Hayat Çemberi

Kaç yüzü var yaşadığımız hayatın? Bir evde yıllardır beklenen bir bebek doğar, başka bir evde ise bir ailenin dördüncü çocuğu istenmeyen bebek olarak doğmak üzeredir. Başka bir yerde bir hayat son buluyordur gencecik amansız bir hastalığa son nefesini vermektedir, diğer yanda bu hayatı çok uzun yaşadığını düşünen bir kadın ne zaman nihayete ereceğini merak etmektedir.

Bir kadın yıllardır beklediği o anın geldiğini anlar. Sevgilisi ona rüyalarındaki yüzüğü sunmak üzeredir, işte şimdi gerçekten düşlediği hayat başlamaktadır. Öte yanda yıllardır evli olduğu insanı artık tanıyamadığı için boşanmaya karar veren birini görürüz. Sınavda büyük bir başarı elde eden kız, çalıştığı halde hiçbir şey yapamayan arkadaşı yüzünden sevinememektedir bile bir yanda.

Hayat, bin bir yüzüyle bizi selamlamaya devam ediyor. Ve biz çoğu zaman bu işin neresinde olduğumuzu merak ediyoruz. Çoğu zaman yaşadıklarımıza kader demek, hepimizin kolayına geliyor. Çünkü kaderse yapacak bir şey yok. Bunun ardına sığınabiliriz. Aslında kader, bir sığınma duvarı değil. Her şeyden önce kader, bir taşa yazılı değil. Seçtiğimiz yollar, kader olarak hanemize yazılıyor ve sizin seçmediğiniz her yol kapanıyor.

Ne zaman bir mutsuzluk yaşasak geçmişte seçmediğimiz bir yolun bize ne kadar iyi geleceğini düşünür hatta seçmediğimiz için üzülür dururuz. İyi de o yolda daha iyi olacağımızı kim söyleyebilir? Ancak bir teselli olabilir bunu düşünmek. Çünkü insanoğlu, ancak düşünerek teselli edebilir kendini bu çok yüzlü dünyada.

İlk adımdır düşünmek. Düşünür sonra da eyleme dökeriz pek çok şeyi. Düşünmeden yaptım, söylemi biraz farazidir. Düşünmek, hemen o anda yapmamız gereken bir eylem değildir. Çok önceden aklınızdan geçirdiğiniz bir fikir, zihin evreninde harmanlanıp eylem olarak çıkabilir karşınıza.

Hepimiz bu düşünce vereninin içinde kendi dünyalarımızın başkarakteriyiz. Kaderine sahip çıkan, çıktığını zanneden, kaderine yenilen, kaderine boyun eğen. Seyrettiğimiz filmler gibi. Hatırlasanıza her filmde bir karaktere yakınlık duyarız, bu karakterin konu neyse başarmasını, mücadele etmesini isteriz. Hayatını yoluna koymasını, sevgilisiyle kavuşmasını, küsleriyle barışmasını, mutlu olmasını isteriz. Mücadele etmediğinde kızarız. Çünkü artık o, biz olmuştur farkına varmasak da.

Biz de kendi hayatlarımızın başkarakteriyiz çoğu zaman. Eyleme dönüşmeyen düşüncelerimizin de, başarısızlıklarımızın da azmimizin de sahibi biziz. Çember hepimiz için hep dönüyor. Önemli olan neye karar vereceğiniz. Seyrettiğimiz filmlerdeki gibi seyirci olmak ya da eyleme geçmek.

Hayatı bazen bir halaya benzetiyorum ben. Halay başlamıştır. Siz önce seyredersiniz sonra size hadi gelsene, derler. Yeltenirsiniz, neresinden gireceğinize karar veremezsiniz. Ha şimdi ha sonra derken halay biter. Siz isteğinizle kalırsınız. Ya katılsaydınız? Belki de iyi hissedecektiniz kendinizi. Hayat bizi her yönüyle selamlamaya devam ederken bir tarafta doğum bir tarafta ölüm olmaya devem edecek. Birileri sevinirken birileri en büyük acıyla yüzleşecek. Peki sen ne yapacaksın? Halaya katılıp ne olacağına mı bakacaksın yoksa sadece izleyecek misin halayı? Seçmediğimiz her yol kapanıyor, bunu unutmayalım.

İzlediğiniz en etkileyici filmin en etkileyici karakteri olabilirsiniz. Bunun için düşünmek ama en önemlisi de eyleme geçmek gerekir. Olur ya da olmaz, bilemeyiz. Ama ya olursa…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.