KIZGINIM ÇÜNKÜ…

     Merhaba Sevgili Medya Ege okurları. İçinde bulunduğumuz dönem tam bir kızgınlık dönemi. Her şeye kızgınız. Engellenmişliklerimize, yasaklara, yaşayamadığımız hayatlara, bizimle aynı fikirde olmayanlara, bizden daha başarılı olanlara, bizim isteyip de başkasının sahip olduğu hayata… Listemizi uzatabiliriz istediğimiz kadar. Ve bu, bize bu hayatta içimizde ne kadar çok kızgınlık biriktirdiğimizi bir tokat gibi çarpar yüzümüze.

     Kızgın olmak sağlıklı bir duygu mudur, önce ondan başlamamız gerekir sanırım. Evet kızgınlık sağlıklı bir duygudur. İncinmeye, yaralanmaya karşı verdiğimiz aktif bir tepkidir. Bugün kedinizin ayağına yanlışlıkla basarsanız sizi ne kadar severse sevsin tepkisini gösterir. İnsan için de geçerlidir bu. Karşımızdaki kişiye zarar vermemek adına kızarız çevremize. Kendimizi koruma içgüdüsüyle hareket ederiz. Ancak Aristo’nun da dediği gibi ‘’ kızgınlığı doğru kişiye, doğru zamanda, doğru ölçüde, doğru yolla doğrudan ifade etmek. ‘’ gerekir. Bunu yapabilmek için de kızgınlığımızın altında yatan sebepleri doğru analiz etmeliyiz. Hepimizin sorması gereken soru: Ben şimdi burada aslında neye böyle tepki verdim, beni tam olarak bu duyguya iten şey ne? Bunun cevabının değer duygusunda yattığına inanıyorum.

     Herkes değerli olma duygusuyla doğar. Ve hayatı boyunca da değerli olduğunu hissetmek ister. Bu kavrama aynı zamanda onur duygusunu da ekler. Onur duygusu ise insan olmaktan kaynaklanan varlığını ve öz değerini korumadır. Bu iki duygusuna saldırı olduğunu düşündüğü an kızgın hale gelir. Bu kızgınlık enerjisi,  bizi harekete geçirir. Gerçekten net bir şekilde bunu ifade ettiğimizde ancak sağlıklı bir şekilde yolumuza devam edebiliriz.

     Değerli olma duygusunun bizde yarattığı kızgınlığı anlayabildiğimiz noktada, yaşamak istediğimiz hayatı başkalarının yaşamasına duyduğumuz kızgınlığı da çözebiliriz diye düşünüyorum. Bunun altında başkalarının bizi değersiz kılma düşüncesinin yattığını düşünürüz çoğu zaman. O yüzden de biri size hayatıyla ilgili güzel şeyler anlattığında ona kızgınlık duyuyorsanız gerçekte duyduğunuz kızgınlık, kendi değeriniz hakkında kendi düşüncelerinizden kaynaklanır çoğu zaman.  Siz gerçekten yaptığınız şeyleri ya da yaşadığınız hayatı değerli buluyor olsaydınız başkalarının anlattıklarından bu kadar etkilenmezdiniz. 

    Nerde aramak gerekir değerlilik duygusunu? Değerlilik duygusu bebek yaşta aşılanmaya başlar. Yeterince sevilmeyen, kucaklanmayan, önemsenmeyen, ihtiyaçları tam olarak karşılanmayan kişi, değerlilik duygusundan yoksun kalır. Ve bütün bir ömrünü bu duygusuyla mücadele ederek geçirebilir. Dolayısıyla bu kişiler, ömürleri boyunca hiç umursanmadıkları sanısıyla hareket ederler. Umursanmamak, yine kendimize duyduğumuz şüphenin yansıması olarak çıkar karşımıza. Hangi yaşta olursak olalım bu çocukluk duygumuzla baş edebiliriz. Bu hayatta herkesin bize ilgi göstermesi, bizi önemsemesi mümkün değil ki.  O zaman yine gelip dayanıyoruz öz değere. Kendi değerimizden şüphe ettiğimiz oranda o kadar değersiz görüyor kendimizi ve hayata o kadar kızgın hale geliyoruz. Yapmamız gereken öncelikle kendimizi kabule geçmek, yaratıcı olmak ve kendimizi kabul ettiğimiz ölçüde gerçekçi hedefler koyabilmek. Daha doyumlu ve mutlu bir hayatın sırrının kendimize daha az yüklenmek ve kızmak olduğunu düşünüyorum.

    O zaman yazının başında da dediğimiz gibi doğru noktalarda kızgınlığımızı ifade ederek bu sağlıklı duygudan yararlanabiliriz. Ve her şeyden önce de yıkıcı bir duygu olan öfkeye dönüşmesini engelleyebiliriz. Unutmayalım ki hepimizin bir şeylere kızmaya hakkı var, olmalıdır da. Doğru ifade ettikten sonra hiçbir sakıncası yoktur. Yeter ki yüreğimiz kendimize kızgınlıklarımızla kabarmasın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum