Umut Oran: "CHP'nin Abant Kampı tam bir hayal kırıklığı"

Umut Oran: "CHP'nin Abant Kampı tam bir hayal kırıklığı"

“Vatandaş AKP her şeyi iyi yapıyor diye değil muhalefet partileri “umut yaratamadığı” için AKP’ye oy vermeye devam etmektedir”

CHP’li Umut Oran, yerel seçimlere yönelik strateji, yöntem ve söylemin değerlendirildiği CHP’nin Abant Kampının basına yansıyan halinin tam bir hayal kırıklığı olduğunu belirterek, partinin daha önce onlarca kez deneyerek başarısız olduğu AK Parti takipçiliği hatasına bir kez daha düşmemesi için uyardı.

Umut Oran, “Özellikle yerel seçimlerde hedef olarak konulan ve ‘psikolojik sınır’ şeklinde tanımlanan oy oranının CHP’nin Cumhurbaşkanı adayının aldığı oy oranı olarak tespit edilmesi ‘kafaların hala parti içi iktidar mücadelesinde’ olduğunun itirafı niteliğindedir. Tek başına iktidar olma hedefi gütmeyen bu yaklaşım daha en baştan ‘psikolojik sınırın yanlış yere koyulduğunu’ ve asıl amacın ‘seçim kazanmak’ değil ‘mevcut parti içi dengeleri korumak’ olduğunu gözler önüne sermektedir. Ayrıca 16 yıldır devam eden ‘takipçilikten’ vazgeçilmeyeceği ve yine ‘AKP şunu yaptı, bunu söyledi’ denileceği ilan edilmektedir. Oysa bu yöntem denenmiştir ve defalarca başarısız olmuştur. Abant kampının bir diğer vahim analiz yanlışı sağcı olduğu varsayılan seçmenlerin ‘farklı bir dil’ konuştuğu iddiasıdır. Diğer seçimlerden farklı olan durumsa bu sefer büyük hayal kırıklığı yaşayan ‘seçmen tabanının da kaybedilmesi’ tehlikesidir. Bu durum gelecek açısından en büyük sorundur. Zira tabanını kaybeden bir partinin var olması da mümkün olmayacaktır. Tüm kalbiyle Cumhuriyet Halk Partisine bağlı olan tüm partililerim adına yönetimi uyarmak da biz gerçek CHP’liler için vazgeçilmez bir görevdir” dedi.

CHP Yönetiminin Hedef Koyduğu “Psikolojik Sınır” İktidar Getirmez!

Umut Oran bugün yaptığı yazılı basın açıklamasında şu görüşleri dile getirdi:

Rejim değişikliğinin resmiyet kazandığı 24 Haziran seçimlerinden bu yana “köklü bir özeleştiri” yapmayan Cumhuriyet Halk Partisi yönetiminin Abant’ta gerçekleştirdiği ve yaklaşan yerel seçimlere dair strateji, yöntem, öneri ve öncelikleri tespit ettiği toplantı, basına yansıyan şekliyle, “tam bir hayal kırıklığıdır.” Hayatın ve siyasetin gerçeklerinden kopuk olduğu anlaşılan sunumun “felsefi derinlikten de fersah fersah uzak olduğu” görülmektedir.

Amaç seçim kazanmak mı parti içi dengeler mi?

Özellikle yerel seçimlerde hedef olarak konulan ve “psikolojik sınır” şeklinde tanımlanan oy oranının CHP’nin Cumhurbaşkanı adayının aldığı oy oranı olarak tespit edilmesi “kafaların hala parti içi iktidar mücadelesinde” olduğunun itirafı niteliğindedir. Tek başına iktidar olma hedefi gütmeyen bu yaklaşım daha en baştan “psikolojik sınırın yanlış yere koyulduğunu” ve asıl amacın “seçim kazanmak” değil “mevcut parti içi dengeleri korumak” olduğunu gözler önüne sermektedir. Oysa “rejimin değiştiği” ve bir an evvel gerçekçi adımlar atılmazsa “Cumhuriyetçi seçmen tabanının da” kaybedileceği bir ortamda ana muhalefet partisinin yönetiminden çok daha devrimci bir bakış açısı beklenirdi. Bu itibarla gelinen nokta üzücü olduğu kadar çok da tehlikelidir!

AKP’nin Söylemlerini Takip ve Taklit Ederek İktidar Olunmaz!

