GÜZELİ ARAMAK 

Merhaba Sevgili Medya Ege okuyucuları. Bugün çok keyif veren bir seminere katıldım. Estetik üzerine çağlar boyu değişen anlayışların ele alındığı bu kısa seminer, bana pek çok konuda düşünme imkanı sağladı. Fark ettim ki biz, bu dünyada güzel üstüne düşünmeyi bırakmışız, popüler olanın göz önünde olanın peşine düşmüşüz. Hızla eskiyen dünyamızda güzellik için katkı sağlamayı es geçmişiz. Üstelik de bunu her alanımıza yaymışız. 

Skolastik düşünceye büyük katkılar sağlayan Aquinas Thomas, kendi döneminde çok güzel bir estetik tanımı yapmış: Kendimizden hoşnut kılan, bize zevk veren. Bu tanımı alıp ilişkilerimize uyguladığımızda müthiş bir birleşim çıkıyor ortaya. Az önce de dediğim gibi bizi popüler olanın peşinden alıyor daha derinlikli bir ilişkinin kucağına bırakıyor. Düşünsenize gerçekten bize kendimizden hoşnut kalmamızı sağlayacak bir ilişki. Daha doyumlu ve günlük vesveselerden uzak. Kendimizi kendimiz olarak var edebildiğimiz bir ilişki. Korkmadan kendimiz olabildiğimiz. 

Çağımızın en büyük hastalıklarından biri olduğunu düşünüyorum bunun. Kendimiz olamama. En son hangi ilişkimizde kendimizden hoşnut kaldık ve ilişkiden keyif aldık? Güzel olanı yaşama hakkını ne zaman kaybettik? Bunu bugünde yaşayanlara selam olsun. Bunu sosyal medyada herkesin gözü önünde yaşamaya çalışanlara da… Bir ilişki bize kendimiz olma hakkını tanıdığında dünyanın en güzel bileşkesi olur öbür türlüsü ise sadece bir tüketme çılgınlığı.

18. yüzyıl aydınlanma dönemi düşünürlerinden olan Kant’a da kulak verelim yazımızda. O da estetiği hoşlanma ya da hoşlanmama duygusu olarak tanımlıyor bir yazısında. Varlığın kendisine duyulan hoşlanma algısından sanırım bu çağda bahsetmemiz biraz zor. Hoşlanma algımızı etkileyen pek çok unsur söz konusu. Maddi ya da manevi. Örneğin parasal durum, mevki, popülarite… O yüzden bunlar bittiğinde varlığa duyduğumuz sevgi de azalıyor hatta bitiyor.

Bir sonraki çağın estetik anlayışı bizi nereye götürecek bilmiyorum ama bu çağın bize ne verdiğinin farkına varmalıyız. Çabuk tüketen bir toplum olarak ilişkilerimizi de bir çırpıda bitiriyoruz. Bir çarkın dişlilerine takılmasına izin veriyoruz. 

Peki daha mı mutluyuz? Bence sormamız gereken soru bu. Kısa süreli mutluluklar bize yetiyormuş gibi bir tablo çizse de hiç de öyle değil. Daha mutsuz ve huzursuzuz. Daha hastalıklıyız. Daha alınganız ve daha insaniyetten uzağız. Bugün ağladığımız yarın unuttuğumuz oluyor. Böyle olunca da hayattan daha kopuk yaşamaya başlıyoruz. 

Sevgili dostlar gerçekten ne yaşamak istiyoruz, önce ona kara vermeliyiz. Çünkü biz düşündüğümüz kadar varız. Ve düşünürsek oyuz. Yeni dünyanın maskelediği ruhu olmayan ilişkiler yerine maneviyatı güçlü, bizi varlığıyla güçlendiren ilişkiler var edebiliriz. Sanırım artık en çok ihtiyaç duyacağımız durum bu. Gittikçe yalnızlaşan bu dünyada halen yaşayacağımız güzellikler varsa geç kalmayalım. Daha nitelikli içini doldurabileceğimiz dostluklar ve ilişkiler yaşayalım. Ve düşünelim: Günümüzün güzellik anlayışı yeniden şekillendirilebilir mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.