Huzuruna bak...

Biliyorsunuz, bahçede otururken yanıma gelip omzuma konan sonra da kulağıma bir şeyler fisıldayan kuşlarım var benim... Bu sabah bahçede, kış güneşi eşliğinde kahvemi yudumlarken bir tanesi geldi ve  ''oturanın değil yol alanın manzarası değişir'' dedi...

Hadi bakalım gel de düşünme...

Evet doğru bir teşhis. Çabalarsan, istersen, farkındaysan manzaran değişir. Ama çabalarsan...Yok öyle hem oturayım hem ayranım dökülmesin hem eksilmesin...

E tamam doğru söz söylüyorsun dedim omzumdaki kuşa.  Madem manzarayı değiştir diyorsun, bu kez sen çöz düğümü bakalım dedim.  Huzuruna bak, huzuruna bak.... dedi ve uçtu gitti. 

Kanatlarının ardından nereye gidiyorsun dememe fırsat kalmadan pır uçuverdi..

Hadi bakalım huzur arayalım. Ara ki bulasın. Meğerse ararsan bulunurmuş. Huzur kim ben kim.  Huzur dağı var da biz mi çıkmadık. Huzur var para var.... Gibi onlarca düşünce var huzurla ilgili. Ama ben şunu bilir şuna inanırım ki her şey gibi huzur da hem en küçük şeyler de hem de en kolay yerlerde. Sadece sen yeter ki iste...

Yaşadıklarımızdan ve sevdiklerimizden an'lar yaratıp içten farketmedikçe huzuru arar dururuz. Sevdiklerinle birlikte zaman geçirmek, sevdiceğinle kahve içmek, çocuğuna sarılıp koklamak, güzel bir günde manzara eşliğinde yürümek, en sevdiğin saatte kitap okumak, nefes alırken kendini, varlığını hissetmek, iyi ki yaşıyorum demek huzur değil de nedir?

Huzura dair benim ilk aklıma gelenler bunlar. Herkesin dünyaya açılan penceresi başka başka manzaraya açılır. Ama herkesinki  birbirinden güzeldir. Farklıdır ama güzeldir. Sizinki de ayrı güzeldir... Yani demem o ki sizin de huzur yolunuz, huzur yollarınız vardır.   Benim gibi onun gibi... Arayınız lütfen...

Şu anda da olduğu gibi köşe yazılarımı yazarken bir fincan kahve de eşlik etti mi kelimelerime,  değmeyin keyfime ve bu keyiften doğan huzuruma. ..

Huzur öyle dağlarda falan değil hemen yanıbaşınızda ...yanıbaşımda. ...Ama ne yapıyorum, yanıbaşımda olsa bile önce onu farketmem gerekiyor değil mi? Benim kendimle ve bu dünyayla geçinmeye gönlüm varsa tamam ama ya geçinmeye gönlüm yoksa!  İşte o zaman ne olsa kar etmez... Buradaki püf nokta geçinmeye gönül olması. Yoksa arabalar yatlar, katlar huzurun yerini alabilir mi?

Zaman zaman yeni manzaralar keşfetmeye de bayılıyorum. Yaşarken, hayatımda yol alırken karşıma çıkan manzaralar da artıyor. Onları görmeye farketmeye,  onların değerini  bilmeye çaba sarfediyorum. Böyle yapınca daha mutlu daha huzurlu oluyor insan. Deneyin. Siz de deneyin. Bunu denemek, ekmek istemez su istemez sadece azıcık çaba ister. E bu da hayatın cilvesi olsun..

Emek olmadan yemek olmuyorsa, huzur için de geçerli bu... Ama çok minik gayretlerle huzur kapısı açılıyorsa, parmağınızın ucu kadar yakınsa siz de parmağınızın ucunu oynatıverin. O kadar gayretiniz olsun değil mi?

Oturanın değil gerçekten yol alanın manzarası değişir ya, o manzaralarda da sonsuz huzur kapısı var ya, parmağınızın ucu kadar yakın ya, o zaman açıverin huzur dolu dünyanızın penceresini manzaranız değişsin...Hayatınız huzur dolsun. Bunların gerçekleşmesi hiç de uzak değil yeter ki isteyin, yeter ki manzaranızı değiştirin, yeter ki yol alın...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum