İLETİŞİMSİZLİK ÇIKMAZI

Bir satranç ustası, maç sırasında dokuz saattir hamle yapmayan rakibine içerleyerek: ‘’Ne zaman hamle yapacaksınız?’’ diye sorar. Rakibinin cevabı ilginçtir: ‘’Sıra sizde değil miydi?’’
     Evet sevgili dostlar, çağımızın hastalığı iletişimsizlik. Ne oluyor da bu kadar bağlantıyı kesiyoruz, ne oluyor da bu kadar birbirini anlamayan insanlar haline dönüşüyoruz? Neyi kaçırıyoruz da bu kadar bağlantıyı koparan ilişkisiz ilişkiler yaşamaya başlıyoruz?
     Zamanın birinde bir çiftle çalışırken, hocam ben üşüyeyim diye her sabah bütün camları açar eşim, beni sinir eder, demişti danışanım. Neden camları açtığına dair soru sormaya bile gerek duymamıştı. Oysa karşı taraf sadece evin havalanması ve temiz havanın içeri girmesi için camları açtığını söylemişti. Çoğumuza göre basit bir örnek olabilir. Biraz deştiğimizde hepimizin hayatında böyle basit örneklere rastlayabiliriz. Basit olduğu için de denklemi kendimizin kurduğu senaryolara…
     Örneklerimiz basit olsa da zihin yürütmelerimiz bize ait. Cevabını bildiğimiz düşüncesiyle hareket etmek. Yıllardır tanışıklığımıza istinaden vereceği cevabı da biliyor zannıyla hareket etmek. Öncelikle şunu söyleyelim: Biz cevaplara sahip olamayız. Ancak tahminde bulunabiliriz. İnsan değişen ve gelişen bir varlık olduğuna göre cevapları da değişebilme potansiyeline sahiptir. 
     Peki bu, niye böyledir? Sanırım bunu kişileri tanıma kriterlerimizde aramamız gerekiyor. Bir insanı tanıdığımızı iddia ettiğimizde onun nerede, nasıl davranacağını bildiğimizi düşünürüz. Uzun zamanlar geçirmişizdir, eğilimlerini gözlemlemişizdir. Aynı durumlar karşısında neler söylediğini duymuşuzdur. Bu da bize yanılmama hakkını tanımış olur. Yanıldığımız zaman da cevabımız hazırdır: Seni tanıyamamışım, deriz. 
     Her insanın kör alanlarının, gizli alanlarının olduğu düşünülürse kişiler ancak istedikleri oranda açık ederler kendilerini. O yüzden de ilk kabul etmemiz gereken düşünce, bir insanı yüzde yüz tanımamızın mümkün olmadığıdır. Yapılacak en güzel şey de soru sormaktır. Böylece bir sürü yanlış akıl yürütmeden de kurtulabiliriz.
     İletişimsizliğin öncelikle akıl okumadan kaynaklı olduğunu söyledik. İkincisi ise iletişimin karşılıklı olması gerektiğini unutmak. Özellikle yıpranmış ilişkilerde gördüğümüz gibi, zamanla bir taraf kendini anlatmaya çalışmaktan yorgun düşer ve sessizliğe bürünür. Karşı tarafın dinlemediğini görmek aynı zamanda anlamak istemediği algısını da oluşturur kişide. Madem beni anlamak istemiyor, ben de bunun için çaba harcamayayım düşüncesine sahip olur. Belki de gerçekten yapmamız gereken, karşı tarafın hangi durumdan dolayı bizi dinlemediğini tespit etmeye çalışmaktır. Çünkü sebepler çok farklı durumlara dayanıyor olabilir. İş yine aslında soru sormaya dayanmaktadır.
    İlişkiler, bir kilimde desenlerin karmakarışık görünmesine rağmen kendi içinde bir ahenk oluşturması gibidir. Bir desenden bir desene yol vardır. O yolların nasıl birbirine bağlandığını ancak iyi takip ederseniz görebilirsiniz. Sağlıklı bir iletişimi de ancak uçları yakalayarak yani doğru zamanda, doğru yerde, doğru bir üslupla doğru soruları sorarak ve dinleyerek kurabiliriz. Yabancılaşmanın, yalnızlaşmanın hızla arttığı çağımızda ancak iletişim gücümüzü kaybetmeyerek ayakta kalabiliriz diye düşünüyorum sevgili dostlar. Yoksa geriye ne kalacak?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.