Tutku Çetiner Ural

Tutku Çetiner Ural

Dil Söyler Ama Beden Asla Yalan Söylemez!

İnanmadığınız zaman bedeninizin kuvvetini yitirdiğini biliyor musunuz? Yalan söylediğinizde diliniz söyler ama bedeniniz onu desteklemez. Doğruyu söylediğinizde ve kendinize dürüst olduğunuzda vücudunuzun tüm hücrelerinin gücü emrinize amadeyken, kendinize veya başkalarına yalan söylediğinizde bedeninizde aynı gücü bulamazsınız. 

Kendine ve dışarıya düzenli olarak yalan söyleyen insanların vücut akışı bozulur. Söyledikleri yalanlar ya da inanmadıkları halde inandıklarını savunmaları sebebiyle gösterdikleri direnç, vücut akışlarını bozar. Artık neyin doğru, neyin yanlış olduğunu ayırt edemez hale gelebilirler. 

Zihin, beden ve ruh bir bütün olduğundan ve birlikte, bütün olarak hareket ettiğinden, birinde bir arıza ya da akışı bozan bir durum oluştuğunda diğerini etkiler. 

Ruminatif düşünce biçiminde olan kişilerde, yani “zihinsel geviş getirme” diye tabir ettiğimiz ve negatif içerikli düşünceleri zihninde sürekli olarak geviş getirircesine tekrarlayan kişilerde, zihinde üretilen negatif enerji, bir bütün olarak çalışan bedene ve ruha da yansır. Psikolojideki adı “ruminasyon”dur. Latince Rumen kökünden gelir. Rumen, geviş getiren hayvanlarda sindirilen besinlerin bakteriyel fermantasyona maruz kaldığı midenin ilk bölümü anlamına gelir. Bu kelimeden gelen ruminasyon, herhangi bir bakış açısı geliştirmeksizin ve sorun çözmeksizin zihinde geliştirilen ve istemli ya da istemsiz tekrar eden endişe ve negatif düşünce üretimidir. Olmuş bir olayın, aşırı genelleme yaparak ve sadece olumsuz anlarına odaklanarak zihinde defalarca oynatılması gibidir. Klinger’in tabiriyle olumsuz içerikli zihinsel uğraş diyebiliriz. 

Kim sevmediği bir filmi defalarca izlemek ister ki? Ruminasyon, sevmediğiniz sahneleri abartarak, genelleyerek ve kişiselleştirerek size yeniden, yeniden ve yeniden izletir. Sahte benlik bundan keyif alır. 

“Neden ben?”, “Bu neden benim başıma geldi?”, “Bunu hakedecek ne yaptım?”, “Peki, şimdi ne olacak?”, “Neden?” şeklinde sorular sorar. Ruminasyonda kişi kendini ya da dışarıyı suçlayıcı, geçmişe takılıp kalan, problemi çözmek için değil endişe üretmek için zihinsel geviş getirme yapar. Bu durumda entellektüel merkez yani zihin merkezi duygu merkezini tetikler. Kişi üzgün, mutsuz, kızgın ve endişeli hisseder. Duygu merkezi de hareket merkezini tetikler. Hareket edecek hali kalmaz, birden tüm enerjisi çekilir. Uyumak bile zor gelir ya da uyumaktan başka bir şey yapmak istemez. Uyuduğu halde dinlenemez ve sürekli kendini yorgun hisseder. Böylece zihin, beden ve ruh ayrılmaz bir bütün olarak çalışmasını sürdürmüştür. 

Zihninizde olup bitenlerle, bedeninizi ve ruhunuzu kandıramazsınız. Eğer sürekli endişe üretiyorsanız, bedeniniz ve ruhunuz hastalanacaktır. Neden yokken etrafa bağıracak sebepler arayabilir, gerginleşebilir ya da içinize kapanabilirsiniz. Bunlar entellektüel merkezin yani zihin merkezinin ürettiği negatif enerjinin bedenden ve ruhtan atılış biçimleridir. Kişiden kişiye farklılık gösterir. Bedeniniz hastalanıp yatağa düştüğünüzde, ne düşündüğünüze, ne hissettiğinize ve nasıl düşünceler ürettiğinize bundan böyle daha fazla dikkat edin.

Beden, beynin komutlarını yerine getiren bir makine gibi algılandığında, zihinsel aktivitelerimiz yani her gün ne düşündüğümüz bizim ne yaptığımızı etkiler. Endişe ve şikayet üretmeye alışmış bir zihinde konuşlanmış ve birlikte yaşayan beden yorgun ve bitkin, ruh da acı içinde ve mutsuz hissedecektir. 

Dil yalan söyler ama beden asla yalan söylemez. Ruh ise bütünlüğü sağlayamadığından, kişi artık sahte benliklerinin etrafında yaşamaya alışır. Günden güne özünü kaybeder. Kendi varlığından uzaklaşır. Kendini korumak için var olduğunu iddia eden sahte benlikler gelişir. Ve bu yalancı benlikler kocaman bir balon gibi şişerek kişinin özünü görünmez kılar. Kendi varlığını silercesine hareket eden insanların önlerinde geliştirdikleri sahte benlikleri vardır. Tıpkı başkasının varlığını silmek istercesine hareket eden insanların kendilerini korumak için geliştirdikleri sahte benlikleri gibi... Üretemezler. Üretseler dahi kendilerini gerçekleştirmiş hissedemezler. İnsanın içinde yalan ve sahte olan ne varsa, onun akışını bozar.

Akışına bırak denildiğinde, aslında olayları zihin ve hareket merkezinle kontrol etmeyi bırak denilmektedir. Akıştan kast edilen özün akışıdır. Özüne güven. Düşünmeye ve hareket etmeye devam et ama direnmekten vazgeç. Bırak ruhuna yer açılsın, nefes alsın. İçeriye gün ışığı girsin. Zihnin seni esir ediyorsa, geviş getirmeyi bırak. Hareket merkezini canlandır. Zihin merkezini serbest bırak, duyguların yolunu bulur. Üzgünsen üzgün ol, kızgınsan kızgın. Ne isen o ol ve o şekilde davran.

Sahte benlikler geliştirdikçe ve inanmadığımız şekilde yaşadıkça iyi hissedemeyiz. İyi hissetmek için varlığımızın önündeki özümüzü gizleyen balonları söndürmeliyiz. Onlar hiçbirimizi daha güçlü, daha güzel, daha süslü, daha başarılı, daha karizmatik göstermiyor. Onlar ilişkilerimizi bozuyor. Sağlığımızla oynuyor. Savaşlara neden oluyor. Toplum olarak iyi hissetmek için iş bizimle başlıyor. Önce sen iyi hissedeceksin. Özünü, etrafını çeviren sahte benliklerinden ayıklayacak ve varlığını ortaya çıkaracaksın.

Fark etmen, fark oluşturmak için yeter. Sen değişirsen dünyan değişir. Sen değişirsen dünya değişir!
Tutku Çetiner Ural

Terapist ve Kişisel Dönüşüm Uzmanı

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.