Eylül Ayça Karakuş

Eylül Ayça Karakuş

Anafor

Eylül Ayça Karakuş'un Medya Ege köşesinde bu haftaki yazar konuğu Rahime Alcan

Değerli Medya Ege okuyucularıma sevgi ve saygılarımla güzel bir gün  diliyorum. 

Antalya Bilim Üniversitesi ve Ayzıt Yayınları iş birliğinde açılmış olan Yaratıcı Yazarlık ve Senaristlik Eğitim programının öğrencisi sevgili Rahime ALCAN Medya Ege’de yazar  konuğum olacak.

img_20190417_224446.jpg

Her birinin yüreğimde bırakan bir izi olduğunu daha önce paylaşmıştım sizlerle.

Ve bugün sıra Rahime ALCAN’da...

Rahime ALCAN ne vakit aklıma gelse, geçmişe dalıveriyorum. Bazı insanların bakışlarında, sesinin tınısında eskileri anımsatan bir ifade vardır. O ifade huzur verir insana ve saatlerce bıkmadan usanmadan o kişiden dinlemek istersin geçmişin susmayan seslerini. Çünkü onun geçmişi aslında sana aittir. O kadar yalın ve bir o kadar samimidir. İşte sevgili Rahime benim için tam da böyle.

Bana geçmişi hatırlatırken varlığınla, sevginle ve kocaman yüreğinle daima geleceğimde olmanı isterim... 

                                                        ANAFOR

Genç kadın içine sürüklendiği anafordan çıkma umuduyla rahat koltuğa uzanırken, dikkatini tavanda dönen nesneden hiç ayırmaksızın farklı bir boyuta geçtiğini hissetmeye başladı.Kollarını hissetmiyor, başında ve tüm bedenindeki uyuşukluk giderek huzur veriyordu ona.Dönen girdabın etki alanına girerken önünde açılan kapıdan geçmekte hiç tereddüt etmedi.

Bu ne aydınlık bir yol böyle,her şey çok net.Vücudumun ağırlığıymış ruhumu asıl sıkan. Hiç olmak, hiçlik alemine dalmak, huzuru bulmak mümkünmüş bu yolda. Kaos etrafımı sarmıştı, neden sorusu hayatın anlamının ötesine geçmişti. Renkler ışık oyununun çok ötesinde şimdi, artık gözlerimle değil ruhumla görüyorum. Gerçeklerin sarmalından kaçmak isterken yanlış yolda olduğumu anlıyorum. Etrafımda beliren sis perdesini, benliğime ördüğüm duvarları aşabilme şansım var artık. Bugün ruhumu acıtan şeylere dokunuyorum. Senin hayatımda ne derin izler bıraktığını anlatıyorum. Varlığınla, beni var etmenle, bana hayat bahşedip, bahşettiğin hayatı geri almanla, bencilce eteğime döktüğün yıldızları geri almanla ilgili içimde biriktirdiğim ne varsa ortaya döküyorum. Döktükçe hafifliyorum, hafifledikçe dağılan zerrelerimi tekrar bir araya getirme isteğim artıyor.

Gidişinle dağılmıştım, atomlardan ziyade, yeni keşfedilen parçacıklar ötesine bölünmüştüm.

Kendime bir değer biçemiyor, varlığıma anlam katamıyor, yok olma isteği duyuyordum. Öyle bir yok oluş ki; başka bir yeniden doğuş ya da başka bir aleme geçiş bile olmasın, parçacıklar üstü bir savruluş olsun. Belki de savrulup gitmiş, çoktan sönmüş bir yıldızım ben. Binlerce yıl öncesinde varlığını kaybetmiş, ışığına umut bağlayanların gözünde yalancı bir hayatı olan yanılsamadan ibaret biriyim.

Nasıl bu kadar istekle gidebildin, nasıl var ettiklerinin sonunu düşünmeden, o sorumluluğu hissetmeden gidebildin. Senin ardından gitme isteğini bazı anlarda o kadar kuvvetle hissettim ki; bir yanım alıkoydu, bir yanım da kendi var ettiklerime karşı sorumlu hissetti.

Gidemedim, senin koşarak gittiğin o yola giremedim. Uzak ufuklar engellemedi, yalnızca geride bırakacaklarım engelledi. Sana çok kızgınım, kırgınım. Bunları ilk kez itiraf ediyorum.

Bastırılmış duygularım zincirinden boşanmış delicesine akıyor şimdi. Senden bana kalan ne varsa; karanlık ya da aydınlık ortaya dökmek istiyorum. Dönmeliydin, dönülebilecek yerden dönüp, o karanlık adımı atmamalıydın. Yüreğimin yangınını görmeden hissedebilmeliydin.

Varlığımın anlamı olduğunu, zincirlerimin sana bağlı olduğunu, o zincirin bir halkasının koptuğunda benim de uçuruma yuvarlanacağımı bilmeliydin. Bugün benim için milad. Bazı derinlere gömülmüş duygular, mahzenlerde üzeri örtülmüş gerçekler gün ışığına bir kere çıkmaya görsün. İtiraflar, yüzleşmeler ışığın etkisiyle renk değiştiriyor, üzerindeki tozlar silkeleniyor, yüklendiği anlamlar da değişiyor. Bazen oklar tam tersi istikameti gösteriyor.

Asıl yüzleşme o anlarda başlıyor. Neden sorusunun anlamı, cevabı netleşiyor, güm diye vuruveriyor maske takmış yüzüme. Maske, evet tam anlamıyla bu. Aradığım bu kelime. Beni ifade eden yegane kelime. Maskeyle dolaştım, gidişinle korunma adına, kendimi var etme adına, beni nasıl görmek istiyorlarsa o varlık olma adına, bir kalkan gibi maske taktım. Bazı anlarda beni nefessiz bırakan maskeyi çıkarttığım anda, o kadar özdeşleşmişim ki, kendimi tanıyamadım, kendime yabancılaştım adeta. Tüm çıplaklığıyla göründü gerçekler. Şeffaf bir ayna tuttu bana itiraflar.

Okyanusun kıyısında dalgaların huşu veren sesi giderek kaybolurken, çok uzaklardan gelen vapur sesiyle irkildi, hoş bir ferahlık hissetti genç kadın. Anafordan kurtulmuş, huzura kavuşmuştu.Hipnoterapiye başlarken tavanda gördüğü dönen girdap, yerini sonsuz maviliğe bırakmıştı.

Rahime ALCAN

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.