Aysel Ateş Abdullazade

Aysel Ateş Abdullazade

Ruhun kimyası - Şiir ve Edebiyat terapisi

Bazı geceler vardır, insanın iç sesine kulak verdiği, unuttuğu yönlerini yeniden hatırladığı… Dün gece tam da böyle bir geceydi benim için. Bir şiir gecesine katıldım; uzun bir aradan sonra, kalbimi ve ruhumu en derin yerinden yakalayan o kelimelerin arasında yeniden kayboldum. Adeta ruhuma yeni bir sürüm yüklendi. Hafifledim, yenilendim, hatırladım.

Ben bir edebiyat öğretmeniyim. Kelimelerle haşır neşir olmak, onların büyüsüne tanıklık etmek sadece mesleğim değil, aynı zamanda en büyük tutkum. Edebiyat benim için bir ders konusu değil, bir yaşam biçimi. Çünkü insan ruhunu en iyi tanıyan, ona aynalık eden şey kelimelerdir. Duyguların adı konmadıkça içimizde birikir, ağırlaşır. Oysa bir dize, bir paragraf bazen yıllardır tarif edemediğimiz bir hissi tek cümlede özetleyebilir.

Edebiyat ve şiir, insanın iç dünyasına açılan en kadim kapılardan biridir. Bazen okuduğumuz bir satır bizi çocukluğumuza götürür, bazen de hiç bilmediğimiz bir duyguya cesaretle yaklaşmamızı sağlar. Şiirin gücü buradadır: Az kelimeyle çok şey anlatmak, söylenemeyeni hissettirmek, suskunluklarımızı dile çevirmek… İçimizde biriken özlemleri, acıları, sevinçleri ve umutları sözcüklerle yeniden şekillendirmek.

Eskiden şiir gecelerine sıkça katılırdım. Hatta bazılarını kendim düzenlerdim. O buluşmalarda sadece kelimeleri değil, hayatı da paylaşırdık. Kızım doğduktan sonra bu dünyadan biraz uzaklaştım. Hayatın akışı içinde edebiyata ayırdığım zaman azaldı. Ama fark ettim ki insan, ruhunun ihtiyaçlarını erteleyerek gerçekten tamamlanamaz. Dün gece bunu yeniden hatırladım. Kendime söz verdim: Ruhuma daha çok kulak vereceğim. Onu sadece günlük sorumluluklarla değil, sanatla da besleyeceğim.

Çünkü edebiyat, insanın kimyası gibi. Bedenimizin serotonin salgılayarak huzur bulması gibi, ruhumuz da şiirle, edebi metinlerle beslenince dengeye kavuşuyor. Kelimeler arasında gezinmek, sadece bir entelektüel uğraş değil; aynı zamanda bir ruhsal iyileşme biçimi. İnsanı sakinleştiren, dönüştüren, olgunlaştıran bir güç.

Hayatın içinde kaybolduğumuzda, bizi kendimize getiren şey çoğu zaman bir kitaptaki cümle, bir şiirdeki metafor olur. Edebiyat, yalnızca anlatmaz; aynı zamanda anlar. Bizi anladığını hissettikçe biz de kendimizi daha çok ifade eder, içimizdeki karmaşayı anlamlandırmaya başlarız.

Artık daha çok okuyacağım. Daha çok yazacağım. Daha çok hissedeceğim. Çünkü biliyorum ki ruhun da bir kimyası var. Ve bu kimya, kelimelerle dengeye geliyor.

“Ruhuma dokunan her kelime, içimde susan bir yanı uyandırır.”

Önceki ve Sonraki Yazılar