OTUZU GEÇİYORKEN SAAT

Otuzu geçiyorken saat, geriye baktım... Sürrealist bir ressam gibiyim, olmayan mutlulukları çizip durmuşum hayat portreme. Şimdi ise; hayallerimle, gerçeklerin arasında kayboluyorum.

Uzun bir geçmişim var; hiç yaşamadan geçmiş. Gökyüzü gibi zengindim yada öyle zannederdim.

Gündüz; Güneş'im, bulutlarım,

Gece ise; Ay'ım, yıldızlarım vardı.

Çoktu sevdiklerim.

Şimdi ise; adım silinirken harf harf, yalnızlığımın suları derinlerişiyor. 

Ahh! Otuzu geçiyorken saat, geriye baktım. Sayri bir hayatı, toprak yapmışım yaşayan bedenime. Aynaların sığ görünümüne inanırken, yavaş yavaş sıvasını dökmüşler ömrümün. Farketmemişim.

Gözlerimin önünden geçiyor buz yatağından demirlerin üzerinde bir tren, gökyüzüne doğru uzuyor rayları. Vagonları çok karışık ve karanlık. Kömürlü bir tren, bacasından çıkan kara dumanlar yüreğimde toplanıp tütüyor. Her vagonunda ayrı bir acımı, her acımda milyon gözyaşımı taşıyor. Ötüyor düdüğü, her durakta. İnmek istemiyorum bu sefer. 

Çünkü biliyorum; hangi durakta insem, en fazla bir sonraki tren için bekletiliyorum. Sadece biraz daha geç gidiyorum değişmeyen alın yazıma.

Ve ben anladım sonunda;

Kadere kafa atmak, kedere en fazla bir düğüm daha atıyormuş.

Otuzu geçiyorken saat, geriye baktım. Çünkü; önümde gidecek bir yer kalmamış.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.