Tutku Çetiner Ural

Tutku Çetiner Ural

Çocuklarda Özgüven Gelişimi Ve Öz Saygı

Bu haftaki yazımda çocuklarda özgüven gelişimi ve öz saygıdan bahsedeceğim. Bir de can sıkıntısından...

Özgüven, toplumu oluşturan en küçük yapı taşı olan ailede kazanılır. 0-6 yaş aralığında çocuk özgüven duygusunu kazanmaya ve ergenlikle beraber özgüvenini sınamaya başlar. Bu yaş aralığında bir çocuk ailesi tarafından olumlu pekiştirme yoluyla veya kendine güvenini pekiştirecek herhangi bir sözel ya da edimsel bir ifade biçimiyle desteklenmediyse öz güven gelişimi düşük olur.

Her şeyde olduğu gibi, çocuğun sağlıklı gelişiminde sevgi olmazsa olmazdır. Ancak koşulsuz ve şartsız sevilen çocuklar sağlıklı özgüven geliştirebilirler. Sevginizi bir koşula bağlarsanız, uslu olursan seni severim derseniz, çocuğun kazanması gereken güven duygusu zedelenecektir.

Çocuklarınıza özgüven geliştirmeleri için fırsatlar verin. Onlara güvendiğinizi belirtin. O yapamaz, henüz küçük. Ben onun yerine yaparım mı diyorsunuz? 

Çocuklarınızın yerine siz yaptığınız sürece;

•Öz güven eksikliği,
•Yetersizlik duygusu,
•Sorumluluk gelişiminde zayıflık kaçınılmazdır.

İzin verin denesin. Yapması için fırsat verin. Daha iyi yapması için zaman tanıyın. Yapabildiğini gördükçe kendine olan inancı ve özgüven duygusu gelişecektir. 

Özgüven kazanımı için; başarısını pekiştirin. 

Yeterlilik duygusu için; yaptığının iyi ve yeterli olduğunu ifade edin. 

Sorumluluk gelişimi için; küçük sorumluluklar verin. 

En önemlisi; ona güvenin ve yapabileceğine inanın. Sonuncusu olmazsa hiçbiri olmaz. Yani ona güvenmez ve yapacağına inanmazsanız, çocuğunuzun özgüveni, yeterlilik duygusu ve sorumluluk bilinci gelişmez. 

Ona güvenmediğiniz sürece, kendine güven duymakta zorluk çeker. Ona inanmadığınız sürece, kendine inancını yitirecektir. Ömrünü kendisini size kanıtlamaya adamış, başarı peşinde koşan, mutsuz ve kararsız biri olarak geçirmesini istemiyorsanız bu sözlerime kulak verin. Ona güvendiğinizi ve inandığınızı gösterin. Bunun en basit yolu küçük sorumluluklar vermektir ve onu takdir etmektir. 

Onun yerine siz yapmaya devam ettiğiniz sürece sorumluluk almayan ve özgüvensiz bir çocuk yetiştirdiğinizi bilin. Başkalarına kıyasla daha iyisi olsun diye uğraşmak yerine, onun için iyisi olsun diye çabalayın.
Belki, sizin için kötü gibi görünen onun için iyidir.

Yapmaya çalıştığı şeylerde onu cesaretlendirin. Sizin çocuğunuzu yüreklendirmeniz o işi yapmasından ya da yapamamasından daha değerlidir. Sonuç menfi de, müspet de olsa cesaret verici söz ve ifadelerle onun özgüven gelişimini destekleyin. Kendini değerli hissetmesi göstereceği bir başarıdan çok daha kıymetlidir.

Çocuklarınızı takdir etmekten kaçınmayın. Çabalarından sonra takdir gören çocuklar daha iyisini yapmak için güdülenirler. Yaptıklarının iyi ve yeterli olmadığını düşünüyor dahi olsanız çocuğunuzun çabası için onu takdir edin.

Fazla mükemmeliyetçi, kolay beğenmeyen, eleştirel, çok beklentili ve aşırı korumacı bir tavrınız varsa, bunun çocuğunuzun düşük özgüven geliştirmesinin en önemli sebeplerinden olduğunu unutmayın. Onun bağımsızlığının ve gelişiminin önündeki engel belki de sizin fazla bağımlı ve korumacı davranmanızdır. Bu durumda çocuğunuza yetersizlik duygusu, ben değersizim ve yeteneksizim yargısı aşılamış olduğunuzu bilin. Onun kendini değerli hissetmesi, sizin tutum ve geribildirimlerinizle doğru orantılıdır. 

Gelelim öz saygı konusuna. Çocukların saygılı bireyler olmasının önündeki ilk engel, onları dinlemeyen ebeveynlerdir. Saygı dinlemekle başlar. Söylediklerinin dinlenildiğini fark eden çocuklar, sayıldığını hissederler. Öz saygı gelişimi için çocuklarınızı dinleyin. Böylece kendilerini saygın ve önemli hissetmenin tohumlarını atmış ve bunun yanında ailesini sayan ve dinleyen çocuklar yetiştirmiş olursunuz. 

Çocuğum hiçbir dediğimi dinlemiyor, sürekli canı sıkılıyor mu diyorsunuz? 
Can sıkıntısı çocuğun hayal gücünü ve üretkenliğini geliştirir. Canını sıkan somut bir neden, hastalık veya psikolojik bir etken yoksa can sıkıntısı iyidir bile diyebiliriz. Canı sıkıldığı için her istediği yapılan ve alınan bir çocuk can sıkıntısından mahrum kalıyorsa, çok önemli bir şeyden mahrum büyüyordur. 

Küçük bir çocukken, anneme sık sık canım sıkıldı derdim. Karşılığında verdiği cevap şuydu; sıkı can iyidir, çıkmaz. İlk zamanlar bu cümlenin ne ifade ettiğini dahi anlamazdım. Annem güldükçe, benim canım daha da sıkılırdı. Canım sıkıldıkça kendime oynayacak bir şeyler üretirdim. Boş bir yoğurt kasesi ve bir leğen dolusu su ile yoğurtçuluk oynardım mesela, gelen komşu ve misafirlere yoğurt satar ve para kazanırdım. Kimse gelmese bile sattığımı hayal ederdim. Kaseleri leğene daldırıp su doldurdukça öyle keyif alırdım ki, en güzel ve pahalı oyuncaklarla oynamak bile beni bu kadar mutlu edemezdi. Bazen dedemin bahçesindeki kumla suyu karıştırır ve bu karışımdan türk kahvesi yaparak fincanlara doldururdum.

Can sıkıntısından onları mahrum bırakarak, çocuklarınızın hayal gücü ve üretkenliğinin gelişmesine mani olduğunuzu bilin. Bırakın canları sıkılsın ve böylece hayal güçlerini kullanmayı öğrensinler. Ve ortaya çıkardıkları her ne olursa olsun onları takdir edin ve asla kıyaslamayın. Çünkü her çocuk farklı ve özeldir. Özelliği bir başkasına kıyasla değildir. Yaratılıştan kendine hastır. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.