Çocuk ve gençlerde artıyor!

Çocuk ve gençlerde artıyor!

Obezitenin ülkemizde ve dünyada giderek yaygınlaşan bir halk sağlığı sorunu olduğunu belirten Prof. Dr. M. Emel Alphan, uyarılarda bulundu.

Prof. Dr. M. Emel Alphan, 22 Mayıs Avrupa Obezite Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada önemli bir halk sağlığı sorunu olan obeziteyle mücadelede yapılması gerekenlere dikkat çekti.

OBEZİTE DÜNYADA YAYGINLAŞAN BİR HALK SAĞLIĞI SORUNU

Dünya Sağlık Örgütü’ne (DSÖ) göre obezitenin, “vücutta sağlığı bozacak düzeyde aşırı yağ depolanması” olarak tanımlandığını belirten Prof. Dr. M. Emel Alphan, “Obezite aşırı enerji tüketimi, yetersiz enerji harcaması (sedanter yaşam tarzı, düşük Dinlenme Metabolik Hız - DMH) veya her ikisinin neden olduğu uzun süreli enerji dengesizliği ile kişinin genleri ve çevresi arasındaki kompleks etkileşimlerinin bir sonucu olarak gelişen kronik bir hastalıktır. Obezite, dünyada ve ülkemizde giderek artan bir halk sağlığı sorunudur. Küresel açıdan epidemik boyuta ulaşan obezite, farklı etnik özellikteki tüm toplumlarda yaygındır. Günümüzde çevresel faktörler, genetik yatkınlık, kültürel, sosyo-ekonomik etkenler ve insan davranışları arasındaki karmaşık etkileşimlere bağlı olarak obezite insidansında değişiklikler olabilir” dedi.

aw209440-01.jpg

2035’E KADAR 3,3 MİLYAR YETİŞKİNİN ETKİLENEBİLECEĞİ VARSAYILIYOR

DSÖ verilerine göre, tüm dünyada fazla kiloluluğun ve obezitenin prevalansının son 50 yıldır giderek arttığına dikkat çeken Prof. Dr. M. Emel Alphan, “2008 yılında 18 yaş ve üzeri obez ve aşırı kiloluların sayısı 1,8 milyar iken, 2020 yılında 2,2 milyardan daha fazla yetişkinin fazla kilolu ya da obez olduğu bildirilmiştir. 2035 yılına kadar yaklaşık 3,3 milyar yetişkinin obeziteden etkilenebileceği varsayılıyor. 2020’de yetişkinlerde obezitenin yüzde 42 olduğu belirtilirken, 2035’te ise yüzde 54’ünün obez olacağı tahmin ediliyor” dedi.

OBEZİTE ÇOCUK VE GENÇLERDE DE ARTIŞ GÖSTERİYOR

Obezitenin çocuk ve gençlerde de benzerlik gösterdiğini belirten Prof. Dr. M. Emel Alphan, “5 ila 19 yaş arası gençlerde 1990'da sadece yüzde 8 olan bu oranın 2022 yılında yüzde 22’ye yükseldiği belirtilirken, 2035 yılında ise yüzde 39'un üzerine çıkması bekleniyor” diye konuştu.

AVRUPA’DA PEK ÇOK HASTALIĞIN SEBEBİ OBEZİTE

Obezitenin önemli sağlık sorunlarına yol açtığına dikkat çeken Prof. Dr. M. Emel Alphan, “DSÖ’nün veri tabanına göre; obezite Avrupa’daki yetişkinlerde hipertansiyonun yüzde 55’inin, kalp hastalıklarının yüzde 35’inin, Tip 2 diyabetin yüzde 80’inin sorumlusudur ve bunların her yıl 1 milyondan fazlası ölüm ile sonuçlanmaktadır” diye konuştu.

AVRUPA’DA İLK SIRADAYIZ

Türkiye’nin obezite oranı açısından dünyada 17’nci, Avrupa’da ise birinci sırada yer aldığını belirten Prof. Dr. M. Emel Alphan, “2024 yılına gelindiğinde Türkiye'de 15 yaş ve üzeri nüfusun yüzde 32,1'inin obez, yüzde 34,6'sının ise fazla kilolu olduğu, toplamda ise bu oranının yüzde 66,7 ye ulaştığını söylemek mümkün. Türkiye’de obeziteye ilişkin hastalıklardan olan diyabet, koroner kalp hastalığı, felç ve kanserden 2,4 milyon kişinin etkilendiği DSÖ-2024 raporunda belirtilmiştir” dedi.

OBEZİTE HASTALIK RİSKİNİ ARTIRIR, YAŞAM KALİTESİNİ OLUMSUZ ETKİLER

Obezitenin birçok sağlık sorununa neden olduğunu veya var olan sorunları şiddetlendirdiğini vurgulayan Prof. Dr. M. Emel Alphan, “Obezite, kalp-damar hastalıkları, diyabet, hipertansiyon, inme (felç), bazı kanser türleri, solunum sistemi hastalıkları, eklem ve kemik hastalıkları, safra kesesi hastalıkları, karaciğer yağlanması, uyku apnesi, depresyon, kısırlık, cinsel işlev bozuklukları, cilt hastalıkları gibi hastalıkların riskini arttırır. Obezite ayrıca yaşam kalitesini ve süresini de olumsuz etkiler” uyarısında bulundu.

