Babacan PESENKURDU

Babacan PESENKURDU

KİMLERLE Mİ OYNAMIYORUZ?

Tarih yaprakları, takribi bundan 30 yıl öncesini gösteriyordu. Aylardan hangisi bilmem ama mevsimlerden yazdı. Şortlar o zaman çok kısaydı, ayaklarımızda iskarpinler, koşuşturuyorduk o sokaktan o sokağa. Kimi sokaklardan çeşmeler vardı. Çöldeydi sanki tüm dünya ve o çeşmeler imdat freni gibi geliyordu kuraklığımıza..

Sabah sekiz filan olmadan daha, bir iki kişi çıkardı sokağa. TRT 1 kanalına odaklanmış gözlerimiz vardı belki ama kulaklarımız, her daim kirişte, dışarıdan gelecek bir arkadaş sesindeydi. O vakitler her bir şey az, az olduğu içinde değerli idi. Ve dostlar ile arkadaşlar ile bir şeylerini paylaşmamak, alçaklığın, terbiyesizliğin, en büyük göstergesi idi.

Zengin fakir ayrımı yoktu, herkesin çorbası kaynıyordu ve muhabbet, ortak bir lezzet birimiydi.

Ara sıra mahallemiz neşelenir, analarımız ile camlarını kırdığımız bir iki komşu, küçük küçük laf dalaşlarına girer, sonu’’Amannn canım çocuk işte, bağrıştığımıza değmez’’ noktası ile birbirlerine çay içmeye giden bir barışla sona ererdi. Ne yalan söyleyeyim, çok dağıldı kumbaram, kırılan, cam paralarından.

O zamanlar büyük takımlar ve büyük futbolcular vardı, benim favorim bir Portakal, Marco Van Basten’di. O da benim gibi çok cam kırmış mıydı bilmem

O da çocukluğunda mutlaka en iyi vuruşu bulabilmek için, çok şut çektiği kesindi. Şanslı adamdı, SSCB’nin dev kaleci Dassaev’e attığı golden, o şutu bulduğu belliydi.

Bir gün yine mahallede maç yapacaktık, kadroyu kurduk. Ama Rıfat’ın ilk 8’e almadığımız kardeşi Ali’de tutturdu ‘’bende oynayacağım’’diye.

‘’Olmaz’’ dedik, maç ciddi idi, iddia büyüktü, Cincibir Gazozunun yanında, bir de un kurabiyesi vardı.

Rıfat ve Ali ‘’olur’’ diye ısrar ettiler, bizde ’’olmaz’’ diye ısrar ettik.

Rıfat ’’Babacan’ın yerine Ali oynasın. O da golcü ve futbol topu bizim’’ dedi.

İşte o an, evinin alt katında ki dükkanın kepenklerini kale yaptığımız, her gölde, cangır cangır öten kepenginden ve de bizden bıkmış, Nezahat Teyzenin, kafamıza döktüğü sudan, çok çok sıcak olan, bu kaynamış su kıvamında ki bu sözler, başımızdan aşağı dökülmüştü.

Babaları bizim babalarımıza göre daha çok kazanıyordu, karne hediyesi futbol topu almıştı oğullarına. Böylelikle bizim mahalleden futbol topu görmüş olmuştu. Ama bu paylaşımdan uzak terbiyesizlikleri yanlarına kalmazdı.

Hiç birimiz oynamadık, futbol topuna sertçe vurdu ve dönüp onlara şunu dedim.

‘’Futbol topu sizin olabilir ama biz arkadaşız. Ve bu mahallenin en iyi golcüsü, BENİM..’’

İmece usulü bir para topladık aramızda ve bir plastik top aldık. Aşağı mahalle ile maç yaptık ve yenildik. Ama birlikte yenildik, bizim mahallenin topu ile. Sonra o gün yaşanan bu olayı duyan Rıfat ve Ali’nin babası Halis Ağabey, ertesi gün bizim mahalleye bir futbol topu aldı. Rıfat ve Ali bütün mahallenin önünde hepimizden özür diledi. Özür dilemeleri önemli değildi. Olabilirdi, onlar arkadaşlarımızdı, eşeklik yapmış olabilirlerdi.

Ve bizim mahallede hiçbir kimse bir iki kere eşeklik yaptı diye, salçalı ekmeğini paylaştığı arkadaşına gönül koymazdı. O gün mahalle takımımıza bir isim koyduk. ‘’GENÇ YILDIZLAR.’’

Gençtik ve yıldızdık bizim o civarda, ismimizi hakkıyla taşıyorduk yani.

Sonra Ali de ilk sekizde yer bulmaya başladı, Rıfat’ın yerine. Rıfat kalecimizdi, meğerse bizim golcü Ali’nin içine SSCB kalecisi Dassaev kaçmış. O günden sonra kolay kolay yenilmedik, yenenleri de tebrik ettik. Şimdi bakıyorum da, ben ve hala görüştüğüm o çocukluk arkadaşlarım, hala…

İnsanlık değerlerini koruyamayanlarla…


Küçük bir mahallede, ilk sekiz için topunu alıp gidenlerle…

Arkadaşlarının heveslerini, onurlarını, kendilerinin sahip oldukları nesnel olgular için (Misal futbol topu) kıranlarla…

Maddi olanaklarını ön planda tutup, insan edinmeye çalışanlarla…

Suya sabuna dokunmadan ’’Ellerim temiz’’ diyenlerle…

Başlarını, cesaret gerektiren yerde, her daim deve kuşu gibi toprağa gömen, sözüm ona cesurlarla…

Kendi menfi çıkarları doğrultusunda, gol pası vermeyenlerle...

Boş kaleye gol atamayan yeteneksizlere, golcü muamelesi yapan, akıl körleriyle…

Ve en önemlisi,

‘’İNSANLARIN SON KULLANMA TARİHİNE GÖRE, MAÇ KADROSU OLUŞTURANLARLA’’
OY-NA-MI-YO-RUZ.

Sözün özü şu dostlar…

Yukarıda ki yazı 12’de biten bir maçın, 12.golüdür…

Her zaman, yüreğinizin ve aklınızın ilk sekizinde olun, kalın sağlıcakla...


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.