Banu Pirinçcioğlu

Banu Pirinçcioğlu

İzmir York

İzmir'i New York yapmaya çalışan, buna ön ayak olan, yıllarca her yapılanı alkışlayan kalantorlar burada mı?

İlk gökdelenin yapıldığı zaman, bunu çılgınca destekleyemler bunu okuyor mu?

8 katla yetinmeyip 10 kat, onu da aşıp 20 katlı binaları yaparken hem güzelim İzmir'i hem hayatlarımızı mahvettiğinizi biliyor muydunuz?

İzmir'in güzelliği sadeliğindedir. Sade ve şık, aynı zamanda çok modern olan, dantel gibi bir şehirdi İzmir.

Vapura bindiğiniz zaman, uzaktan silüetine aşık olurdunuz.

image2.jpg

İnci gibi dizili güzelim kordon evlerinin görüntüsünü ilk bozan Ege Palas oteli oldu. Füze gibi çıktı aradan, göğe yükseldi.

Gökdelenin çok iyi birşey olduğunu zanneden İzmirli buna pek sevindi. Bizim de gökdelenimiz var diye sevinçle el çırptı.

Halbuki o gökdelen İzmir'e hiçbir zaman yakışmamıştı.

Buna özenen Hilton arkalardan yükseldi. Daha da yükselip, zirveye oynadı, 31 katla şampiyon oldu. Yanındaki yapılar minicik kaldılar.

Komik durdu. Ama İzmirli bunu beğendi.

Gökdelen iyi bir şeydi.

Görüntü kirliliği bundan sonra hiç durmadan artarak çoğaldı.

Her taraftan ok gibi fırlamış binalar çıkmaya başladı. Sağında solunda ufacık apartmanların arasından gururla yükselen heybetli binalar. Ben burdayım diye bağıran dev apartmanlar.

Birinci kordonun inci gibi binalarının arkasından oraya hiç ait değilmiş gibi duran başka binalar geldi.

İkisini Kıbrıs şehitlerine diktiler. Ortamla tamamen alakasız, tuhaf dev "residence" apartmanlar. Yüzlerce 8 katlı binayı yiyecekmiş gibi duran çelik mermer yapılar.

Çok parası olanlar, çok havalı birşey olduğunu düşünüp koşarak evler aldılar. Prestij meselesi yaptılar.

Halbuki otada oturuyor olmak bence ayıptı. İzmir'e hiç yakışmayan İzmirli bile olmayan binalardı bunlar.

Ve üstelik deprem bölgesi bir şehirde on kat ve üzeri bina yapmanın risk olduğunu bile bile yapılmış binalar.

Yapan müteahhitler, mimarlar, ruhsatı verenler, herkes iyi mi şimdi?

Hem İzmir'in güzelim görüntüsünü bozdunuz hem hayatlarımızı tehlikeye attınız. Havalı lansmanlarınızda ellerinizdeki şampanya kadehlerini tokuştururken bugünleri hiç düşünmediniz mi?

Jöle gibi bir zemine kocaman binaları yaptınız.

Karşıyaka.

İzmir'in en gökdelenli semti Mavişehir.

Ruhsatları kim verdi? İzinlerde kimlerin imzası var?

Deprem bölgesine, üstelik bataklık üstüne, yirmi katlı gökdelenleri göğe çıkarmak kimin fikriydi? Şimdi kalkmış Mavişehiri kaydırmak lazım diyorsunuz. Mavişehir altına tekerlek konup mu kaydırılacak, nasıl olacak o?

image1.jpg

Doğru tektir, yıllardır aynı doğru hiç değişmedi.

İzmir deprem bölgesi.

Peki İzmir'de yıllardır kim var? Aynı yönetim yok mu?

Kaydıralım diyen ile buraya binaya onay verelim diyen aynı yönetim.

Peki şimdi ne yapalım? Hanginize inanalım?

Ben bilim insanına inanmayı tercih ediyorum ve buraya bina yapılmaz, olmaz diyen bilimi seçiyorum.

Peki o halde cevabı hiç verimeyecek sorumu soruyorum;

Bilimin hayır dediği zemine onay veren belediye yetkilisi hesap verecek mi?

Bu şehir dün deprem bölgesi ilan edilmedi. Ezelden beri böyle bu.

Peki siz, böyle bir şehri gökdelenlerle doldururken ne düşündünüz?

Her birinizi, yapıyı yapanından onayı verenine kadar her birinizi o binalara kapatıp gitmek lazım. O kadar güvenle otururlacak binalarsa, neden villalarınızda oturuyorsunuz? Buyrun gelin lütfen, çekinmeden yerleşin yaptığınız, onayladığınız evlere.

Dünya güzeli bir şehri mahvettiniz.

Herkesin hayatıyla oynadınız. Bu işte katkısı olan, imzası bulunan, fikir olarak bile onay veren hepiniz suçlusunuz.

Mimarından, müteahhitine, belediyesinden, bakanlığına herkes ama herkes suçlu.

İzmir New York olabilecek bir şehir değildi.

İzmir Zürih olabilirdi, belki Monte Carlo olabilirdi.

Geri dönülmez hatalar yaptınız. Eserinizle gurur duyabilirsiniz.

Önceki ve Sonraki Yazılar