Yaşamak için ölüyoruz..

2020 'nin ilk ayları; acı, gözyaşı, ölüm, deprem, kaza, çığ, kadına şiddet (her zamanki gibi)
Her sabah uyanırken bugün ne olacak psikolojisine girdik toplum olarak.

Hakikatten ne oluyor bu ülkede?

Bunların hepsi bir tesadüf mü?

Hepsi mi üst üste gelir ya?

Deprem, çığ için doğa olayı diyoruz, geçiyoruz peki diğerleri, onlara ne demeli?

Gerçi onlara da bir şey demiyoruz, diyemiyoruz, hani desen bir çeşit demesen bir çeşit.

Ülkemiz için rutinleşmiş bir durum yine bugünlerde yaşandi, hep de yaşanacak.

Kadına şiddet.

Bir babanın evladını öldürmesi.

Bu  durumu doğada asla göremezsiniz.

Sebep, kızının erkek arkadaşınin olmasi.

Ne demeli buna şimdi?

Neyin kanıtı bu, neyin zaferi?

Bir insan, evladına da sırf arkadaşı olduğu için kıyıyorsa, söylenecek pek bir şey kalmıyor aslında.

Nereye koyarsınız bunu bilmiyorum ama örümcek kafalı insanların alanlarımizi daralttigi bu  toplumda var olmaya çalışan bizler için, yaşamak sırat köprüsünden geçmek gibi bir şey oldu.

Namusu, kadınlar üzerinden konuşan kim varsa asıl onlar namussuz ve ahlaksızdir.

Bir kadının namusundan  ne babası ne eşi ne kardeşi mesuldur, kadınlar namusu kendileri için yaşar.

Hem namus dediğiniz size göre nedir?

Namus dediğiniz iki bacak arası değildir.

Namus; eline, diline, beline sahip çıkmaktır.

Kirli beyinlerinizi temizleyin öncelikle.

Her gün kadınların öldürdüğü bir ülkede uyanmaktan utanır olduk.

Yaşamak için ölmek zorunda değil kadınlar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.