Pınar Yeşiltay Sevim

Pınar Yeşiltay Sevim

“Momo yok ama merakı var!”

 

Son zamanlarda Algı Yönetimi’ne ilişkin onlarca söyleşi, program yapıldı, kitap yazıldı ve artık bilim dünyası “karar verme” süreçlerini etkileyen faktörleri derinlemesine inceliyor.

Yapılan binlerce araştırma var “Algı yönetimi” ve “Karar verme” süreçlerine ilişkin. Karar vermeyi etkileyen bir çok faktör var bunlardan en önemlilerinden biri de “algılarımıza” yönelik olarak değerlendiriyor olmamız. Yani doğru denen kavramın her zaman gerçek

olmayabileceğini, aldığımız kararlarda bize göre doğrunun belki de bir illüzyon ya da bize yöneltilen bir algı operasyonu olabileceğini kabul etmek gerekiyor.

Bununla ilgili Sevgili Prof. Uğur Batı ve Deniz Bayramoğlu’nun yazdıkları “Üzgün İnsandan Özgün İnsana” kitaplarında okuduğum bir fıkrayı paylaşmak istiyorum sizlere MoMo’ya ilişkin sayın Mehmet Şakiroğlu’nun yorumuna geçmeden önce;

Meksikalı'nın biri bisikletle Amerika'dan ülkesine dönüyormuş. Elinde bir torba, ağır ağır sınır kapısına gelmiş. Kapıdaki görevli, Meksikalı’nın elindeki torbadan şüphelenmiş ve aramak istemiş. Torbayı açınca kum dolu oldugunu gormuş. Araştırmış karıştırmış ama kumdan başka bir seye rastlayamamış ve Meksikalının geçmesine izin vermek zorunda kalmış. Aradan iki hafta gecmeden ayni Meksikalı yine bisikletle ve elinde bir torbayla, ayni sınır kapısından geçmek istemiş. Ayni gorevli yine torbadan şüphelenip aramış ve yine kumdan başka bir şey bulamamış. 3 böyle 5 böyle... Her seferinde aynı sekilde geçen bu adamda hiç bir şey bulamamak görevliyi çıldırtıyormuş ama yapabilecegi bir şey de yokmuş. 1 yıl sonra görevli bir barda içki icerken, sınırda arayıp durduğu Meksikalının da ayni barda oldugunu görmüş. Hemen yanına gitmiş ve

-"Artık sana bir şey yapamam. Çok iyi biliyorum ki sen sınırdan bir şey kaçırıyordun. 1 yıldır içim içimi yiyor, lütfen bana ne kaçırdığını söyle"demiş.

Meksikalı hafifçe kafasını çevirip umarsızca mırıldanmış:

-“Bisiklet"

İşte tam da fıkradaki gibi neye odaklanacağımız aslında tamamen bize bağlı olmayabiliyor bazen. Bizler görünen yani bize gösterilen poşete odaklanırken aslında alttan alttan birileri ne bisikletler, ne otomobiller götürüyor düşünmek gerek!

Alexis de Tocqueville’nin de belirttiği gibi;

“Toplum karmaşık bir gerçeğe değil, basit bir yalana inanır.”

O nedenle de bizler gibi kollektif tutumları olan toplumlar için basit yalanlar türeterek inandırmak kolaydır. Derhal kabul eder, inanır ve viral bir şekilde yayarız. Oysa bazen sormak gerek, Ya öyle değilse diye.

Başlığımız MoMo konusunda da aynını yaptık, bir Momo salgınını biz ebeveynler yarattık. Belki sizin çocuğunuzun MoMo ile karşılaşma ihtimali % 0,5 bile değilken kendi sosyal ağlarımız, sohbet ortamlarımız aracılığı ile ulaşmayacak bile olsa ulaştırdık çocuklarımıza. Kızım bir gün eve “Çok korkuyorum anne!” diyince anladım ben de... MoMo’dan korkuyormuş çünkü okul arkadaşları MoMo’nun ne korkunç olduğunu duymuşlar hem de en güvenilir kaynak olan anne babalarından. Çok inanmış, çok etkilenmiş ve kızım ile paylaşmışlar ve kızım da gerçekten çok korkmuş. Yahu ilkokul 1. sınıf sıralarında hiç biri karşılaşmamış iken bu MoMo’dan bu kadar korkmak neden diye sorarım elbet ama cevabı çok açık değil mi? Çünkü ebeveynler evde, sokakta, işte, okulda ve sosyal mecralarda bu sosyal virüsü salgın haline getirmekle meşguller.

İş o kadar ileri boyutlara ulaştı ki Milli Eğitime bağlı okullarda aşağıdaki uyarılar yapılarak Yardım Merkezlerine ve BTK Bilgi İhbar Merkezi'ne şikâyette bulunun çağrıları başladı.

Geçen hafta yapılan Psikoloji zirvesinde şahsen dinlemiştim Dr. Mehmet Şakiroğlu’ndan konuyu yakın zamanda televizyon programlarında da anlatmaya başladı. gelin kulak verelim hep birlikte:

“Momo, Mavi Balina’dan daha da fena. İyice kurgu, “Momo yok ama merakı var!”. Güya insanları uyarmak için, önceden bilinen bir sembolü videolara yüklüyorlar “YouTube’daki şu çizgi filmin arasında Momo çıkıyor” diyerek... O uyarılar ne yapıyor biliyor musunuz? O çizgi film on milyondan yüz milyon izlenmeye ulaşıyor. Bugün 100 milyon izlenmenin karşılığı 100 milyon dolar! Bu kadar anne baba boşuna mı korkuyor yani? Zaten korkusu Momo’dan daha tehlikeli! Çünkü birileri bundan menfaat sağlıyor. “Momo’ya bir telefonla ulaşılıyormuş” denildiğinde Momo’nun telefonu diye o kadar çok telefon yayıldı ki ortalığa... Ya diyelim ki Momo diye bir sembol, bir kafa var, çıkıyor diyor ki çocuğa: “Evdeki kesici aletler nerede?” Sen de çocuğunun şöyle tepki vereceğini düşünüyorsun: “Ooo Momo tabii ki biliyorum, hemen alıp geleyim...” Momo da diyor ki, “O aleti şimdi kendine batır, kendini çiz. Sonra git dayına batır!!” Çocuk da “Ooo harika bir fikir Momo” deyip yapacak mı? Böyle bir şey olabilir mi? Böyle bir çocuk olabilir mi? Absürd ötesi! İnsanların korku ve stres anında rasyonel mekanizmalarının devreden çıkmasını kullanıyorlar. Mavi Balina’nın özeti de budur. Sen insanları Momo diye bir şeyle korkutursan, ben ertesi gün durumdan menfaat sağlamak için piyasaya çıkarım, çocuğuna bir sürü şey yaptırırım. Baksana ne kadar güzel pas verildi! O yüzden rica ediyorum bu videoları korkuyla, stresle yaymaktan vazgeçin. Evet, Momo diye bir görüntü var ama bu sosyal medyada karşınıza çıkıp size emirler verecek gerçek bir görüntü değil.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.