Banu Pirinçcioğlu

Banu Pirinçcioğlu

ÇOCUK BEYNİ

Çocuk deyip geçeriz hani.

Aman canım çocuk işte, duymaz deriz, anlamaz.

Düşse, düşe kalka büyür deriz.

Dememek lazımmış aslında.

Çocuk işte deyip geçmemek lazımmış.

Çocuk yetiştirmenin, büyütmenin en ince sanat olduğunu okumuştum bir kitapta.

Bence doğru. Oya işler gibi bir iş çocuk büyütmek.

Büyür çocuk illaki. Ama nasıl büyüdüğünü büyüyünce anlarız.

Çocukluğumun üstünden onlarca sene geçmiş, oysa çocukluğumun anıları hayatımın heryerinde.

O neden bu neden diye sorguladığımda, kendi kendime psikologluk yaptığımda görüyorum hepsini.

Yaptığım, korktuğum, nefret ettiğim çok şeyin sebebi çocukluğum.

Bilinçsizce söylenmiş her söz, yapılmış her hamle benimle birlikte büyümüş.

6 yaşında ayrılan anne babamın ardından değişen çocukluğum, kalıcı benliğim olmuş.

Yıllarca karanlıktan korktum ben. Babaannemin evinde kalırken geceleri uyumayıp ışık isterdim. Korkardım çok. Işıkları kapatmaya yirmili yaşlarımın sonunda başlayabildim.

Yine aynı yaşta kaybettiğim dedemin ardından üzülürken, babaannemin sen üzdün ondan öldü deyişi benimle büyüdü.

Beni de üzersen ben de ölürüm bak deyişi benimle geldi.

Hayatım boyunca birisini üzersem kaybederim bilinçaltımda yaşadı.

Oysa ki dedem yaşlılıktan ölmüştü.

6 yaşında bende başlayan sevdiklerimi kaybetme korkusu hiç bitmedi bu yüzden.

Şimdi evimin resim paletinden çıkmış gibi rengarenk oluşu da, o zamandan kalmış yine.

Anne babasından uzaktaki küçük kıza korkunç görünen yaşlı evdeki karanlık antikalar.

Antikadan nefret ederim. Sırf bana karanlık ve korktuğum geceleri hatırlattığı için.

Beni çok seviyormuş gibi görünüp aslında benden nefret ettiğini sonradan öğrendiğim üvey annem.

Sevgilerle ilgili güvensizliğimi de kendisine borçluyum.

Küçücük bir çocukla nasıl konuşması gerektiğini bilmeyen, ruhumda bin tane yara açmış üvey annem. Sen benim hiçbirşeyim değilsin diye beni azarlayıp lokmalarımı boğazıma dizen üvey annem.

İnsan psikolojisi asla hafife alınmaması gereken bir yer.

Çok dikkatli olmazsanız bir insanın yaşamı boyunca yaşayacağı herşeyden sorumlu olan siz olursunuz.

Çocuk düşe kalka büyür. Ama nasıl büyüyeceği sizin elinizde.

Çocuğun yanında kullandığınız her bir kelimenin onunla birlikte büyüyeceğini bilseydiniz bu kadar rahat sarf edermiyiniz kelimelerinizi?

Mayın tarlasında yürür gibi olmalısınız çocuğun yanında. Duymaz sandığınız herşeyi kayıt yapar çocuk.

Evdeki kavgaları, bağırışları, kelimeleri, herşeyi kaydeder.

Oyun oynuyor gibi yapar, beyni kayıttadır.

Otuz yaşına geldiğinde bir korkusunu, bir huzursuzluğunu anlamlandıramadığında anlarsınız.

Bazen de anlamazsınız. Ah bu çocuk neden böyle oldu ki dersiniz. Unutur gidersiniz zengin kelime haznenizle neler söylediğinizi.

Sorumlusunuz işte. Ah bir bebeğim olsun demekle bitmeyen ve uzun yıllarınızı alacak sorumluluğunuz var.

Çocuk yetiştirmek sanattır evet.

Yedirmek içirmek değil, çocuğu yetiştirmek önemlidir.

Korkusuz, mutlu bir çocuk yetiştirmek sizin sorumluluğunuzda.

Yoksa çocuk büyür illaki de, nasıl olduğuna siz karar vereceksiniz.

Çocuk yetiştirmedim belki ama çocuk oldum. Böylesine iddialı akıl verebiliyorsam bu yüzdendir.

Önceki ve Sonraki Yazılar