14. sıradaki milletvekili adayına!

 

Seçime günler kala partilerin milletvekilleri adayları da, sokaklara çıkmaya başladı.

Her gün bir ilçede, bir mahallede, bir sokakta yanında parti teşkilatından insanlarla dolaşan milletvekilli adayları, partilerine, dolasıyla kendilerine oy vermesi için seçmeni ikna etmeye çalışıyorlar.

Her parti, milletvekili çıkarma sayısına göre illerde partilerinin milletvekili adaylarını sıralayarak gösterdiler.

Örneğin 14 birinci bölgeden, 14 ikinci bölgeden toplam 28 milletvekili çıkaracak olan İzmir’de her parti bu listesini, sıralamaya sokarak Yüksek Seçim Kurulu’na teslim etti.

İşte YKS’ye teslim edilen listeler üzerinde borsa oyunları da siyaset dünyasında başladı.

Hangi parti kaç milletvekili çıkarır, hangi adaylar milletvekili olur, hangileri belki olur, belki olmaz, hangilerinin ise hiç şansı yok.

Üç, beş değil, 14 bilinmeyenli bir matematik denklemi !

Aday gösterilen bazı milletvekilleri, siyasi kulislere düşen haberlere göre, nasılsa seçilemeyeceğim yerden adayım diye, bırakın gezmeyi aday olduğunu dahi söylemeye utanıyormuş.

Bunları duyduğumda aklıma 1999 yılında yapılan ve sonucunda DSP-MHP-ANAP koalisyonunu çıktığı seçimler geldi.

O tarihlerde İzmir Adliyesi Konak’taydı ve ben orada gazetecilik yapıyordum.

Seçim sonuçlarına göre milletvekili olmaya hak kazananlar, İl Seçim Kurulu Başkanı olan hakimden, milletvekili seçildiğine dair mazbatasını almaya adliyeye gelmeye başlamışlardı.

Türkiye’de tek başına iktidar olmayı başaramayan Ecevit’in DSP rüzgarı, İzmir’de deyim yerindeyse tulum çıkarmıştı.

Ecevit’in bir dönem başında olduğu CHP  ise meclise girmeyi başaramamıştı.

Adliyenin o tozlu, dumanlı ve daracık koridorunda adli haber takibi yaparken, gazetemden, mazbata almaya gelen milletvekilleri olursa onlarında, mazbatalarını alırken fotoğraflarını çekmem istenmişti.

Mahkemenin duruşma salonun kapılarındaki duruşma listelerini, haber çıkar mı amaçlı kontrol ederken, yanına bir adam yaklaştı.

Yaşı 60’ın üzerindeki adam da benim baktığım listeye baktı.

Yaşlı amcanın, kendisinin az, bir yakının çok kuvvetli muhtemel bir davası olduğunu ve onu takip etmeye geldiğini düşündüm.

Üzerinde, çok sık giymekten yıpranmış bir gömlek, altında ise bitpazarında satışa çıkarsan alanın olmayacağı bir pantolon olan amcaya, fazla yorulmaması için yardımcı olmaya karar verdi.

‘Hangi mahkemeyi arıyorsun amca?’ dedi.

Gözlüklerini hafifçe çıkararak bana bakan amca: ‘Evlat burada seçim kurulu varmış, orayı arıyorum, nerede biliyor musun?’ dedi.

Bu sözü duyduğumda seçim bitti, seçilen seçildi ama amca sanırım seçim sonuçları ve seçim yöntemiyle ilgili bir şikayetinin olduğunu düşündüm.

‘İki kat yukarı çıkıp, diğer bloktan sola döneceksin, soldaki birinci kapıyı geçip, ikinci kapıdaki kişiye soracaksın’ diye tarif etmeyi kısa süre düşündüm ama amcanın bu tarif aklına yazmasının ve orayı bulmasının imkansız olduğuna daha  kısa sürede karar verdim.

‘Gel seni oraya götüreyim’ dedim.

Merdivenleri çıkarken gazetecilik ruhunun gereği yaşlı amcaya seçim kurulunda ne işi olduğunu sordum.

Sormaz olaydım.

Amca, ‘Milletvekili seçildim oğlum, orada bana bir belge vereceklermiş, partiden aradılar, git al dediler’ dedi.

‘Yok artık’ dedim merdivenlerin ağırlığını ayağıma zincir gibi hissederken.

Amcam, 60 küsur yaşındaki amcam DSP’den milletvekili olmuştu. Olmuştu da, milletvekili olduğundan bir haberdardı.

Partiden haber vermişler milletvekili olduğunu.

Bir de üstüne, seçim kuruluna git, seçildiğine dair belgeni al bize getir’ demişler.

Hayatında ilk defa adliyeye gelen, İzmir’in merkezi Konak Meydanı’na dahi yılda bir iki sefer inebilen amcam, İzmir’i, İzmirliyi Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde temsil etme hakkına sahip oldu.

Mazbatasını veren seçim kurulu hakimi ve seçim kurulu üyeleri de, amcanın mazbata teslim anında en az benim kadar şaşkınlık içinde kaldılar.

Törende bir iki kare fotoğraf çektiğimde milletvekili amcam, benim gazeteci olduğumu ‘Niye fotoğraf çekiyorsun’ diye sorarak anlayabildi.

İşin daha kötü hali ise, bu amcam, DSP’den o dönem için son sıralarda, ‘kimi yazsak, kimi yazsak, kimse de seçilmeyecek yeri istemiyor, gel amca seni yazalım’ diye yazılan isimlerden birisi olduğunu anlattı bana.

Seçim olmayan dönemde çok nadir çıktığı evinden, seçim döneminde ise hiç çıkmadığını anlattı.

Milletvekili adayı olduğunu ise sadece aile biliyormuş.

Evet o kadar yani.

Bu gerçek hikayeden çıkan hisse, siyasi kulislerde ‘Ben nasılsa seçilemem’ diyen milletvekili adaylarına, bu milletvekili amcam gibi bir siyasi hayatınız olmaması için en azından sokağa çıkıp, aile dışında birkaç kişiye ‘Ben milletvekili adayıyım’ deyin.

Gazetelere, dergilere, internet sitelerine, televizyonlara aday olduğuna dair bilgi, haber, fotoğraf, reklam verin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.