Hemşehricilik siyaseti!

Arada bir siyaset yazmak, adayların açıklandığı, aday adaylarının ortaya çıktığı ortamda normal olsa gerek.

Hatta ölçüyü kaçırıp, arada bir sosyal hayatı yazıyorsak da onu da mazur görmenizi dilerim.

Zira gündem seçim, gündem aday, gündem aday adayları ve gündem yerel siyaset.

Eskiden gazetecilik gerçekten daha zordu. Oturduğunuz yerde duramazdınız, bazen ulaştığınız, bazen size ulaşanların verdiği bilgilerle, bir oraya, bir buraya koşar, aday veya aday adaylarıyla ilgili haber bilgisi ve fotoğraf toplardık.

Ama şimdi öyle mi ?

Sosyal medya denen şey, gazeteciliği tembelliğe ittiği gibi, işsizliğe de iten en büyük etken oldu kanımca.

Oturduğunuz yerden, sosyal medya üzerinden adayların veya aday adaylarının paylaşımlarına baksanız, akşama kadar oturduğunuz yerde, bilgisayarın başında haber ajansı gibi çalışırsınız.

Adaylar veya aday olmaya çalışanların paylaşımlarına bakıyorum da, vatandaşa dokunan, sokağa dokunan, yerele dokunan pek bir şey de göremiyorum.

Her aday veya aday olmaya çalışan kişi, kendince belirlediği, organize ettiği memleket derneklerini, sivil toplum örgütlerini ziyaret ederek, kendisinin oy potansiyelinin olduğunu, yüksek olduğunu göstermeye çalışıyor.

Siyaseti iyi öğrenmişler ama hala seçmenin kim olduğunu bilmiyorlar malesef.

Mesala ben, aslen Sivaslıyım. Ama 40 yıldır da İzmir'de yaşıyorum.

Sivaslıların bir çok derneği olduğunu biliyorum ama hiç birine üye değilim. İçinde bazı kişileri gazetecilikten ve siyasetten biribir tanımışlığım var. Bütün iletişimim de bu kadar.

Hani dese ki, Sivas adını kullanan bütün dernekler, 'Biz oyumuzu şu partiye, bu adama veriyoruz' tek kelime söylerim : Ba na ne.

Derneklerin nasıl kurulduğunu çok iyi bilirim. 

Zamanında Yargı ve Güvenlik Muhabirleri Derneği'ni de ben kurdum.

Başka derneklere de basın danışmanlığı yaptım ve yapıyorum da.

Dernek dediğin sivil toplum örgütü, 7 ile 11 kişinin yönetim olarak başta bir araya gelmesi sonra, bunun içine 3 denetim, 3 de disiplin üyesinin girmesiyle oluşan bir teşekkül.

Ondan sonra kaç üyeniz olur, olmaz. Hangi aralıklarla toplanır, ne yapar, ne yapmaz pek de kimsenin umrunda değildir.

Kanun gereği yılda bir kez yapmanız gereken genel kurul toplantısını yapıyorsanız varlığınızı devam ettirir, temsil ettiğinizi iddia ettiğiniz kitleyi temsilen atar tutarsınız.

Sonuçta, sizi ve sizin söylediklerinizi temsil ettiğinizi iddia ettiğiniz kitlenin büyük çoğunluğu, üyeniz olmadığı için kabul etmemiştir. Siz, seçim dönemlerinde, gelen aday, giden aday adayıyla kendinizce eğlenirsiniz. Topladığınız 10 bilemedin 20 kişiyle de, bütün kitlenin arkanızda olduğu izlenimi verip, ne istiyorsanız, istemiyorsanız söylersiniz.

5 Milyona yakın nüfusu olan İzmir'de yerel seçimlerin sonuçlarını, evinde oturan, işini yürüten, işyerinde çalışan, sivil toplum örgütlerinin ulaşamadığı insanlar belirler.

Onların büyük çoğunluğu da, eğer ideolojik tercih saplantısı yoksa, adayın geçmişine, ne söylediğine ve neler yapmayı düşündüğünü bakıp oyunu veriyor.

Bu kitle, o derneklerin, sivil toplum örgütlerinin çok ama çok üstünde bir kalabalık ve sessizce herşeyi takip ediyor.

Demem o ki, bugünlerde, kendi memleketimden başlayarak söyleyeyim, Sivaslıların derneğine giden, Mardinlilerin derneğine giden, Yozgatlıları, Maraşlıları, bilmem neyi köyü yardımlaşma ve dayanışma derneğine giden aday ve aday adayları, boşuna kendinizi yorup, hemşericilik siyaseti yapmayın.

Seçmenin esaslısı sokakta!

İnsana Dair :
“Görünüşler kördür, oysaki kelimeler açığa vurur.” 
Oscar Wilde

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.