Banu Pirinçcioğlu

Banu Pirinçcioğlu

KARABAĞLAR NAZİ KAMPI

Yıllar önce bir bebek kediye bakmıştım. İlk baktıklarımdandı.

Yaşamadı, öldü. Ne yapmalıyım diye bir küçük araştırma yaptım. Bebeği gömecek yer yok. Koca İzmir'de ölmüş hayvana yer yok. Koy bir torbaya at çöpe dedi birisi. Cevap bile vermedim.

Cansız da olsa yaşamış nefes almış, kalbi atmış bir canlıyı çöpe atacak kadar kalpsiz değildim çok şükür.

Rica ettim birisinden, boş bir araziye gömdürdüm.

Yıllar sonra belediye hayvanların da yatacağı bir mezarlık yaptı. Olması gereken oldu yani.

İster sokak hayvanı olsun, ister bir evin prensi, hepsi ölünce yatacak bir yere ihtiyaç duyuyor.

137a66c4-0203-413f-a748-4555bdd02388.jpg

Buharlaşıp uçmayacaklarına göre, bir şekilde yatacak yerini yapmak gerekiyor.

Tanımadığınız, bilmediğiniz ölen hayvanlara ne oluyor? Belediyeye tıbbi atık olarak verilip toplu şekilde gömülüyor.

Sokakta bile olsa sevip baktığınız hayvansa eğer, siz alıp işlemini yaptırıyor yerine yatmasını sağlıyorsunuz.

Yani gömüyorsunuz.

Şimdi size bir haberim var. İzmir Karabağlar Belediyesi, ölen hayvanları "yakma" kararı aldı. Ben duyunca beynim yandı.

Ölmüş, gitmiş zaten, gömsen veya yaksan ne olacak ki gibi bir açıklama ile beynimize format attı kendileri.

Karabağlar Belediyesine göre, ölmüş, bitmiş. Sevenlerine göre bir can gitmiş. Aynı bakış açılarına sahip değiliz ve ayrıca tamamen ayrı dünyalardayız.

Yakmak nedir? Nazi kampında mıyız?

Veya biz Budist miyiz? Ölülerimizi yakıyor muyuz?

Karabağlar Belediyesine sormak isterim. Ölmüş, ölmüştür, giden gitmiştir bakış açınıza göre, siz ölülerinizi yakar mısınız? Veya yaktınız mı? Bu kararı alan şahsa açık sorumdur.

Ölen herhangi bir aile bireyinizi yaktınız mı?

Eğer yakmadıysanız neden yakmadınız? Madem ki bu sizin için çok normal bir durum, annenizi babanızı neden yakmayasınız?

Yok insanla hayvan bir mi derseniz, orada bir duracaksınız lütfen.

İnsanla hayvan bir denecek kadar yakın evet.

Ve evet, bence de öldükten sonra bedenin yerde gökte nerde olduğunun çok da önemi yok. Ancak yaşamış bir bedene saygıdır bu.

Yerini yapmak, yerini bilmek, uğurlamak.

d86d770f-b322-43cd-990d-6f3fa7c62fc2.jpg

Yakmak bunların arasında değil.

Veba yıllarında sahra hastanelerinde ölüleri yakıyorlardı. Yersizlikten, zamansızlıktan, yayılmaya devam eden hastalıktan.

Karabağlar Belediyesi Sahra yıllarına geri dönüş sinyalini verdi.

Zamanları yokmuş ve yerleri yokmuş.

Soruyorum, insan sayısı mı hayvan sayısı mı fazla? Üçer beşer üreyen insanımıza yer var ama hayvana mı yer yok?

Son yıllarda gittikçe artan popülasyonumuz var ve hala yatacak yerimiz varsa, hayvanlara da vardır.

Yaşamış, nefes almış, kalbi atmış, gözlerimize bakmış canlıların en az biz insanlar kadar yatacak yere ihtiyacı vardır.

Hayvanları yakamazsınız. Çatır çatır fırına verip ölmüş bile olsa bir hayvanı yakamazsınız. Biz Budist değiliz. İnsanımızı nasıl yakmıyorsak, hayvanımızı da yakmayız.

Nazi Almanyasında değilsek eğer, ki bildiğim kadarıyla değiliz, hayvanları cayır cayır yakamazsınız.

Bizler, hayvanların ölüsüne de sahip çıkar, saygı duyarız.

İhaleye çıkıp krematoryum siparişi vermek yerine, ihaleye çıkın arazi satın alın. Ne yaparsınız, nasıl yaparsınız bilemiyorum ama onu düşünmek de benim işim değil zaten. Lütfen görevinizi layığı ile yapın.

Hayvan deyip geçtiğiniz bugünü de yazdı bir kenara hayvanseverler. Ve hayvansever yapılan kötülüğü asla unutmaz.

Oy isteme günü geldiğinde bir de bakarsınız uçmuş gitmiş makam elinizden.

O zaman anlarsınız, zamanında ölmüş gitmiş dediğiniz hayvanın tekmesini yediğinizi...

Önceki ve Sonraki Yazılar