Balbay: "CUMHURİYET'İ SATA SATA BİTİRİYORLAR"

Balbay: "CUMHURİYET'İ SATA SATA BİTİRİYORLAR"

Cumhuriyet Gazetesine eleştirisini köşe yazısında sürdürdü.

CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay ile geçmişte Balbay'ın köşe yazarlığı yaptığı Cumhuriyet Gazetesi arasındaki gerginlik devam ediyor. Cumhuriyet Gazetesinin kendisine yönelik suçlamalarına eleştirilerde bulunan Balbay, bu tepkilerine bugünkü yazısında da yer verdi.

İŞTE BALBAY'IN O YAZISI

"Homeros'un İlyada'nın devamı olarak yazdığı Odysseia 'da mağara hapsinden kurtulup özgürlüğe koşmayı anlattığı bir bölüm vardır.

Güneş nasıl doğar doğmaz ulaşabildiği her yere ışığını yayarsa, öyle koşar mağaradan özgürlüğe...


9 Aralık 2013 akşamı Sincan Hapishanesi'nden özgürlüğe çıkarken içimde üç cumhuriyet ateşi vardı; Türkiye Cumhuriyeti, Cumhuriyet Halk Partisi, Cumhuriyet gazetesi...


İçimde ne kin, nefret tohumları, ne karamsarlık, ne arkama bakıp esarette geçen yılların hesabı... Bu üç cumhuriyetin bayrağını en yüksekte tutmak için bana ne düşerse sonuna kadar onu yapacaktım.


Cumhuriyet'in imtiyaz sahibi Cumhuriyet Vakfı'nın içinde İlhan Selçuk'u kaybedişimizden sonra başlayan bir huzursuzluk vardı. Önceliği iç barışa vermeli diye düşündüm. Bunun için iç işleyişi uyumlu bir vakıf yönetimi gerekiyordu. Örgütlü ve kurumsal mücadele gönüllü ortaklığı gerektirir.


Kimi katılmadığınız kararlar için düşüncenizi söylersiniz, farklı bir karar oluşursa da birlikte mücadele gereği uyum sağlarsınız. Özgürlük sonrası Cumhuriyet'te bunu çok yaşadım.


Sosyal medyada, matah bir belgeymiş gibi dolaştırılan, altında benim de imzamın olduğu vakıf kararlarının özü odur.

Örgütlü ve kurumsal mücadele terbiyesi, düşünceleri söylemeyi, paylaşmayı, farklı bir karar oluşursa da yine takım ruhu içinde onun gereğiyle hareket etmeyi gerektirir. Hakkımdaki dokunulmazlık fezlekelerinden biri Cumhuriyet'te sorumluluk aldığım günlerde verilmiş bir kararla ilgilidir.


 

***

 

Cumhuriyet Vakfı toplantılarında en çok katılmadığım görüş; küçülerek ayakta kalma kararı idi. Arkadaşlar yapmayalım, dedim. Küçülerek ayakta kalmanın sonu yok, dedim. Ana gazetenin bağımsız çizgisine hiç dokunmayalım, ama tiraj ve gelir getirecek eklerle yürüyelim, dedim.


Özgürlüğün ilk aylarında bunun örneği olabilecek birkaç adım attık ve sonuç aldık.


Ancak bunun arkasını getirecek iklim oluşmadı. Tam tersine etten kanata kanata koparılan tırnak gibi beni Cumhuriyet'ten kopardılar. 

Son ana kadar, neresinde olursa olsun Cumhuriyet'in içinde kalmaya çalıştım. Ama hem küçülerek hem başkalaşarak devam etme kararı egemen oldu. 


İzmir Temsilciliği'ni kapatma kararı aldıklarında her şeye rağmen dayanamadım, Vakıf başkanını arayıp, yapmayın, cumhuriyetin kalesi olan bir şehirde büro kapatılmaz, dedim. Temsilcimiz Serdar Kızık'la hiç de şık olmayan bir yöntemle yolları ayırdıklarında gördüm ki, küçülme sadece ayakta kalmak için değil, aynı zamanda başkalaşmak için.


 

***

 

3 katlı, bin metrekareden fazla kapalı alanı olan Ankara Bürosu'nu satma kararı aldıklarında öylesine üzüldüm ki, kendime ait bir yer olsa bu kadar kahrolmazdım. O binanın yapılış öyküsünün tanığı olan gazete içinde ve dışında en az 50 kişi vardır.


İç düzeninden donatımına kadar her şeyini içinde cumhuriyet ruhu taşıyan insanlarla yaptık. Kimileriyle ilan karşılığı, kimileriyle imece usulü yürüdük. O bina bir başlangıç olacaktı. Mürekkep kokan her işle ilgilenip gazeteyi büyütecektik. Devamında şöyle bir hayalimiz vardı:


CUMEK... Yani Cumhuriyet Eğitim Kurumları'nı kurmak.

Bu binayı ve Nadir Nadi'nin İstanbul'daki evini geçen şubat ayında sattılar.


Cumhuriyet'i sata sata bitiriyorlar...


Küçülme nereye kadar?

Cumhuriyet bir Akın'tıya kapılmış gidiyor.

Yazık.."

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.