Banu Pirinçcioğlu

Banu Pirinçcioğlu

Cezasız Mahkumiyet

Bir köpeğin yerinin neden barınak olmadığını uzun uzun anlatacağım. İki satırla ifade edemem çünkü. Çok uzun bir hikaye bu.

Önce nerde ve ne durumda olduğunuzu unutun.

Kendinizi bir hücrede hayal edin.

Hiçbir suç işlemediğiniz halde hapishanedesiniz.

Ama öyle arkadaşlarınız yok. İnsanlar yok. Koğuş misali değil bu.

Hücredesiniz.

Yer beton. Isıtıcı veya soğutucu yok. Yatak diye bir köşede kirli bir örtü.

Bir diğer köşede de su ve ekmek.

Müzik yok, tv yok, kitap yok, ses yok. Günde bir veya iki defa odanızın önünden biri geçiyor.

Kirli tabağınızı da almaya biri uğrayıp çıkıyor.

Nasılsın diyen yok.

Yüzüne bakan yok.

Bir gün değil her gün. Ömür boyu sürecek.

Nasıl hissettiniz?

Ben yazarken gerildim. Çünkü hissettim.

Orada olduğumu, yalnızlığı, kimsesizliği, hiçliği.

Korktum, sinirim bozuldu.

Kaçırılmış ve orada unutulmuş gibi.

Çok korkunç değil mi?

Öyle bir durumda olsanız, bir insan olarak, her gün umut edersiniz değil mi? Kurtulmayı, evinize dönmeyi, özgür olmayı hayal edersiniz. Günlerce, haftalarca, aylarca sürer umutlu bekleyişiniz.

Bir an gelir vazgeçersiniz. Umut da biter bir yerde.

Ne gelene, ne geçene bakmazsınız artık. Baksanız da birşey değişmeyeceğini bilirsiniz. Öğrenmişsinizdir artık.

İşte buna umudunu yitirmek denir.

Eğer iyice hissettiyseniz ve empati yaptıysanız barınağa geçebiliriz.

Sizi deliliğe iten yalnızlığınızı yaşamak zorunda kalan milyonlarca köpeği düşünün şimdi.

Sebepsizce orada yapayalnız kalmaya mahkumlar. Mahkumlar ama suçları yok. Suçsuz bir mahkumiyet. Cezayı çekip bitecek bir mahkumiyet değil bu. Ömürlük.

Hayvan olmaları sizin hissettiklerinizi hissetmedikleri anlamına geliyorsa yanıldığınızı söyleyeyim. Sizin hissettiğinizden daha çok korku duyup daha çok mutsuz hissediyorlar.

Köpekler insana en yakın canlı türüdür. Bilim söylüyor, ben değil. Tarihi da biraz eski. 14000 yıl kadar eski. O yıllarda birlikte avlanmaya çıkan kurtlarla insanların arkadaşlığından doğan bir evcilleşme süreci var. Bilinen tarihi 14 bin yıl olan bir ilişki bu.

Köpeğin insana olan yakınlığı yeni bir şey değil.

Şimdi aynı insan onu kendinden uzaklaştırmak istiyor. İroniye bakın ki, taş devri insanı köpeğe değer verirken, modern yüzyıl insanı ondan nefret ediyor. Tuhaf.

Evine sofrasına alıp onu evin bireyi yapan insanla, barınağa kapatan insan aynı soydan geliyor. Evcilleşen ve insanı seven köpek hiç değişmedi ama evcilleştirip köpeği seven insan değişti. İnanılır gibi değil.

İşte sırf bu yüzden köpeklerin insan eliyle yaşadığı her zulüm onların kalbini kırıyor. Edebiyat yapmıyorum, kalpleri gerçekten kırılıyor. Duyguları alt üst olup ciddi şekilde etkileniyorlar. Bilimsel tarafını burada uzun uzun anlatmayayım, araştırın, öğrenin.

Bir zamanlar onları bu hayata alıştırıp doğasını tamamen değiştirmiş insan şimdi ona neden bunu yapıyor, anlamıyorlar.

Onların tek istediği bize yakın yaşamak. Bizimle yaşamak istiyorlar.

Bu kadar basit.

Peki biz ne yapıyoruz? Onları kapatıyoruz, kilitliyoruz, mutlu olma haklarını ellerinden alıyoruz.

Düşünün şimdi, bir daha düşünün.

Sizi kendine bu kadar yakın hisseden, sizi ailesi gibi gören, sebepsizce çok seven bir köpeği, barınakta hücre hapsine mahkum edişinizi düşünün.

Onu delirtmeye ne hakkınız var?

Köpeklerin yerinin neden barınak olmadığını anladınız sanırım.

Çünkü barınak mahkumiyet demektir ve köpekler suçlu değildir.

Suçu olmayan bir canlıyı sırf canınız öyle istedi diye mahkum edemezsiniz.

Köpeklerin yeri barınaktır diye ayaklarınızı yere vura vura tepinmeyin.

Gördüğünüz yerde gidip başını okşayın, mümkünse karnını doyurun, suyunu verin yürüyüp geçin.

En az sizin kadar özgür yaşamaya hakkı olduğunu bilin.

Derdiniz fobiniz veya korkunuzsa da lütfen bir doktora gidin.

Artık bir huzur verin...

Önceki ve Sonraki Yazılar