Emre İşgüzar

Emre İşgüzar

AŞK-I DERUN

“Ali’m, sevdiğim, yiğidim, evimin adamı.

Ben geldim. Bak yine turnaların semaha durduğu, hasretin bir kor gibi içimi kavurduğu yerdeyim, yokluğundayım, sendeyim. Yüreğime karların yağdığı saçlarıma akların düştüğü günün yıl tekrarındayım. Yüzünü göremesem, sesini duyamasam da yanında olmak şükürlerin en güzeli huzurların en tatlısı benim için.

Bu zamanlardı giderken “tez elden geri dönerim demiştin” gelmedin yiğidim. Gittiğin yerin nesini beğendin de buralara küstün beni sensiz, seni bensiz bıraktın!

Ali’m ne zordur geride kalıp yol gözlemek bilir misin? Gecelerin sessizliğini ve yükünü taşımak, zamanın nazını çekmek ne ağır yüktür. Son zamanlarda yokluğun artık iyiden iyiye içime çöktü. Sanki tüm dünyalar benim omuzumda, hasretini ve bu hayatı taşımak artık çok zorlaştı.

Ben hep seninle yürüdüm bu yolları. Köyümüzün, evimizin, bahçemizin yollarını seninle aştım. Hayatın basamaklarını senin ile tırmandım. Seni gönlümün tahtına yerleştirdiğimden beri bir an bile sensiz kalmadım. İşte bu yüzden sensiz yürümek istemiyorum. Yoruldum artık bu hayatı tek başıma yürümekten.

El alemin ağzında eğlence olmaktan, düzeni bozulanın, canı sıkılanın, üzülenin hıncını aldığı teselli ikramiyesi gibi görülmekten yoruldum.

Yokluğunu taşımak zor yiğidim. Senden ayrı kalmak, kokunu duyamamak senden olanı senin ile yaşayamamak ne kadar ağır geliyor yüreğime.

Hani yüreğim senin evindi. Sen beni hep böyle severdin. Ne işin var evinin uzaklarında çıkıp gelsen artık yüreğime, evine. Evinin dağılan düzenini tekrar kursan, dağılan yüreğimi toparlasan sevdiğine Zeynep’ine kavuşsan olmaz mı?

Gittiğin günün hüznü, kederi gelişin ile bitse. Tüm gönlümüz, evimiz, köyümüz tekrardan neşeye elverse sen de bana elini versen. Yine bahçede gözlerini gözlerime mühürlesen, öylece akıp gitsek hayatın içinde. Sen güneşin çatlayan sıcağında terlesen ben yazmam ile terini silsem.

Bahçemizde bir kutlama yapsak, hani ben senin o en sevdiğin kurabiyeleri yapsam biraz demli çaydan döksem bardağına biraz da içimden ve dudaklarımdan hayata veryansın edip sitem cümlelerimi avuçlarına döksem. “Sen yokken” diye başlayan hüzünlü cümlelerimi “çok şükür döndün” diyerek mutluluğa kiraya versem. Kiraya vereyim ki bizden hiç gitmesin tamamı bizim olsun.

Ali’m bak oğlun da büyüdü.  Ne kadar da benzedi sana, senin gibi oldu. Konuşması, duruşu, kokusu hem bak sana diktiğim gömleği artık oğlun giyiyor ne de yakışmış değil mi Ali’m? Ama sende başka güzel duruyordu. Sana başka yakışıyordu. Sen başkasın, evlat başka yiğidim.

Biliyor musun Ali’m gitmeden hemen önce ektiğin tüm fidanlar kocaman oldular. Hepsinin dalları meyve ile doldu. Bahçede nereye baksam sen varsın Ali’m. Sabahın seherinden akşamın ezanına kadar girmezdin içeri, senin mekanındı orası, senin emeğindi, yüreğindi. Konuşulmayanı konuştuğun, dertlerini toprağa akıtıp içini döktüğün yerdi.

Bahçemiz meyveyle doldu, içim elem ile keder ile. Özleminin gardiyanı olmak çok zormuş. Sensiz diyarların havasını solumak, gelmeyeceğini bildiğim yolların önünde vücudumu siper etmek, tüm   hasret kurşunlarına göğüs germek zor Ali’m.

Sen yine de merak etme, biz iyiyiz. Yine çok konuştum, şu söylediğim laflara bak. Hiç sana anlatılacak laflar mı bunlar? Yine tutamadım kendimi.

Özlemlerim artık sığmıyor yüreğime. Kim dokunsa savruluyor, etrafa, yerlere saçılıyor özlemim. Bazen kendimi tutamayıp konuşuyorum, içimi dağıtıyorum gördüğüm tüm insanlara. Gel gör ki zamanın insanı bunların hepsi Ali’m. Köyde laf, tazıdan hızlı koşuyor daha bardakta çay soğumadan, kapı önü vedasını yapmadan, seni de derdini de dağıtıyorlar etrafa. Sonra da tüm dağılanları toplamak yine bana kalıyor. Artık el alem de köyde bıraktığın gibi değil Ali’m.

Evde yoksan komşudan buluyorlar. “Gelmeyin, gönlüm yorgun, kırgın” demeye dilim varmadan gelip ağzının içine oturuyorlar.

Neyse Ali’m bugün de zaman doldu biz gidelim. Bir kez daha hakkını helal et. Seni çok özlediğimi ve sevdiğimi unutma.”

“Ömer, hadi oğlum dök babanın mezar suyunu, okuyuver dualarını, şu üzerinde ki kuru otları da al gidelim. Mekânı cennet olsun. Allah’ım rahmetine kavuştursun.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum