Ergün Yücesoy

Ergün Yücesoy

Yoldaki Taş

Ülkesi ve halkı için yeterince çalışmadığı konusunda, halkı tarafından çokça eleştirilen bir padişah, oldukça işlek bir yolun ortasına yolu işlevsiz hale getirecek bir taş bıraktırır. Daha sonra da yolun karşısına geçerek yoldan gelip geçen halkını bir zaman seyreder. O yoldan geçen ya da geçmeye çalışan her kim varsa padişahı yine en ağır şekilde eleştirir; padişah hakkında ileri geri konuşur. Ama yoldan geçen ya da geçmek isteyen her kim olursa olsun taşı yoldan kaldırma zahmetinde bulunmaz. Herkes yoldaki taşı başkasın kaldırmasını bekler. Bu durum karşısında padişah, başını önüne eğerek sakalını sıvazlar ve içinden der ki: “İnsanoğlu, yapabilecekken yapmadığı bir şeyi başkasından beklemek konusunda ne de hünerli. Kendi menfaati için dahi yapılması gerekeni başkasından bekliyor.”

İnsanoğlunu ne de güzel tasvir etmiş bu kısacık kıssa. Çevremizde bu tür insanları görmemiz hiç de zor değil. Aslında günlük yaşantımızda da bu ve bunun gibi dilden dile, ağızdan ağza dolaşan bir sürü fıkra, vecize ve özlü söze rastlamak elbette mümkün.. Hele de günümüzde. Bir yerlerde, zaman mekan hiç fark etmez, oturup bir çay kahve içmek isteseniz sohbetinizin konusu, eleştirmeye ve memnuniyetsiz söylemlere eviriliyor farkında olmadan. Bu durumun, genç nesilde daha fazla olduğunu söylersek yanlış söylemiş olmayız.

Kendimize şöyle uzaktan bakmayı bir becerebilsek her şey yoluna girecektir aslında. Başkalarının yanlışını aramak ve başkalarının yanlışlarına takılmak hangi sorunun çözümü olabilir ki! Hem herkes kendi yanlışlığını en iyi kendi bertaraf edebilir. Ya da herkes kendi eksikliğini kendi giderebilir. Diğer bir ifadeyle herkes kendi evinin önünü süpürürse çevre temizliği hallolup, sokaklar tertemiz olacaktır. Ama biz insanoğlu, olayın en kolayına kaçmak suretiyle en acımasız şekilde eleştirmeyi yeğliyoruz. Hatta daha da ileri gidip insana yakışmayan söylemlerde bulunuyoruz. Problemi sürekli tekrar etmenin o problemin çözümü olduğunu gören var mı? Tabiî ki de hayır. O halde neden bu konuda bu kadar ısrarcı oluyoruz! Ne dersiniz? Acaba daha çok çözüm odaklı ve daha yapıcı olabilir miyiz?

Muhteva olarak konumuzla yüzde yüz örtüşmese de hemen herkesin bildiği, Usta Ressamla öğrencisinin muhteşem hikayesi geliyor akla. Bu hikayeyi herkesin bildiğini varsayarak tekrar anlatma gereği duymuyorum. Hikayede bahsi geçen resimde herkes birtakım hatalar görüyor fakat kimse resimdeki hatalı gördüğü kısımları düzeltmiyor. Kimse sorumluluk almıyor.

Günümüz gençliği de, hiçbir suretle sorumluluk kabul etmiyor maalesef. Her şeyi başkasından bekliyor. Üretime hiçbir katkıları olmuyor. Her ne varsa problem olarak görüyor, sürekli olarak eleştiriyor. Eleştiride bulunmaları elbette çok değerli. Fakat yapıcı olmak koşuluyla. Kabul etmeliyiz ki, bunun sorumlularını uzakta aramaya gerek yok. Bunun sorumlusu biziz. Onları bu hale biz ebeveynler getirdik. Hazırcılığa alıştırdık. Klasik tabirle, bir dediklerini iki etmedik. Onların tüm sorumluluklarını bizler aldık.

Aslında biz yetişkinlerde de durum gençlerden çok farklı değil. Gençlerimize bu bakış açısını biz yetişkinler öğretiyoruz. Kişi neden kendisinin yapabileceği bir şeyi yapmayıp, başkasının yapmasını bekler ki? Neden kendisi ve çevresi için sorumluluk almaz ki?

Duruma daha geniş bir perspektiften bakacak olursak; nasıl olurda kişi, kendi çıkarlarını ve kendi rahatlığını, vatandaşı olduğu ülkenin çıkarlarından daha önde görebilir ki? Maalesef bu durum gelişmemiş ya da gelişmekte olan ülkelerin en temel sorunu. Sorumsuzluk ve de menfi duygular yüzünden milli duygular da yok olmaktadır. Yakın komşumuz olan, bir çok ülkenin durumu bunun en büyük ispatıdır. Ülkemizde de “ bana necilik” prensibimiz haline gelmiştir. Hatta kendi asli görevimizi yapmadan, eleştirmek konusunda olukça marifet göstermekteyiz. Sırtımızdaki hörgüce bakmadan başkasının belindeki eğriliği eleştiriyoruz. Görevini tam alarak yapmayan öğretmenin eğitim sistemini, savcının adaleti, imamın diyaneti eleştirmesi ne kadar mantıklı olabilir ki?

Biz öğretmenler, ilkokul Hayat Bilgisi ve Sosyal Bilgiler dersi kazanımlarından “gurup içinde sorumluluk alır ya da sorumluluklarını bilir” Bu kazanımın sonunda herkes üzerine aldığı sorumluluğu yerine getirmelidir. “Grup üyelerinden görev ve sorumluluğunu yerine getirmeyen ya da getiremeyen olursa grubun başarılı olması beklenemez.” Mantığını kavratmaya çalışırız. Burada birey kendisi kadar içinde bulunduğu gruba karşı da ayrı bir sorumluluğu vardır.

En baştaki hikayede de ifade edildiği gibi, gücümüz yetiyorsa yolun ortasındaki taşı kaldırmalıyız. Kaldırmalıyız ki yolu kullanabilelim. En azından kaldırma yollarına bakalım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum