İhanet Öpücüğü ll

Yaşıyoruz. Duyuyoruz. Görüyoruz.  Çeşit çeşit hayatlar, çeşit çeşit hikayeler var. Görmemize rağmen, duymamıza rağmen,
tanık olmamıza rağmen hala şaşırıyoruz, hala bu kadar da olamaz diyoruz.

İşte size, bu kadar da olamaz dedirten bir hikaye de benden.

Hayatından bir kesit anlatacağım Çiçek, annem hayatta değildi dedi. Babam vardı, onunla yaşıyordum. İkimiz birlikte hayatı sırtlanmıştık. Ben çalışıyordum, babam vardı, akrabalarım vardı, arkadaşlarım vardı ama hayatımda ruhuma dokunacak bir başkası yoktu.

Arkadaşlarımla buluştuğum bir gün ,  o da gurubumuza misafir olarak gelmişti.  Hepimiz sohbet ettik, hoşça vakit geçirdik ve çok eğlendik. Kim nelerden hoşlanıyor, hangi kitabı okuyor, hangi filmleri izliyor, nereleri geziyor anlatıp durmuştuk.

Ben, arkadaşça etrafıma neşe saçarken, henüz aklımdan hiç bir şey geçirmemişken, o aklından her şeyi hem de her şeyi geçirmişti. Kader ağlarını örmemiş ama o bana demirden bir kafes örmüş meğerse. 

Benimle ilgilenmeye başladı.  Guruptaki ortak arkadaşımızdan telefon numaramı almış. Önce mesajlar, sonra buluşma çabaları. Her şey klasikti aslında, öyle çok şahane birşey yoktu. Ama ben şahane hissetmek istiyordum. Yaralarımı saran, yanımda olduğunu hissettiren, beni seven ve bu hayat yolculuğunda birlikte olacağım birisini istiyordum artık.

Henüz çok kısa bir süre görüşmüştük ki beyin kanaması geçirdim. Ve tabi hastane dönemi başladı. Bir tek babam vardı. İki ay hastanede yattım. Bu iki ay boyunca beni hiç yalnız bırakmadı. Hemen hemen her gün hastaneye geldi. Elimi tuttu, bana baktı. Hep yanımdaydı.

Doktorlar bana, bundan sonra çok dikkat etmemi söyledi. Stressiz, huzurlu ve sevdiklerimle bir hayat yaşamamı tavsiye etti.

İki ay sonra hastaneden çıktım. İlgi ve sevgi tam hızla devam ediyordu. Ben de kendimi iyi hissediyordum. Yılbaşı akşamı yine arkadaşlarımızla güzel bir  kutlama yemeğinde hep birlikteydik.  Yeni yıla girdiğimiz ilk dakikalarda güzel bir yüzükle önümde diz çöktü ve evlenme teklifi yaptı. Alkışlarla yüreğim hızla çarpmaya başlayınca ben de hızlıca evet dedim.

İlgiler, alakalar şahaneydi. Tabi tahmin edersiniz ki nikah çok gecikmedi. Ve ilk bomba da çok gecikmedi. Nikahtan dakikalar sonra şöyle bir soruyla karşılaştım. Hayatım, annem hayatında çok tatil yapamadı o da bizimle balayına gelse olur mu?

Ben şok oldum. Dayanamayıp sordum Çiçek'e, kayınvaliden sizinle balayına gelmedi değil mi? Ağar basan yanım aksi olmuştur diye düşünmek isterken, Çiçek cevabını söyledi. Gelmesin diyemedim dedi. Dahası var balayından sonra kayınvalidem bizimle yaşamaya başladı. Sonra oğluma hamile kaldım. Ben çalışıyordum.  Onlar evde oturuyordu.

Ben önceleri çok önemsemedim. Kayınvalidem evimizde  torununa bakar ben çalışırım diye düşündüm. Ama eşimin çalışmak için hiç çabalamaması, beni bu konuda suistimal etmesi az biraz canımı sıkmıyor değildi.

