İçimizdeki Çocuk

Yeni uyanmıştım. Yatağımdan kalktım, penceremin perdesini aralarken güneşin dağların arasından parlak ve sımsıcak ışığını, kalbimi ısıtmak için yolladığını gördüm.

Dur dedim, bugün sana daha yakın olayım. Işığını hissedeyim, kalbimi açayım, arkadaş olayım, iyi hissedeyim.

Işığın içimi de ısıtsın, kalbimi de. Acaba gözlerimi de aydınlatsa fena mı olur. Hiç de fena olmaz vallahi.  Bu kadar mutluluğa bir eşlikçi gerek. Hemen kendime  kallavi bir kahve yaptım. Ve on iki çamlı bahçeye indim. Salıncağa oturdum.  Şimdi elimde kahvem sen de ağaçların arasından süzül de gel bana.

Dedim dedim o beni anladı. Kim mi? Güneş.

Derken omzuma bir kuş kondu.  Hayrola güneşi almışsın, koluna da takmışsın bu ne keyif dedi. Sen hergün uçuyorsun ben bir şey diyor muyum dedim. Haklısın dedi. O zaman ben de sana bugün en güzel şarkılarımı söyleyeyim ister misin? diye devam etti sözlerine. Böyle bir teklifi kim reddedebilir ki.

Çamlar bahçede sanki ayrı ayrı birer dünya. Bir tanesi aynı pantolon giymiş gibi  ama bacakları gökyüzüne doğru. Bir diğeri sıkışık sarılmaya bütün iyi enerjisini ve gücünü seninle paylaşmaya hazır. Öbürü tüm heybetiyle, ben seni her daim korurum diyor.   Herşey ters mi ne bugün? Yoksa düz mü? Bence iyi iyi.

Birden bir sincap, ağaçların arasından çıkageldi. Yıllardır tanışıyormuşuz gibi merhaba, sana eşlik edebilir miyim? diye sordu.  Ne demek sormanıza bile gerek yok isterseniz size de kahve ikram edeyim birlikte içelim dedim. Çok iyi fikir, kahvelerimizi yudumlarken ben de size bizim ormandaki havadislerden   bahsedebilirim dedi.

Ormanda neler oluyormuş neler. Zannedersin aynı burası.

Sincaptan havadisleri bir başka yazıda anlatırım söz. Bugün konuyu dağıtmayalım.    

Sincap hanımı uğurladım. Güneş tüm reklerini üstüme yağdırmaya devam ederken kulağıma fısıldadı bu renkler bugün yalnız sana.  Ne renkler ne renkler sanırsın cennet...   

Renkler ruhumu doyururken Kelebek Bey tam karşıdan son hızla gelmez mi. Burnumda soluğu aldı. Ama onda da ne renkler ne renkler, güneşi kıskanmış besbelli. Kelebek Bey dediğin centilmen olmalı yoksa o kadar renk ne işe yarar değil mi. Gelirken koltuğunun altına sıkıştırmış sarı papatyayı. Gerçi gözüme sokmadı değil ama neyse.  Kıskandım seni. Ne güzel ışıldıyorsun dedi. Güneştendir o diye cevapladım. Asıl sen kendine baksana diye Kelebek Bey' i payladım.   Ben de onu kıskandım galiba.

Hayatında renk mi istiyorsun hiç uzakta arama hepsi sende dedi. Benim renklerimi görüyorsun ya ben de seninkileri görüyorum.  Önemli olan kendin görmen ve hissetmen.   Dedi ve gitti.

Sevgili Kuş, Kelebek Bey ve Sincap Hanım siz hep gelin diye aklımdan geçirdim.

Kahvemi yudumlarken bir üşüme geldi. Elimle şöyle bir arandım.  Nereye gitti  derken örtüyü buldum, üstümü  örttüm. Gözlerimi araladım,  yatağımdayım. Şahane arkadaşlarım nereye gittiler, uyanmasam biraz daha bahçede onlarla sohbet etsem.

Bugün uyandığımda aklımda kalanlar bunlardı. Çok mutlu oldum. İçimizdeki çocuğa selam olsun. Siz de içinizdeki çocuğu çokça hatırlayın, sohbet edin, ona iyi davranın, oyun oynayın hatta kahve için . İnanın çok iyi gelecek.  Herkesin içindeki çocuğu hatırlaması dileğimle iyi haftalar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum