Aysel Ateş Abdullazade

Aysel Ateş Abdullazade

Bir gün Romeo, ertesi gün Quosemodo

İnsanın en sevdiğinin gözünde aldığı şekil, aslında bütün bir hayatın özeti gibi… Bir gün bir bakmışsın, seni bir roman kahramanı gibi görüyor; tutkulu, yakışıklı, adanmış - adeta Romeo. Ertesi gün bir sözün, bir suskunluğun, bir yanlış anlaşılmanın ardından aynı gözlerde Quosemodo’ya dönüşüyorsun: eğri, kusurlu ve sevgiden anlamayan biri.

Sevgi böyle bir şey işte… Ne tamamen adil, ne de tamamen mantıklı. İnsan duygularının gün döngüsü bile hava durumu kadar değişkenken, karşımızdakinin bizi hep aynı sevgiyle görmesini beklemek bazen saf, bazen de bir az bencillik olur.

Bazen düşünüyorum; belki de mesele, kimin gözünde neye benzediğimiz değil. Asıl mesele, kendimize kim olarak bakabildiğimizdir. Çünkü başkalarının gözünde bir gün kahraman, bir gün suçlu olabilirsin. Bir gün “hayatımın insanı”, ertesi gün “neydi o öyle?” olursun. Karşı tarafın ruh hali, korkuları, geçmiş yaraları - hepsi seni olduğundan başqa biriymişsin kimi gösterebilir.

Ama insan kendine dürüst baktığında, sevdiği kadar sevildiğini, çabaladığı kadar değer gördüğünü, sustuğu kadar yanlış anlaşıldığını anlar.

Ve bazen de bir gerçeği kabullenmek gerekir: Herkes, herkesi hep aynı gözle göremez.

Belki de bu yüzden, romantik ilişkilerde en büyük olgunluk; bir gün Romeo ilan edildiğinde havalara uçmamak, ertesi gün Quosemodo ilan edildiğinde de yerin dibine girmemektir. Çünkü her iki yargı duyguların o anki sıcaklığıyla verilmiş mühakemelerdir, hakikatın kendisi değil.

Günün sonunda, karşındakinin gözündeki yansımanı değil, kendi içinde taşıdığın karakteri korursun, o zaman hiç kimsenin seni bir gecede dönüştürmesine gerek kalmaz.

Çünkü biliyorsun artık;

Sen bir günün kahramanı değil, kendi hikayenin asli öznesisin.

Önceki ve Sonraki Yazılar