OBEZİTEDE ALTTA YATAN FAKTÖR TEDAVİ EDİLMELİ

Obezitenin sedanter yaşam tarzı ve aşırı besin alımını destekleyen sosyo-kültürel çevrede geliştiğini kaydeden Prof. Dr. M. Emel Alphan, “Enerji alımının artması ve enerji harcanmasının azalması ile dokularda yağ birikimi olur. Fakat sadece beslenme durumu düzeltilerek obezite tedavisi mümkün değildir. Obezitenin nedenleri genetik faktörler, hormonal nedenler, bazı hastalıklar, çeşitli ilaçların kullanımı, uyku bozuklukları (vardiyalı çalışma), çevresel, psikolojik, sosyo-ekonomik faktörler, iklim değişikliği şeklinde sayılabilir. Öncelikle obeziteye neden olan altta yatan faktörün tedavi edilmesi gereklidir. Obeziteye neden olan pek çok faktörün varlığından dolayı obezitenin tedavisi de oldukça zordur” diye konuştu.

OBEZİTEYLE MÜCADELE ÇOK YÖNLÜ OLMALI

Obeziteyle mücadelenin çok yönlü olması gerektiğini belirten Prof. Dr. M. Emel Alphan, “Obezitenin önlenebilmesi için bireylerin, bireyleri oluşturan ailenin ve dolayısıyla bütün toplumun sağlıklı beslenme ve fiziksel olarak hareketli olması için bilinçlendirilmesi, eğitilmesi ve hem sağlıklı beslenmenin hem de hareketli olmanın davranış biçimine dönüştürülmesi gerekir. Bunu başarmak çok zordur. Bütün toplumlarda obezite ile mücadele programları vardır ama obezite ile ilgili belirlenen hedefe ulaşmanın gerçekten çok zor olduğu hemen hemen bütün toplumlarda giderek artan obezite prevalansından anlaşılmaktadır. Türkiye’de de Sağlık Bakanlığı’nın yürüttüğü Türkiye Sağlıklı Beslenme ve Hareketli Hayat Programı Yetişkin ve Çocukluk Çağı Obezitesinin Önlenmesi ve Fiziksel Aktivite Eylem Planları yapılıp raporlar yayınlanmaktadır” dedi.

OBEZİTEDE TEDAVİ YÖNTEMİ: BESLENME VE HAYAT TARZI DEĞİŞİKLİĞİ

Obezitede tedavi yönteminin sağlıklı beslenme ve hayat tarzı değişikliği olduğunu kaydeden Prof. Dr. M. Emel Alphan, “Aslında obezitedeki birinci tedavi yöntemi de bu raporlardan anlaşılacağı üzere, sağlıklı beslenme ve fiziksel olarak aktif olmayı da içeren hayat tarzı değişikliğidir” dedi.

SAĞLIKLI BESLENME MODELİ HAYATA GEÇİRİLMELİ

Sağlıklı beslenmenin tarifini yapan Prof. Dr. M. Emel Alphan, “Sağlıklı beslenme az yağlı süt ve ürünleri, yağsız et, balık, tavuk, yumurta ile kurubaklagiller ve az miktarlarda kabuklu kuruyemişleri de içeren, rafine olmayan tam tahıllardan ve günde 5-10 porsiyon sebze ve meyveden oluşan bir beslenme modelidir. Doymuş yağ ve trans yağ içermeyen, az miktarda bitkisel sıvı yağ (zeytinyağı ve diğer bitkisel yağların karışımı) kullanılarak yemeklerin yapılması, şeker ve şekerli besinler ile içeceklerin minimum düzeyde alınması ve su tüketiminin arttırılması da enerji dengesi ve obeziteye bağlı hastalık risklerini en aza indiren bir yaklaşım olacaktır. Bu tarz beslenme modelleri, tüm dünyada sağlıklı olduğu kabul edilmiş olan Akdeniz diyeti, DASH diyeti ile vejetaryen beslenmedir” diye konuştu.

POPÜLER DİYETLERE DİKKAT

Popüler diyetlerin risklerine dikkat çeken Prof. Dr. M. Emel Alphan, sözlerini şöyle tamamladı:
“Zayıflamak amacıyla aralıklı açlık diyetleri, ketojenik diyet, kan grubu diyetleri, alkali diyet veya tek besin diyetleri gibi popüler diyetlere yönelmek kısa vadede zayıflamayı sağlasa da bu tür diyetlerin uzun vadede uygulanabilirliği ve ömür boyu sürdürülebilir olması mümkün olmadığı gibi bazı hastalıkların oluşturma riskini arttırdıkları da bir gerçektir.”

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.