Abant sunumunda ortaya konulduğu belirtilen tezlerin en başında gelen “AKP’nin oy kaybetmesi sağlanmadan seçim kazanmak ve toplumda durum değişebilir umudu ve inancı yaratmak mümkün değildir!” cümlesi tüm analizlerin yanlış olduğuna inanmak için yeterlidir. Zira bu cümle siyasetin merkezine AKP’yi koymaktadır yani ana aktör olarak “rakibi” tanımlamaktadır. Bir başka deyişle 16 yıldır devam eden “takipçilikten” vazgeçilmeyeceği ve yine “AKP şunu yaptı, bunu söyledi” denileceği ilan edilmektedir. Oysa bu yöntem denenmiştir ve defalarca başarısız olmuştur. Bu bakış açısı aynı zamanda bir büyük yanılgıya da işaret etmektedir. O da “seçmenlerin yaşananlardan haberdar olmadığı varsayımıdır!” Fakat gerçek tam tersidir. Türkiye’nin dört bir tarafındaki her birey AKP’nin yaptıklarını da yapmadıklarını da bilmektedir. Ekonomik krizi Hakkari’deki yurttaş da Bolu’daki de İstanbul’daki de görmektedir. AKP’nin lüks inşaat dışında bir üretimden haberdar olmadığını kadınlar da erkekler de çocuklar da bilmektedir. AKP’nin bir dediğinin öbürünü tutmadığının ve devletin tüm imkanlarını parti için kullandığının da herkes farkındadır. Ancak 16 yıldır tek bir soruya cevap verilemediği için hala AKP iktidardadır. O soru da basittir: “Kime oy verelim? Ya da Alternatif kim?” Yani geniş kitleler AKP her şeyi iyi yapıyor diye değil muhalefet partileri “umut yaratamadığı” için AKP’ye oy vermeye devam etmektedir. O halde seçim kazanmak için “AKP’nin oy kaybetmesine odaklanmak” yerine “CHP’nin oylarını arttırmasının yollarına” odaklanmak yani “güvenilir bir alternatif” olmak gereklidir. Bu gerçek görülmediği ve her şeyin merkezine CHP konulmadığı müddetçe takipçiliğin devam edeceği ve yaklaşan yerel seçimlerin de hezimet getireceği bilinmelidir.

1980 Sonrasının En Büyük Yalanı: “Sağ Partilere Oy Veren Büyük Kesimin Diliyle Konuşmak!”

Abant kampının bir diğer vahim analiz yanlışı “sağcı olduğu varsayılan seçmenlerin ‘farklı bir dil’ konuştuğu” iddiasıdır. Özünde bu analiz AKP gibi sağ partilerin genel olarak solu hapsettiği alanı tanımlamak için uydurduğu bir yalandır ve 1980 darbesinden beri aynı yalan sürekli gündemdedir. Acı olan şudur ki bu yalana bazı CHP yöneticileri de inanmış görünmektedir. Zira Türkiye’de iddia edilenin aksine “sağa oy verenlerin dili” diye bir dil yoktur. “Başka mahallenin diliyle konuşmak” diye de karşımıza çıkan bu büyük yalan en temelde şu demektir: “Sol ya da CHP, toplumun genelinden farklıdır yani anormaldir. Normalleşmek için halka yaklaşmanız gerekir!” Oysa bu cümle kabul edildiği anda CHP için siyaset bitmiş demektir. Zira daha en başta “CHP ve halk ya da geniş toplum kesimleri” gibi uzlaşmaz iki kategori yaratmaktadır. Biri olurken diğeri olmaya imkân vermeyen bu durumla baş etmek de zaten mümkün olmayacaktır. O halde en başta bu yalanın reddedilmesi ve CHP’ye oy verenlerle oy vermeyenlerin aynı dili, aynı kaygıları, aynı hayatı paylaştıkları kabul edilmelidir. Böylece seçim mağlubiyetlerinden sonra “olmayan bir dili” aramak yerine hakiki bir “özeleştiri” yapılır ve seçmenin güven duyacağı bir parti yaratılmış olur!

Çözüm: Doğru Söz, Doğru Yöntem, Doğru Kadrolar!

Gelinen noktada, CHP seçmenini ve genel olarak Cumhuriyetçi seçmenleri “bir arada tutmak” için hayati öneme sahip olan ve gözle görülür hale gelmiş “tepkileri” ortadan kaldırmak için bir fırsat diye görülmesi gereken yerel seçimlere dair çizilen yol haritası gerçekçi değildir. Siyasi partilerin temel görevinin iktidar hedefi koymak; doğru sözleri, doğru kadrolarla ve doğru yöntemlerle hayata geçirmek için “öz gücüne ve öz ideolojisine güvenmek” olduğunu hatırlamak gerekir. CHP’nin bir an evvel “başkalarını” merkeze koyan analiz biçiminden vazgeçmesi ve “hakiki bir özeleştiri” yaparak AKP’ye kaptırdığı kavramlar üzerinde düşünmesi gerekir. Aksi durumda varılacak nokta “sağın dilini konuşmak” adı altında, toplumda karşılığı olmayan ama kendinde büyük değerler gören bir takım eski “sağ” siyasetçinin paraşütle “aday yapılması” ve “AKP şöyle yaptı, AKP böyle dedi” derken bir seçimin daha kaybedilmesidir. Diğer seçimlerden farklı olan durumsa bu sefer büyük hayal kırıklığı yaşayan “seçmen tabanının da kaybedilmesi” tehlikesidir. Bu durum gelecek açısından en büyük sorundur. Zira tabanını kaybeden bir partinin var olması da mümkün olmayacaktır.Tüm kalbiyle Cumhuriyet Halk Partisine bağlı olan tüm partililerim adına yönetimi uyarmak da biz gerçek CHP’liler için vazgeçilmez bir görevdir. 

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.