aynı zorluk Nihat Bey için de geçerli. Ben çoğu zaman Nihat Bey’in özellikle Ankara’da yalnız kalmasından vicdan azabı duydum. O bakan olduktan sonra 17-25 Aralık sürecine girdi Türkiye. O zorlu süreçte akşam eve geldiğinde, farklı bir ortama girip, belki benimle bir şeyler paylaşsa daha rahat olabilirdi diye düşünüyordum. Fakat gitme imkanım yok.

Neden?

Çünkü Nihat Bey siyasete girdikten sonra Denizli’de işlerin başına geçtim.  

Sıkıntılı süreçlerde yanında olmak istediğinizi anlatınca aklıma birden 15 Temmuz gecesi geldi. Beraber miydiniz o gece?

 Ankara’da tüm aile beraberdik. 15 Temmuz’u düşündüğüm zaman hâlâ çok kötü oluyorum. Nihat Bey Meclis’te ve orası bombalanıyor, korkunçtu (Ağlıyor).

Z.: O gece kızımız Fatma’nın hukuk fakültesinden mezuniyeti vardı. Tören bitti, ailemiz ve arkadaşlarıyla yemeğe gidecektik. Ben bir heyetle görüşmem nedeniyle biraz gecikecektim. Heyetle oturduk, o sırada ilk uçak Dikmen’den aşağı doğru geçti. Normal değildi, sonra ikinci uçak… Arkadaşlara sordum, ‘Gece eğitimiym doğru bir uçuş daha görünce telefon trafiği başladı. Bizimkileri aradım, ‘Eve gelin’ dedim. Evde buluştuk, ilk bomba atıldı. Anladık ne olduğunu. Eşim ve çocukları evden güvenilir bir yere göndermeye karar verdim, ben Meclis’e gidecektim.

A.Z. : ‘Gitme, ne olur gitme’ diye yalvarıyordum. ‘Ben bir korkak gibi saklanamam, siz gidin’ deyince oğlumuz babasını yalnız bırakmayacağını söyledi.

N.Z.: Kendimizi rezil ettirecek bir pozisyona sokamazdık. Bana geldiklerinde hesabını sormak üzere hazırlandım. Silahımız, her şeyimiz hazırdı. Sonrasını biliyorsunuz zaten.

Oğlunuz ve eşiniz Meclis bombalanırken oradaydı, siz o sırada napıyorsunuz?

Bir arkadaşımızın 10.kattaki evindeyiz. Meclis tarafındaki hareketliliği görüyorum, atılan bombaların sesini duyuyorum. Sinir krizi geçirdim. Direkt rahmetli Adnan Menderes geldi aklıma. Sonumuz öyle olursa, Nihat Bey’i, ülkemi, sahip olduğum her şeyi kaybedeceğim diye düşündüm.

30 yıllık evliliğinizin en kötü günü bu muydu?

Hayatımızın en kötü günüydü…

Buraya bir başkan adayı ve eşini tanımaya geldik, konu 15 Temmuz’a geldi. Bugün sevgililer günü, hadi 30 yıl öncesine gidelim, nasıl tanıştınız?

A.Z.: Nihat Bey ne hatırlıyor, merak ediyorum.

- Dikkatli olun, şu an sınavdasınız Nihat Bey…

N.Z.: Yooo, ben Ayşen’in bebekliğini hatırlarım. Aramızda 7 yaş var. Aynı çevrede büyüdük. Küçük çocuklar ayaklarına büyük ayakkabılar giyer ya, ben Ayşen’in taş avluda öyle dolaştığını hatırlarım. Sonra okul ve iş hayatı için İstanbul’a geldim, her geldiğimde ablalarım Ayşen’den bahsediyor. Bir gün dedim ki, ‘Sen Ayşen’den mi bahsediyorsun, o küçük değil mi?’. Ablam ‘Deli, ne küçüğü’ dedi, Ayşen o zaman üniversitede okuyor. Görüştük, bir ay sonra nişanlandık. Ablam bu konularda akıllı bir kız, düğünde dernekte denk getiriyordu. Samimiyeti, saflığı, masumiyeti beni çok etkilemişti. Ben 27, Ayşen 20 yaşındaydı.

