Banu Pirinçcioğlu

Banu Pirinçcioğlu

EVRİM

Ormanlar ve dağlar terk edilmiş köpeklerle dolu. 

Eğer siz o köpekler oraya yürüyerek bile isteye kendi rızası ile gittiler sanıyorsanız fena halde yanılıyorsunuz. 

Çünkü öyle bir algı var. Öyle zanneden bir insan topluluğu var. 

Tıpkı ayılar gibi köpeklerin yerinin ormanlar olduğunu zanneden insanlar var. 

Ki bu insanların içlerinde okumuş görmüşler de mevcut. 

Hadi köpekleri geçiyorum, kedilerin bile yerinin orman olduğuna inanıyor. Kedi köpek dağda yaşarmış. Ne işi varmış şehirde. Ayı ile, geyik veya kaplanla kedi köpeği bir tutuyor. 

Yazık. 

Çünkü neden yazık? Epey cahil kalmış, hiç gelişmemiş öğrenmemiş o yüzden. 

Şimdi kediler ve köpeklerden hızlı bir geçişle insanlara geçeceğim. 

İnsanların yeri neresidir?

Şehirler ve dünyada heryer dediğinizi duyar gibiyim. 

Peki, oturduğunuz evin, apartmanın neyin üzerinde durduğunu biliyorsunuz değil mi? Bir parça toprak. Eskiden evler yokken oturduğunuz evlerin yerinde neler varmış?

Tarlalar, ovalar, araziler. Boş, bomboş araziler. Daha az insan varken ve henüz her bir toprak parçası betonla dolmamışken oralarda araziler vardı. Ondan da önce peki? Daha geriye gidelim istiyorum. 

Hızla gidelim, en başa gidelim. 

İnsanlar şehirler gelmeden, ortada şehirler bile yokken neydi?

İlk insanları merak ettiniz mi hiç?

Ben ettim. Her zaman merak ettiğim bir konu ilk insanlar. İlk hayatlar. 

Hiçbirşeyi bilmeyen, konuşmayı dahi bilmeyen insanlar. 

Nasıl anlaşırlardı, nasıl yaşarlardı. Ortada henüz hiçbirşey yokken ne yaparlardı. 

Başlarının üzerinde dam bile yokken. 

Mağaralarda yaşarlardı. Avlanarak beslenirlerdi.  Nasıl yaşadıkları bir tarafa, nasıl göründüklerini biliyor musunuz? Hiç bize benzemiyorlar. İri vücutları ve büyük kafaları vardı. Ve daha birçok farklılık. Şimdi niyetim eski insanları incelemek, anlatmak değil elbette. 

Zaman içinde nasıl değiştiğimiz, nerelerden nerelere geldiğimiz asıl mesele. 

Eski insanlara hiç benzemiyoruz değil mi? Ne fiziğimiz ne yaşantımız benzemiyor. Çiğ etle beslenen insandan çatal bıçak kullanan insana evrildik. 

Üzerine yaprak bağlayan insandan, şık giyinen insana dönüştük. 

Çok normal değil mi?

Peki, şimdi düşünün o halde. 

Birisi gelip size, senin yerin ormanlar, dağlar, git orada yaşa dese ne dersiniz?

Madem eskiden ormanda yaşıyordun yine oraya git dese?

Gülersiniz değil mi? Komik çünkü. 

Artık evrildiniz,  ne ilk insana benziyorsunuz ne de o hayata aitsiniz. 

Çok basit olarak anlatmaya çalıştım, umarım anlatabilmişimdir. 

Şimdi, kedilerin ve köpeklerin de bizler gibi evrildiğini biliyor musunuz?

60 milyon yıl önce Miacis denilen hayvanın köpek, tilki ve çakalların atası olduğu söyleniyor.  Bu türden evrimleşerek köpeğe benzeyen bir ırk türedi. O zamanlar iki metreye yakın boyu olan uzun kuyruklu ve çok tüylü bu ırk gelişerek kurt ve tilkiye evrildi. 

Genetik çalışmaların söylediğine göre, ilk evcilleşme Orta Asya'da  16 bin yıl önce gerçekleşti. 

Yemek artıklarını toplamak için kamp alanlarına yaklaşan köpekler zaman içinde insanla dost olup göçebelerle seyahat etmeye başlıyorlar. 

Profesör Katherine Rogers'ın kitabı "İlk Arkadaş" kurtları evcilleştirenlerin ilk insanlar olduğunu anlatıyor. Ve buradaki en önemli bulgu da, bir köpeğin evcilleşmesi için 8 kuşak gerekiyor. 

Ormandan gidip köpek topladığımızı düşünen sığ ve cahil topluluk için bu bilimsel verileri anlatıyorum. 

Olay bizden çıkalı en az 8 kuşak olmuş. Kendi evrimimiz gibi, köpeklerin de evrimi olağan sürecinde gerçekleşmiş. 

İnsanlar ve köpeklerin arasındaki bağ bilimsel olarak kanıtlanmış. İnsanların birbirine baktığında duygusal olarak bağlanıp oksitosin adında bir hormon salgıladığı biliniyor. İnsan ve köpek arasında da birbirlerine baktıklarında hem köpekle hem insanda aynı hormonun salgılandığı bilimsel olarak kanıtlandı. 

Kedilerin de evcilleşme süreci benzer şekilde. 

Kedilerin insan topluğuna girişi 9500 yıl öncesine gidiyor. 

Orta Doğu'da yaşayan vahşi kediler, çöllerden köylere geldiler. İnsanların artık yemeklerini yerken insanla yavaş yavaş temas edip yakınlaştılar. Bilimin verilerine göre, kediler köpeklerin aksine kendi kendilerini evcilleştirdi. 

Bunu da biz yapmadık, kuşaklar önce evrim tamamlandı. 

Buradan anlaşılacağı üzere, ne kedinin ne köpeğin yeri ormanlar değil. 
Onların ormandan çıkmasının üzerinden kuşaklar geçti. Tıpkı biz insanlar gibi. 

Bu nedenle, kedinin köpeğin yeri ormanlardır fikrinizi artık yüksek sesle söylemekten vazgeçmelisiniz. 

Bilime karşı gelmiş oluyorsunuz, evrimi reddetmiş oluyorsunuz. 

Biraz okuyup araştırma yaparak siz de daha detaylı bilgiye sahip olabilir ve ne kadar boş düşündüğünüzü anlayabilirsiniz. 

Ancak hala onların yerinin orman olduğunu düşünüyorsanız, evinizi terk edip yaprağınızı belinize bağlayıp siz de ormana dönmelisiniz. Çünkü geldiğiniz yer orası. 

Önceki ve Sonraki Yazılar