Dr. Taner Akman

Dr. Taner Akman

Simülasyon Evreni

"Birey televizyonda Sudan iç savaşını, herhangi bir tuvalet kağıdı reklamıyla aynı duyarsızlıkla izlemektedir. Televizyonu kapattıktan sonra Sudan'daki iç savaş devam etse bile onun için bitmiştir. İşte bireyin yaşadığı bu evren simülasyon evrenidir. Her şey -görüntülerden ibarettir ve cansızdır."

JEAN BAUDRILLAND

Jean Baudrillard’ın bu söze konu olan düşüncesi, modern insanın gerçekliği artık doğrudan değil ekran aracılığıyla yaşadığı fikrine dayanır. Televizyonda Sudan’daki iç savaşı görmek, hemen ardından tuvalet kâğıdı reklamıyla karşılaşmak, iki olayı bilinçte aynı düzleme indirir. Böylece trajediyle reklam arasında duygusal bir fark kalmaz. Baudrillard’a göre birey televizyonu kapattığında savaş hâlâ sürse bile kişinin zihninde sona ermiştir, çünkü onun için gerçek olan şey olayın kendisi değil, ekrandaki görüntüsüdür. Bu yüzden modern insanın evreni “simülasyon evrenidir”: her şey görüntülerin akışından ibarettir ve duygusal olarak giderek daha cansız bir gerçeklik algısı oluşur.

Sonunda da geriye sarsıcı bir gerçek kalır: Biz artık dünyayı yaşamıyoruz, sadece izliyoruz. Sudan’da bir çocuk ölürken, Filistin’de bir ev yıkılırken, Doğu Türkistan’da bir insan sessizce kaybolurken yüzümüzü buruşturup bir sonraki reklama geçiyoruz; çünkü acının kendisi bile ekranda bir “içerik”ten ibaret. Modern insan, kendi varoluşunu bile başkasının kamerasından öğrenen bir hayalete dönüştü. Ekran kapandığında sadece görüntü değil, vicdanımız da kararıyor. Belki de asıl felaket savaşlar, yoksulluklar, açlık değil; bütün bunların ortasında Sudan’ın, Filistin’in, Doğu Türkistan’ın ve dünyanın diğer karanlık köşelerinin acısının, seyircilerden oluşan bir kalabalığın içinde hiç fark edilmeden sessizce ölmesidir.

Baudrillard’ın okumanızı önereceğim üç önemli kitabının özetleri;

1) Simülakrlar ve Simülasyon

Baudrillard bu kitapta modern dünyada “gerçek” diye bildiğimiz şeyin artık ortadan kalktığını, yerini simülakrlar denen görüntü-kopya-işaret topluluklarının aldığını savunur. İnsanlar artık olayları gerçekte olduğu gibi değil, medya ve teknoloji tarafından yeniden üretilmiş hâliyle deneyimler. Bu nedenle gerçeklik, temsilin gölgesinde kaybolur. Disneyland, TV haberleri, reklamlar, pop kültürü gibi unsurlar hep “gerçeğin yerine geçen sahte gerçeklik katmanlarıdır.” Baudrillard bu durumu “hipergerçeklik” olarak adlandırır: görüntü gerçeğin önüne geçer, hatta onu tamamen siler.

2) Sessiz Yığınların Gölgesinde

Bu kitapta Baudrillard, modern toplumun artık aktif bir kamusal bilinç üretmediğini, kitlelerin giderek pasif bir izleyici topluluğuna dönüştüğünü ileri sürer. “Yığınlar” ne tepki verir, ne direnç gösterir; sadece seyreder ve tüketir. Politik mesajlar, haberler, savaşlar, skandallar… hepsi bu izleyici kitleye ulaşır ama hiçbir gerçek etki yaratmaz. Kitleler görünürde sessizdir, ama bu sessizlik bir tür direniş biçimidir: sistemin sunduğu mesajları içselleştirmeyip, yalnızca yüzeysel olarak alırlar. Böylece toplum “görünürde iletişim varmış gibi duran, ama aslında kopuk bir dünyaya” dönüşür.

3) Kötülüğün Şeffaflığı

Bu kitapta Baudrillard, modern çağda her şeyin aşırı görünür, aşırı açık, aşırı erişilebilir hâle geldiğini söyler. Bilgi, görüntü, veri ve medya bolluğu, gerçeği açıklığa kavuşturmak yerine onu anlamsızlaştırır. Her şey sergilenir, her şey gösterilir, ama hiçbir şey derin değildir. İnsanlar bilgiyi hızla tüketir fakat özünü kavrayamaz. Şeffaflık arttıkça dünyanın “ahlaki, politik ve duygusal yoğunluğu” azalır; geriye sadece parlak ama yüzeysel bir görüntü dünyası kalır. Baudrillard bu durumu “dünyanın giderek daha fazla ışık saçıp, aynı oranda içini kaybetmesi” olarak tarif eder.

image0.jpeg

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.