Nurten Ağaçbiçer

Nurten Ağaçbiçer

Ne güzeldir çocukların bayram uçurtması

Sabah açılan pencereden içeriye bir bayram sabahının ılık rüzgârlarının sızmasıyla başlayıverdi gün. Daha, gece gördüğü tatlı rüyanın rayihası dağılmamışken, usul usul yaladı geçti bedenin üzerinden. Kıvrılarak odaya yayılırken, sabah mahmurluğunda olan çocuğu dürtükledi. Hişt…Hadi uyan bak gün başladı, kavurucu, yakıcı sıcak bastırmadan hadi gel bunun tadını çıkaralım diyen ses, rüzgarın havalandırdığı odanın perdesiyle beraber içeriye karışmıştı çoktan.

Gözlerini ovalarken davetsiz gelenin kim olduğu belli değildi…Sadece varlığı hissediliyordu.

Bir hediye verir gibi çocuğun eline bir şeyler tutuşturdu alelacele.

“Hadi al bunları, bu boş sayfalara hayallerini yaz.  Bugün bayram ya… Yaz ve bayramın gizli ellerine bırak onu.”

Tertemiz bomboş beyaz bir sayfa ve bir de kalemdi, minik ellere teslim edilen. Çocuk, bütün çocuk saflığı ile aldı verilenleri. Olana itirazsız kabulü, insanı imrendirecek kadardı. 

“Hiçbir sınır koyma özgürce dolaşsın kelimeler, içindeki saflığınla örtüşerek aksınlar. Ne diliyorsan öylece içten… Bu zaman kıymetli, henüz dünyanın kirleriyle kaplanmamışken sen; zamanın geçmesiyle birlikte insanların kendi yaşanmışlıklarıyla seni etkilemeden, hadi başla” 
Çocuk neler olduğunu anlamaya çalışan cin gibi parlayan gözleriyle baktı. Anlamadı…

Zaten bilmiyordu ki güvensizliği, sahtekârlığı, aldatmayı, kini, doğarken özünde olmayan şeyleri nasıl bilebilirdi ki o? O kopup geldiği cennetteki saf enerjiydi henüz.

Büyük bir muziplikle boş beyaz kâğıda ve kaleme bakarak ne yapacağını düşünüyordu ki… Sabah onu yatağından kaldıran rüzgâr aynı tatlılıkla esmeye başladı. Esmesiyle beraber bir coşku saldı ortalığa. Esintisindeki coşku çocuğa yansıdı, yerinden kalkarak dolaba koştu. 

Dolaptan uçurtmasını kaptığı gibi çabucak evlerinin yakınındaki büyük ağaçların ve yeşilliklerin bol olduğu parka doğru koşmaya başladı. Koşa koşa giderken en samimi olduğu arkadaşının evinin önünden geçiyordu olanca sesiyle bağırdı ona. 

“Heyy… Hadi koş uçurtma uçurmaya gidiyoruz.” Arkadaşı da bir çırpıda yarım yamalak ayakkabılarını ayağına geçirirken, bir taraf tanda yanına boya kalemlerini almayı unutmayarak sokağa fırladı. İkisi sanki arkalarından biri kovalıyormuş gibi soluk soluğa kalarak, büyük bir neşe içinde parka geldiler. Yem yeşil çimlerin üzerine uzanarak, hadi bu uçurtmaya resim yapalım dediler. ”Yaptığımız resim uçarken dünyada ki bütün çocuklara ulaşsın, onlara istediklerini gökyüzünden yağdırsın” diyerek koyuldular resim yapmaya.

Küçük yumak eller önce; kocaman sarı ışıklar saçan bir güneş çizdi. Bu sevgi güneşi olsun dediler, büyüklerin bencilce arzuları bu sevgiye engel olamasın. Kendi dünyalarındaki korkaklık, nefret, kıskançlık, kin, rekabet gibi olumsuzlukları çocuklara yansıtmasınlar diye bir güzel boyadılar, çocuk elleri sapsarı olana kadar. Bu güneşin artık çocuklara sevgiyi koşulsuzca yansıttığına emin olunca bitirdiler resmi.

Sonra güneşin arka fonuna masmavi bir gökyüzü çizmeye koyuldular. Bu gökyüzü de dünyadaki bütün çocuklara özgürlük ve hak ettikleri eşit eğitim hakkı getirsin istediler. Boyadıkları mavi rengi öyle bir bolca kullandılar ki dünyadaki hiç bir çocuk bundan mahrum kalamadı.

Sonra aşağılara indiler, renkli renkli, her biri bir birinden güzel mi güzel çiçekler yaptılar. 

Çiçeklerden her biri çocukların doğarken yanlarında getirdikleri yetenekleri açığa çıkmış hali olup mis gibi de kokuyorlardı. Öyle çeşitli çiçekler ortaya çıktı ki çocuklar bile bu yaptıklarına hayran kaldılar. Şimdi bu çeşitlilikle dünya öyle güzel görünüyordu ki…Bu arada hemen büyük bir coşkuyla köpük köpük akan nehir yapmayı ihmal etmediler oracığa.

Ve bu nehir akarken yanlarında, onlara istedikleri bisikleti bırakıp bir de göz kırparak uzaklaşıverdi. İki arkadaş sevinçle ayağa kalkarak ellerini çırptılar.

Artık uçurtmayı gökyüzüne yollamanın zamanı gelmişti. Kendilerinden emin ve güvenli bir şekilde uçurtmayı rüzgâra teslim ederek koşuyorlardı şimdi. Üzerindeki resimle beraber uçurtma salına salına bir o yana, bir bu yana uçuyordu gökyüzü semalarında. Delicesine koşup nefes nefese kalmışken salıverdiler uçurtmanın ipini, bütün çocuklara ulaşıversin diye hayalleri…

Şimdi bisiklete binme zamanı. Rengârenk boyalı ellerin birinde mis gibi dondurma, keyifle yalanmak için duruyorken… Diğer el neşeyle sallanıyor… İYİ BAYRAMLAR. 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum