Mükemmellik ve nevroz

Herkes kendine ait bir hayatı yaşıyor. Hepimiz bir ruhla doğuyoruz, ailemizden ve çevremizden gördüklerimizle büyüyor, gelişiyor, etkileşim kuruyoruz. Sonra kendimiz oluyoruz. Şu bir gerçek ki bebekler masum doğar. Peki sonradan bu masumiyeti nasıl kaybediyoruz? Aynı doğmuşken nasıl farklılaşıyor, bencilleşiyor, sevgi ve anlayıştan yoksun insanlara dönüşüyoruz? 

1885’te Almanya’da doğup, Berlin Üniversitesinde tıp eğitimi alan, daha sonra psikiyatri okuyan ve Amerikan Psikanaliz Merkezi kurucularından olan Karen Horney’in Çağımızın Nevrotik Kiliniği’nden alıntılar yaparak nevrotik kişilikle ilgili bilgi vermek istiyorum.  Aslında bu konuyu araştırırken çoğumuzun nevrotik eğilimler gösterdiğimizin farkına vardım.

Şöyle ki, nevroz, olmak istenen ya da başkalarının olmamızı istediği kişi olmaya çalışırken, bunu becerememek demek. Ve böyle bir insan olmak için çırpınmak, kişiye daha çok acı veriyor. Gerçeklikten kopuk bir şekilde mükemmel insan olmaya çalışıyor ama olamıyoruz. Bu bir tür iç çatışım.

Mesela bu kişiler, birini bir yere davet edip, red cevabı aldıklarında çok sinirlenirler, çünkü kendilerinin çok ayrıcalıklı olduğunu düşünürler. Ama kendileri, kendilerine yapılan davetleri rahatlıkla reddedebilir ve misilleme yaptıklarını düşünerek, içlerini rahatlatıp, olayı kincilik boyutuna götürebilirler.

Eşine “Aç değilsin açıkta değilsin” diyen bir erkek, kendi eksik bir tarafını kapatmaya çalışıyordur böyle söyleyerek. Ya da sahada devamlı top kaybedip, oyunu riske atan bir oyuncu, son anda bir gol atıp, takımı ben kurtardım diye böbürlenebilir.

Nevrotikler içlerinden gelen emirlerin etkisi ile hareket eder, mükemmel bir eş ya da aşık olmalıdır, herşeyi çok iyi bilmeli, insanları eğlendirebilmeli, herkesin derdine derman olabilmelidir. Bu bağlamda, herhangi bir olayda başarısız olduğunda, kendinden ve deneyimlerinden şüphe duyar, kendi üzerinde kurduğu baskı onu mutsuz edip, enerjisini yer.

Alışverişte hiç pazarlık etmemesiyle gururlanan bir kimsenin, mazereti emeğe saygı olabilir ama altta yatan sebep özgüvensizliktir.

Karen Horney’e göre, kişi büyük bir tehlike karşısında aktif ve cesur olabilir. Fakat kaygı durumunda kendisini çaresiz hisseder ve gerçekten çaresizdir. Çaresiz hale gelmek, gücün, üstünlüğün, her durumun hakimi olmanın ağırlıklı amaç olduğu kişiler için özellikle kaçınılmazdır.

Bu insanlar çaresiz olmayı kabullenemezler. Çünkü kendilerinin her sıkıntının üstesinden gelebileceklerine inanırlar. Ve bu durumla başa çıkamamak, kişiyi mutsuz, huzursuz, bunalımda ve umutsuz yapar.

Yine Horney’e göre bu nevrotikler, duygusal yakınlığa da inanamaz çünkü kimsenin onu kendisinin diğerini sevdiği gibi mükemmel bir şekilde sevemeyeceğine inanır.

Nevrotik kişi, kitap yazmaya çalışırken, yazmaya haddinin olmadığını, yazısının ya da bilgisinin yeterli olmadığını düşünüp yazmaktan da vazgeçebilir. Ya da ilişkisi bozulduğunda düzeltmeye çalışmaz, çünkü düzeltmeye çalışmak ve düzeltememek mükemmelliğini zedeler. Bu yüzden “Artık sevmiyorum.” diyerek kenara çekilir. Bu defa da “Sevmediğim halde neden bu kadar zaman harcadım?” diye sorar kendine. Çünkü bu da mükemmel insanın yapacağı birşey değildir. Bu durumda da “Ona acıdım, ihtiyaçlarını giderdim, geçimini sağladım.” diye mazeretler uydurarak kendini mükemmelleştirmeye çalışır. 

Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Özellikle kaygıdan kaynaklı bastırdığımız her hareket ve duygu nevrotik bozukluğa gidebiliyor.

Bastırılmış duygu ve düşüncelerimizi kontrol altına alıp, her şeyin aşırısının bize psikolojik ve bedensel zarar vereceğini düşünerek hareket etmemiz gerekiyor. Hiç kimse mükemmel değildir. Mükemmel olmaya çalışmadan, sadece biz olmaya çalışmak , kendimiz için yapabileceğimiz en güzel davranış.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.