- Nihat Bey, ‘İzmir mahallenin en güzel kızı’ dediğinde özellikle kadınlar kendisini cinsiyetçilik yapmakla suçladı. Siz bir kadın olarak ‘Keşke söylemeseydi’ dediniz mi?

Aslında dedim. Çünkü Denizli’de de zaman zaman bu cümleyi kullanır. Nihat Bey’in o gözle bakmadığını biliyorum ama yanlış anlaşılma potansiyeli yüksek bir cümle bu.

N.Z.: Yahu nasıl o gözle bakayım zaten… (Gülüyor) Ben bu şehre sevdalıyım. Ege’ye sevdalıyım. Victor Hugo bu şehri prensese benzetmiş. Ben de ‘mahallenin en güzel kızı’ dedim. Buradaki kadın temsilcileriyle buluştuğumda da yanlış anlayan olmamıştı.

- Evde hanginizin sözü geçiyor?

A.Z.: Bir şey sorunca ‘sen bilirsin’ diyor.

N.Z.: Valla evle ilgili konularda hiç öyle bir iddiam yok. ‘İtaat et, rahat et’ derler. (Gülüyor)

- Nihat Bey romantik mi?

Çoook. Ben daha mantık tarafıyım.

İZMİRLİ BİZİ GÜZEL KARŞILADI

5 aydır İzmir’in her sokağına girdiniz. Kentli sizi nasıl karşıladı?

A.Z.: Çok güzel, çok zarif karşıladı.

N.Z.: Türkiye’nin her yerinde seçim kampanyası yaptım. Bazı yerlerde olumsuz şeylerle karşılaştık. Ama inanın İzmir’de incitici bir söz, bir hareket görmedim, duymadım. İzmirli bizden hizmet bekliyor.

Şunu çözebildiniz mi, neden hizmeti sizden bekliyor, oyu CHP’ye veriyor ?

O da değişiyor. Bugün CHP’nin dışında kimseye oy vermeyenler gelip bize ‘Size oy vereceğiz’ diyorlar. Bizim ortaya koyduğumuz hikâyeyi dinlediği zaman İzmir için taraf oluyor.

Ayşen hanım siz nasıl bir kent hayal ediyorsunuz?

Tertemiz bir İzmir istiyorum. Denizli’nin köylerinde İzmir’in şehir merkezindeki kirliliği görmedim.

GENÇLERE TAVSİYEMİZ…

‘Güven, saygı ve sabır. Bu üçü olmazsa bir ilişkiyi yürütmek çok zor. Kalp o kadar özel ki, kırıldı mı tamiri zor. O yüzden gençlere özen göstermelerini tavsiye ediyoruz…’

BÖYLE TARİF ETMEK GERİCİLİK

Şarap bağlarında fotoğraf veriyorsunuz, bugün burada aşkınızı anlatıyorsunuz ya, sosyal medyada ‘muhafazakar bir aile olarak laik İzmir’e oynuyor’ diye eleştirenler de var. Ne diyeceksiniz?

Kimseye hiçbir şeyimi ispat etmek zorunda değilim. Ama benim arkadaşlarıma, geçmişime bakılırsa hiç böyle bir derdim olmadığı anlaşılır. Kim ne yapıyor, ne giyiyor, ne içiyor, bunlarla hiç ilgilenmedim. Denizli Belediye Başkanı’yken de bakanlığım döneminde de şarap üretimine her zaman destek verdim. Bu bir ekonomi, biz buralardan Türk markaları çıkaracağız. İzmirliyi de bunlar üzerinden tanımlamak gerçekten gericilik, yobazlık, insafsızlık ve büyük haksızlık…

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.