Banu Pirinçcioğlu

Banu Pirinçcioğlu

BUYRUN YERİMİZ VAR

İzmirimin en güzel yerlerinden ikisi,  kıbrıs şehitleri ve birinci kordon. Her ikisi de buluşmanın, yemenin içmenin, alışverişin merkezi.

Her ikisinde de yürürken beni son derece rahatsız eden bazı şeyler var.

Toplumun kanayan yarası mı bilmiyorum ama benim kanayan yaram olduğu kesin.

Birincisi  kordonboyunca sıralanmış birahaneler pubların önünden davet almadan yürüyememek.

ikincisi kıbrıs şehitleri boyunca fal bakan kafelerin broşürlerini burnuma dayayan kişiler.

                                                            

Kordon daha denizden uzaklaşmamış, dalgalar masalara vurduğu zamanlarda bile yürümeyi sevmezdim bu yolda. Yolun kenarından yürüsen dert, apartmanların dibinden yürüsen ayrı dert.

Nereden yürürsen yürü, seni mutlaka önünden geçmekte olduğun pub’a davet eden bir garson vardır. Ne kadar hızlı yürürsen yürü, ne kadar önüne bakarsan bak, mutlaka bir arayış içinde olduğunu, acıktığını, içecek istediğini düşünen bir garson.

Elin kolun doludur, dümdüz yürüyorsundur ama bu garson için engel teşkil etmez. Lafını söyler. “buyrun, yerimiz var” “buyurmazmısınız?” “hoşgeldiniz, böyle alalım sizi”

Benim canım herhangi bir yerde oturmak istese bunu belli ederim diye düşünüyorum. Bir yere oturmak isteyen insan önünden geçtiği yerde yavaşlar, bakar ve eğer isterse de geçer oturur. Buraları birbirinin aynı tarzda café ve pup. Yani hepsindeki içerik aynı, içeceğin belli yiyeceğin belli.

Sıra sıra mekanların birinde Maldivler mutfağından meşhur balıklı börek Bajiya var da bu fırsatı kaçırmayalım diye mi peşimizdeler? Veya Fildişi sahillerinden gelen mis kokulu kahve?

 

Bu antipatik davetler bünyemde gerilim yarattığından mecburen kıyı tarafından yürüyorum.

Laf atmanın legal yolu gibi duran bu kordon davetlerine nasıl son verdirebiliriz peki?

Mutlaka bir merci olmalı. Kordon publar birliği? Belediye? Polis? Jandarma?

 

Ikinci mevzu da kıbrıs şehitlerinde fal baktırtmak için yolumu kesen broşür dağıtıcıları. Bu insanlar benim yolumu kesme, burnuma broşür dayama cesaretini nereden alıyorlar? Dahası bana yakın arkadaşım kadar yaklaşma cüretini kendilerinde nasıl buluyorlar? Broşür dağıtmanın da bir adabı olmaz mı yani?

Zaten sıkış tepiş bir yolda ilerlemeye çalışıyoruz. Bir de önümden arkamdan uzanan kollar kulağımın dibinde konuşan adamlar istiyormuyum bakalım ben?

Istermiyorum. Ve eminim ki istemeyen yüzlerce kişi var.

Peki nereye gideceğiz? Kime dert yanacağız? Falcılar birliği mi? Polis mi?

 

Belki buradan sesimizi bir duyan olur, bu işi ben çözerim diyen olur, kimbilir. Biz de kendisine kocaman bir teşekkür ederiz.

Önceki ve Sonraki Yazılar