Cem Özer: “Ben ölmeden cenazemi yaşadım”

Cem Özer: “Ben ölmeden cenazemi yaşadım”

Film çekimleri sırasında ayağını kıran Cem Özer, sağlık durumu hakkında açıklama yaptı

Sinan Çetin'in yönettiği “İstasyon” filminin çekimleri sırasında ayağını kırarak kaldırıldığı hastanede yapılan oksijen tedavisinde kötüleşen sanatçı Cem Özer, yoğun bakımdan çıkmasının ardından yaptığı açıklamada, "Ben ölmeden cenazemi yaşadım” dedi. 

Geçtiğimiz ay Afyonkarahisar'daki film çekimleri sırasında kaza geçirip ayağını kıran Cem Özer, oksijen tedavisi sırasında sara nöbeti geçirmiş ve şuuru kapanmıştı. Uzun süre yoğun bakımda kalan Cem Özer, 42 gün sonra basın mensuplarına bir açıklama yaptı. Cem Özer, “Sağlık durumum iyi, tabii ki daha iyi günlerimiz oldu. Her gün daha iyiye gidiyor. Fizik tedavi ile devam ediyoruz. Zor günler geçirdik tabii. Her şerde bir hayır vardır. Bundaki hayır da şu oldu; benim çok sevdiğim insanlar varmış, beni çok sevenler varmış. Bunların farkında değilmişiz. Birbirimize verebileceğimiz en büyük hediye, en büyük armağan sevgimiz. Hiç ummadığım kişiler ziyarete geldi, sevgisini gösterdi, gözlerim dolu dolu oldu. Bir karar verdim ki, artık o insanları bırakmayacağım. Es geçmemek lazım. Değer verdiğimiz, değerli zannettiğimiz şeyler aslında hiç o kadar değerli değil. Damardan besleniyorum. Ülkemizin ünlü aşçılarından, şeflerinden çorbalar, reçeller, hepsinin üstünde eşim ve kızımın tuttuğu notlar. Hangi yörenin nesi meşhursa, bu beni çok duygulandırdı” dedi. 

“Ben ölmeden cenazemi yaşadım” 

Cem Özer, “Ben hep şey derdim ölü seviyoruz ya, cenazelerde gözyaşları döküyoruz, en çok ben seviyorum, şovları yapıyoruz. Cenazeden önce bunlar yapılmalı derdim. Birinin heykelini dikecekseniz, ismini bir yere verecekseniz bunu ölmeden yapın. Ben o cenazeyi ölmeden yaşadım. Bu arada eşim ve kızım büyük çile çektiler. İyi ve sıcak bir insan olduğunu biliyorsun ama ne kadar fedakar ve candan olduğunu bu süreçte öğrendim. Yıllardır kardeşim olan kuzenimle aslında birbirimizi ne kadar sevdiğimizi fark ettim. Sağlıklıyken insanlara sevginizi gösterin, Mali ile sıkı bir dostluğum yok, onu ne kadar sevdiğimi fark ettim. Uyandığım andan itibaren zihnim onunla meşguldü. İnşallah bugün yarın kendine gelir. Ne olur tutun elini bırakmayın" ifadelerini kullandı. 

“Mehmet Ali Erbil’in başucundan ayrılmayın” 

Cem Özer, “Bu bilinmeyen bir şey. Doktorlar ‘Şu an algıları açık değil’ diyebilir ama buna itibar etmeyin. Çünkü biz yoğun bakımda yatanlar her şeyi algılıyoruz ve hissediyoruz. Ben hiçbir şeyi kıvırmayan bir insanım. Yoğun bakımdayken dedim ki ‘Ben gittim, ben öldüm.’ Şuan yaşadıklarım bir hatırlama sadece. Ölüm böyle bir şey demek ki. Bırakmıştım kendimi, ‘Oh be kurtulduk her şeyden. Şimdi annemle, babamla zaman geçiriyorum’ dedim. Şuurun yerinde olmaması böyle bir şey. Sonra karımla kızımı baş ucumda bana doğru eğilip benimle konuşurken algıladım. Onlar 5 dakika kalmış, bana 1 saat geldi. Sonra dedim ki, ‘Ne yapıyorsun Cem, sen gideceksin rahatlayacaksın da Pınar ve Cemre ne yapacak. Mahvolurlar' dedim. Müthiş bir mücadeleye başladım. Yalan söylemeyeyim beyaz ışığı görmedim. O kapıya gittim, oradan geri döndüm. Döndüren iki kişi de kızım ve karım. Işık falan görmedim. Yalan söylemeyeyim. O yüzden Mehmet Ali’nin başucundan ayrılmayın. O algılıyor. Elini tutun, bırakmayın. En çok sevdiği kimse o gitsin. Sonra minik uyandırmalar başladı. Sonra zaten yukarıya çıkardılar. Uzun süre sizlerle görüşme imkanımız olmadı. İnsanların bunca derdinin arasında ‘Cem Özer hastaymış'ı ekleyemeyiz” şeklinde konuştu. 

"Bilekte ne var ne yok kırmışım” 

Özer, “Çekim sırasında oldu olay. Bir sahne vardı. Ben istasyonda kondüktör ve tarikat şeyhini oynuyorum. Koşuyorum. Orada ayı çukuru var. Bir kız oraya düşmüş. Kız da benden intikam alacak. O ayı çukuruna benim de düşmem gerekiyor. Onun bir tekniği var ama gördük ki o teknik kurulmamış. Yönetmen ‘Cem atlar’ dedi. Ben de mesleğim itibarıyla gaza geldim. ‘Gerekli önlemleri alalım’ dedim. Çalı çırpıyı kaldıralım, bunlar kırılır benim yüzümü parçalar. Düşeceğim yeri göreyim ki usturuplu düşeyim dedim. Ben göremedim ve ayağımı çukurun karşı duvarına çarptım. Ben bilekte ne var ne yok kırmışım. Bir sonraki gün de çalıştım, üçüncü gün de çalıştım. Sahne mundar olmasın diye, sonra ağrılar başladı. ‘Doktora gitmek istiyorum’ dedim. Beni arabayla buraya getirdiler. Kırığın üstünde 2,5 gün çalışmam ayağımı kötüleştirmiş. O kırılan kemik içeride kasa zarar vermiş ve doku ölmüş. Ama çok şükür iyiyim. Bana çok iyi baktılar. İlgilerini üzerimden eksik etmediler” diye konuştu. 

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.