EBSO’dan gıda ve su krizi uyarısı

EBSO’dan gıda ve su krizi uyarısı

Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı İbrahim Gökçüoğlu, 2050 yılına kadar mevcut çevre koşulları nedeniyle dünyayı gıda ve su krizinin beklediğini belirterek, Türkiye için tarım ve tarıma dayalı sanayinin öne çıktığını söyledi.

Hollanda ve İsrail’den örnekler veren Gökçüoğlu, gelişmiş ekonomilerin tarımsal başarısının altında temel olarak kooperatifleşme, ileri teknoloji, Ar-Ge harcamaları, kooperatifleşme stratejisi, pazarlama politikaları, uzun vadeli sürdürülebilir tarım politikaları, eğitim ve uzmanlaşmanın yattığını anlattı. İzmir’de Tire Süt Kooperatifi’nin başarısını örnek gösteren Gökçüoğlu, Tariş, Trakyabirlik, Antbirlik, Çukobirlik, Fiskobirlik, Gülbirlik gibi kooperatiflerin de önceki yıllardaki başarılı çalışmalarını dikkate alıp önümüzdeki süreç için yapılarını güncelleyerek daha etkin çalışması gerektiğini vurguladı.
Türkiye’nin gelecek senaryosunda tohum ihraç eder bir ülke haline gelmesini isteyen Gökçüoğlu, “Çok zaman kaybetmiş olabiliriz. Ama hiçbir şey için geç değildir. Atıl kalan toprakları, atıl işgücümüzü yeniden hayatla buluşturabilmeliyiz” dedi.

Geleceğin güvencesi
Türkiye ekonomisi ve sanayiciler için global bakışla bir gelecek vizyonu çizen İbrahim Gökçüoğlu, 2050 yılında dünya nüfusunun 10 milyar olacağı öngörülürken, önümüzdeki 30 yılda her dakika ekilebilir arazinin 27 hektarının kaybedileceği, dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 40’ının susuzluk riskiyle karşı karşıya kalacağı, artan nüfusla birlikte iki kat fazla gıda üretimine ihtiyaç duyulacağı uyarısını yaptı. 
EBSO Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Gökçüoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: 
“Dünyayı bekleyen yeni krizin adı gıda ve su krizidir. Bu nedenle tarım ve tarımsal sanayi öne çıkmaktadır. Tarım ihracatında ilk 10 ülkeye baktığımızda dünyanın en büyük ülkelerinin tarımı nasıl avantaja çevirdikleri, nasıl doğru kullandıkları da ortaya çıkıyor. Verimli büyük arazileri olsun veya olmasın, güneş görsün veya görmesin dünyayı beslemeye, geleceklerini güvence altına almaya gayret göstermişler. Dünyanın en gelişmiş ekonomilerinin içinde aslında tarımın önemli bir payı olmadığı halde, verimli, sistemli ve teknolojik üretimle dünya tarımında söz sahibi olduklarını görüyoruz.”