Ben belki uzun süre daha hiç bir şeye uyanmayabilirdim ta ki o cümleleri duyana kadar.

Bir gün eve erken geldim. Kayınvalidem birisiyle telefonda konuşuyordu. Ve sarfettiği o cümleleri duydum. Aman canım, biz gelinin bu kadar yaşayacağını düşünmüyorduk. Zaten doktoru da öyle söylemişti, çok fazla yaşamaz demişti. Oğlum onun maaşını alır biz de  gül gibi geçinip gideriz demiştik ama öyle olmadı. Yaşıyor.

Kayınvalidem bunları söylerken son anda beni farketti. Neye uğradığını şaşırdı. Ama ben duymam gerekenleri duymuştum. Zaten bu kadar lafa, bu düşünceye ne denebilir ki hiçbir şey.

Evet yıkılmadım, yaşıyorum. Ama bunları duyduktan sonra ne oldum bilmiyorum.

Ben bu kadar saf nasıl olabilmiştim. Tüm bu yaşananlar nasıl gerçekleşmişti. Bunlara nasıl izin vermiştim. Onlar akıllı da ben değil miydim. Yok ben, sadece ve sadece sevgi ve sıcak bir yuva istemiştim. Ne eşimin çalışmamasını ne annesinin her an yanımızda olmasını ne de diğer şeyleri dert etmemiş.

Ben iyilik, güzellik ve saf sevgi istedim. Benim kartlarım açıktı, onlar hep kaçak dövüşmüşler. Onların tek istediği ben ölünce benden kalacak olanlarmış.

Ama şimdi onlardan boşandım. Evet onlardan boşandım diyorum çünkü ikisi yaptı bunu bana.  Onlardan en kısa kurtuldum.Şimdi oğlumla bir dünyam var ve bu dünya sevgi dolu, güzellik dolu, mucize dolu. Biz birbirimize yetiyoruz, birlikte şahaneyiz.

Anmak istemediğim yaşadıklarımdan geriye kalan oğlumu, hiçbir şeye değişmem. Ama siz siz olun yaralarınızı saracak diye düşündüklerinizi çok iyi tahlil edin. Çünkü yaralarınızı kendinizden başka kimse saramaz, iyileştiremez. Eğer siz istemezseniz de kimse sizi üzemez bunu bilin. Yaralarınız varsa önce onları sarın, iyileştirin ondan sonra iyilikleri,güzellikleri ve ruh eşinizi hayatınıza alın. 

Evet Çiçek, hayat yolunda sarp kayalara, dağlara, çıkmaz sokaklara denk gelmiş. Hepimizin başına gelebileceği gibi. Bunları yaşamış, üzülmüş, yıpranmış. Belki hayatının o dönemi çok çok mutsuz geçmiş. Peki karşısına çıkanların ''İhanet Öpücüklerini'' gizlemelerine ne dersiniz?  Onların hiç mi suçu yok? Bu da ayrı bir yazı konusu olsun.

Çiçek şimdi bu yaşananların ardından çalışmaya devam ediyor. Oğlu, arkadaşları ve sevdikleriyle birlikte gayet mutlu. Ayrıca o kadar dışa dönük ve sevecen ki, hem kendi hem oğlu öyle. Onları tanıdığım için ben de şanslıyım.

Hayat karşısında herkes o sarp kayaları aşıp düz yolu bulamaz. Çiçek bu yolu buldu ve o sarp yolları geride bıraktı.

Önemli olan Çiçek gibi pes etmeyip, iyi bir yol bulmak için çabalamak. Ve en yakınınızda bulunanlara, gözünüze perde indirmeden bakabilmek. İhanet Öpücüğü'nü farketmek için bu çok önemli. Aman çevrenizdekilere bir de perdesiz bakın. Bakalım neler göreceksiniz?

Not:  Yukarıdaki yazımda bahsi geçen ''İhanet Öpücüğü''nün tarihte nereden geldiğini  hatırlamak isterseniz kısa bir süre önce yazdığım bu yazının ilkini okumanızı tavsiye ederim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum