DOKUZ EYLÜL VE SONRASI

DOKUZ EYLÜL VE SONRASI

Abdulkadir Hazman yazdı

Ordular ilk hedefiniz Akdeniz demişti Mustafa Kemal Atatürk ve onlar açtılar kanatlarını Afyon ovasından İzmir’e doğru. Arkalarından rüzgâr yetişemiyordu süvarilerin. 4. Süvari alayının iki bölüğünü komuta eden Yzb. Şerafettin (İzmir), Akşehirli Bekiroğlu Mehmet Çavuşu, Antalyalı Ömer oğlu İbrahim Hakkı Çavuşu, Nevşehirli Ahmet oğlu Seyit Ahmet’i ve İzmirli Bekir oğlu Veyis’i Şaraphane kavşağında şehit bırakıyordu. Yorgunluk bilmeyen atlarıyla işgalcilere meydan okurcasına son sürat geçiyorlardı ki kordon boyunu, atılan bir bomba ile yaralanan Yzb. Şerafettin’i ayırdı çok sevdiği atından. O komutandı, çektiler bir başka kısrağı altına. Ölmeye zaman yoktu, vardılar bir solukta Hükümet binasına. Teğmen Ali Rıza Bey çoktan koparmıştı demir kapılarda ki zinciri. Kanayan yaralar umurunda mıydı, bir İzmir gencinin uzattığı el yapımı al bayrağı koynundan çıkardı. Yanından hiç ayrılmayan seyisi Onbaşı Ali Atar ve Teğmen Ali Rıza Bey ile birlikte çektiler al bayrağı İzmir’in semalarına.

,++.jpg
Bir kez atlarını sürmüşlerdi düşman üstüne 14. Süvari alayının öncü bölüğünün komutanı Yzb. Zeki (Doğan) süvarileri ile hışımla girdi Sarı Kışlaya ve al bayrağı onca düşman askerinin gözleri önünde astı komutanlık binasına.
Süvariler akın akın iniyordu Kemalpaşa’dan, atların nallarından yükselen toz bulutu sarmıştı İzmir semalarını o toz bulutları arasında 2. Süvari Alayının öncüsü 4. Süvari Bölük Komutanı Üsteğmen M. Arif Çatalyürek, Yedek subay Besim Efendi ve Celal Bey Kadifekale'ye al bayrağı dikerken işgalden İzmir’in kurtuluşunu ilan ediyorlardı. 
Kentimizde bağımsızlığımızın sembol isimleri tabi ki yalnız bunlar değil. Bu mücadeleyi başlatan ve düşmana ilk kurşunu atan Gazeteci Hasan Tahsin’i, Kadifekale'ye al bayrağı çeken öncü gurubun içinde yer alan M. Refet Kayakıran’ı, 6. Sahra Topçu Alayının Yamanlar dağından düşman üstüne top yağdıran 5. Kudretli dağ bataryasını komutanı Teğmen A. Nurettin Görün’ü, işgale karşı halkı ayaklandırmak için canla başla çalışan İzmir Müftüsü Rahmetullah Efendi’i ve hele Mithat Paşa Sanat Mektebi'nin işgal edilmesine karşı koyan o gencecik bedenini Yunan askerlerinin kurşunlarına siper eden o kahraman çocuk Rasim Efendi’yi unutmak ne mümkün, ama unuttuklarımız ya da adını dahi bilmediğimiz yurtsever kahramanlar yok mu? Tabi ki var, hem de onlarca, yüzlerce. Affetsinler. Özellikle Kurtuluş Savaşı'nın Batı Cephesi konusunda araştırma yapanların bu konuda araştırmalarını yoğunlaştırması gerekmez mi?

,+++.jpg
Gelelim biz İzmirliler olarak emperyalist işgale karşı ama silahlı ama silahsız mücadelede öne çıkan bu kahramanlar için ne yaptığımıza.  Evet, artık şapkalarımız yüzümüzü gizlemesin, çıkarıp önümüze koyma vakti çoktan geçmiştir. Hasan Tahsin için Atatürk Meydanı'na diktiğimiz anıt da silahını Değirmen dağına doğru yöneltmesi bile tartışma konusu olmaktan kurtulmamıştır. Yzb. Şerafettin’in adının bir caddeye verilmesi mi vicdanlarımızın acı sesini dindirecek ya da Şaraphane ile Narlıdere şehitlikleri mi? Hayır böyle olmamalıydı, olmamalı da. M. Refet Kayakıran Kokluca Mezarlığı'nda ki mezarı bakımsız bırakılmamalıydı. Yzb. Şerafettin’in İzmir için bir onur olan kılıcı bu güne kadar bulunmalıydı. İzmir Müftüsü Rahmetullah Efendi'nin evi sahipsiz bırakılmamalıydı. Mithat Paşa Sanat Mektebi'ndeki o kahraman çocuğun adı hiçbir zaman unutulmamalıydı. Bu liste sayfalar dolusu uzar gider en iyisi mi ben sizin yüreklerinizi daha fazla kanatmayayım. 

,+.jpg


Peki, ne yapabiliriz ya da geç mi kaldık. Hayır, geç kalmadık istersek daha çok şey yaparız yeter ki emperyalizmin işgalci güçlerine verilen bu savaşın ne denli önemli olduğunun farkına varalım. Emperyalistlerin dayattığı kültür yozlaşmasına karşı bizde onların adlarını meydanlara, parklara, bulvarlara, sanat ve spor salonlarına verebiliriz. Onlar için sanatsal değeri yüksek anıtlar dikebiliriz. Onların mezarlarını bakımlı hale getirebiliriz. Geride kalan ailelerini ziyaret edip onurlandırabiliriz. Daha önemlisi bu kentte yaşayan herkese ulaşacak şekilde kahramanların hayatları ile verilen mücadelenin önemini anlatan kitaplar, broşürler, tiyatro oyunları ve filmler hazırlanabilir. Konferanslar, seminerler ve her çeşit eğitici öğretici çalışmalar düzenlenebilir. Peki, kim yapacak bütün bunları? Yerel yönetimler öncülük edecek, üniversiteler destek olacak ve bu kent adına konuşan kurum, kuruluş ve de bireyler omuz verecek.  Başka 9 Eylüller yaşamak istemiyorsak ekonomik, siyasi ve kültürel bağımsızlığının mücadelesini her alanda sürdürmeliyiz.
 

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.