Hollanda ve İsrail örnekleri
Yüzölçümü Konya, nüfusu İstanbul’dan biraz fazla Hollanda’nın tarımsal arazilerini dolgu yöntemiyle elde etmesine rağmen tarım ihracatında dünyada ABD’den sonra ikinci sırada olduğunu, dünya domates, salatalık ve biber ihracatının üçte birini yaptığını, et ihracatında 4., süt ve süt ürünlerinde 7., süs bitkileri ve sebze ihracatında 1., sıvı ve katı yağ ihracatında 2. sırada  olduğunu hatırlatan Gökçüoğlu, “Hollanda’nın tarım ihracatının büyük kısmı tohum. Dünyanın en büyük tarım üniversitesine sahip, üretici-devlet-özel sektör ortaklığı mevcut ve nesilden nesile çiftçilik devam ettiriliyor. Hollanda’da uzun vadeli tarım politikalarının asıl odak noktası; en az girdi ile iki katı ürün alarak verimi artırmaktır. Bu “24. yüzyıl tarımı” olarak tanımlanmaktadır” dedi.
Aynı şekilde Antalya veya Van’ın yüzölçümü kadar ülke ve 8.5 milyon nüfusa sahip İsrail’in topraklarının sadece yüzde 20’si tarıma elverişli olmasına rağmen, deniz suyunu arıtarak topraklarını verimli kılıp çölün ortasında tarım mucizesi yarattığını belirten Gökçüoğlu, “Tarım ve hayvancılıkta en yüksek verimi elde eden, özel ürettikleri çekirdeksiz ürün tohumlarını ihraç eden, dünyada en fazla bilimsel araştırma yayınlayan üniversitelere sahip İsrail, üretimde Kibbutz ve Moshav, tarımsal araştırmada ise Aro modeliyle üreticilerin kooperatifler yoluyla örgütlenmesini, Ar-Ge desteklerinin yanısıra, bitki ve hayvan bilimi, bitki koruma, gübre, su ve çevre bilimleri, tarım mühendisliği, ürünlerin korunması ve yeni teknolojilerin geliştirilmesi konularında uzmanlaşmayı teşvik ediyor. Deniz seviyesinin 150 metre altında 30 bin dönüm alana kurulu Arava çölündeki 7 çiftlikte yaş meyve ve sebze ihracatının yüzde 66‘sı gerçekleştiriliyor” bilgilerini verdi.

Toprağımız ve işgücümüz çok, gelirimiz az
İbrahim Gökçüoğlu, Türkiye’de nüfusun yüzde 20.6’sının, Hollanda’da yüzde 2’sinin, İsrail’de yüzde 4’ünün tarımla uğraştığını, ancak Hollanda’da kişi başına gelir 44 bin 300 dolar, İsrail’de 35 bin 728 dolar Türkiye’de ise son hesaplamalara göre 11 bin 14 dolar olduğuna dikkat çekti. Gökçüoğlu, “Türkiye’nin ekilebilir alan olarak tarıma elverişli alanı daha fazla, tarımla uğraşan işgücü kat be kat daha çok. Ama tarımdan daha az kazanıyor, verimi daha düşük. Türkiye’nin verimlilik sorunu her yerde ortaya çıkmaktadır ki; bu kabul edilebilir bir durum değildir. Sürdürülebilir de değildir” dedi.
Türkiye’nin gelecek senaryolarında tohum üretmesi ve ihracatı yapan seviyeye gelmesi gerektiğini savunan Gökçüoğlu, “Türkiye tarımsal üretimde Avrupa’da 1., dünyada 7. sırada ama tohuma sahip değilseniz tarımda yol alamazsınız. İsrail, geçen yıl Türkiye'ye sattığı 1 kg sebze tohumu karşılığında Türkiye'den tam 13 bin kilo sebze aldı. Tohumun, teknolojik üretimin kıymeti işte budur” diye konuştu.
Son dönemlerde çiftçiye destekler artırılsa da, tarım politikalarında iyileştirmeler yapılsa da doğu bölgelerimizde atıl hale gelen toprakların, insanların büyükşehirlere kaçmasının bedelinin çok ağır ödendiğini vurgulayan Gökçüoğlu, Köy Enstitüleri ruhunun bu nedenle önemli olduğunu vurguladı. İbrahim Gökçüoğlu, “Tarımın stratejik girdisi olduğu için Türkiye'de her bölgede mutlaka "Tohumculuk ve Endemik Bitkiler Araştırma Enstitüsü" kurulmalı. Hazine destekli sıfır faizli hayvancılık kredileri ile ithalat yapılması engellenmeli. Başarılı ülke örneklerinden yola çıkarak tarım kooperatiflerinin etkin çalışması sağlanmalı. Bölgelerde farklı stratejik ürünler desteklenmeli” önerilerinde bulundu.

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.